Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sultan Süleyman Han bir sandık dolusu ALTIN ile gömülmesini vasiyet etti.
Ulu Hakan KANUNÎ SULTAN SÜLEYMAN'IN cenazesi, dört yüz muhafızın nezaretinde İstanbul'a getirildi. Süleymaniye Camii'nin musalla taşına kondu. Cenaze namaza beş yüz müezzinin, tekbirleri birbirlerine aktarmaları ile kılındı. Cemaa'tin arka ucu Fatih Camii'ne dayanıyordu. Kanûni'nin naaşı, kabre indirilirken bir sandık getirilip "Vasiyeti gereğidir!" denilerek, o da kabre konulmak istendi. Şeyhülislam Ebussuüd Efendi, bu duruma müdahale etti. Cenâze ile beraber kıymetli bir şeyin gömülmesinın câiz olmadığını bildirdi. Ebussuüd Efendi ye bunun, Hâkan'ın bir gün evvelki vasiyeti olduğu bildirilince, merakla sandığı açtı. Kendisinin Hünkar'a verdiği fetvaları karşılaştı. Hayretler içinde donakaldı. "-Sen kendini kurtardın ulu Hâkan! Biz yarın âhirette ne yapacağız?!." diyerek hüzünlendi ve ağlamaya başladı. Zira Kānūni, hayatı boyunca yapacağı her işin fetvāsını almış, ondan sonra icra etmişti.
Sayfa 194 - Erkam yayınlarıKitabı okudu
Kanuni devri
... Kemal Paşazadei Celalzade, Ebussuud Efendi, Zembilli Ali Cemâlî Efendi, Pirî Reis, Taşköprülüzade, İbrahim Çelebi, Molla Hayrüddin ve daha nice bilginler Kanuni devrini ışıklandırmışlar, kendilerinden sonra geleceklere eserleriyle/keşifleriyle yol göstermişlerdir. Bu devirde İngiltere'den Osmanlı Devleti'nin merkezi olan İstanbul'a bir heyet gelmiş, Osmanlı hukuk sistemini incelemiş ve bu sistem İngiltere kanunlarının temeli yapılmıştır...
Sayfa 181 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
Reklam
Sultan Süleyman, sadece devlet işlerini değil, teferruat birçok konuyu da şeyhülislamına soruyor, yanlış bir iş yapmak istemiyordu. Birgün Topkapı Sarayı'nın arka bahçesinde bazı meyve ağaçlarını karıncaların sardığını görecektir. İlaçlarsın, kireçlersin geçer. Ama Sultan bir karar veremez. Acaba caiz olur mu? diyerek Ebussuud Efendi'ye sorma kararı alır. Ancak Ebussuud Efendi'yi makamında bulamaz. Sorusunu bir kağıda yazıp odasına bırakır. Bir süre sonra Ebussuud Efendi gelecek, kâğıt parçasını görecek ve okuyacaktır. Belli ki Sultan'a ait bir soru. Sorunun cevabını altına hem de şiirin nazmına uygun olarak not edecektir. Bir süre sonra Sultan Süleyman yine gelir. Hocası yine yoktur ama sorusunun altına bir cevap iliştirilmiştir. Kanuni şöyle sormuştur: Meyve ağaçlarını sarınca karınca Günah var mı karıncayı kırınca Ebussuud el-cevap: Yarın Hakk'ın divanına varınca Süleyman'dan hakkın alır karınca Sultan Süleyman ağaçları ilaçlatmaktan vazgeçecektir. Normalde dinen haşerenin katli caizdir. Demek ki şeyhülislamlar padişahların ferva üzere değil, takva üzere yaşamalarını istemektedirler.
osmanlı topraklarına ilk defa giren kahve ve devamında yaşananlar..
Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbulluların damağı yeni bir zevk tattı: 1543 yılında gemilerle İstanbul'a ilk kez kahve getirildi. Olay büyük heyecana yol açtı. Hocalar her yenilik karşısında olduğu gibi son derece bilgisizce kestirip attılar: - Haramdır ! Aklı başında bilginlerden sayılan devrin şeyhülislamı Ebussuud Efendi bile «Kömür oluncaya kadar kavrulup yakılan nesnenin yeme içmesi caiz değildir. Toplulukta içilmesi de Hıristiyanlara benzemektir. Şeriata uygun değildir ve sözü geçen maddelerin zorla tutulup alıkonulması ve yok edilmesi gereklidir» diye fetva çıkarmış, kahve getiren gemileri daldırıp yükleriyle birlikte denize batırttırmıştı. Ne var ki, her yasaklanan şeye olduğu gibi kahveye karşı da ısrarlı bir tutkunluk sürüp gitti.
Her İki Âleminde Müftüsü Ebussuud Efendi Rh.a
Ebussuud Efendi bin dört yüz meseleye bir günde fetva veriyor. Müftü Sakaleyn hem insanlara fetva veriyor hem cinlere fetva veriyor. Her iki âleminde müftüsüydü Ebussuud Efendi. Aylığı üç yüz akçe idi. Üç yüz akçe. Ne zaman ki tefsirini yazdı"İrşad-ı Akl-1 Selim" ile"Mezayayi Kitab-il Kerim" tefsiri- nin birinci cildini yazdı Kanuni Sultan Süleyman'a takdim etti, padişahım buyurun. Kanuni baktı baya iktidar gösteriyor. Yani çok çok mükemmel bir tefsir. Neticede görevlilere emir veriyor. Hocamın diyor maaşın üç yüz akçeden dört yüz elli akçeye iblağ edin diyor, yükseltin diyor, bir.
Günde 1400 Meseleye Fetva...
Ebussuud Efendi yirmi dokuz sene şeyhülislamlık yapmıştır. Kanuni Sultan Süleyman'ın şeyhülislamıydı kendisi. Yirmi dokuz sene âlemi İslam'a o fetva veriyordu. Bir günde bin dört yüz meseleye fetva verdiği rivayetleri var. Bir insan bu. Günde bin dört yüz soru soruluyor adama; bin dört yüz soruya fetva verebiliyor kitaba bakmadan. Ki bin dört yüz mesele bana bir mesele sorsanız bir haftada bile cevabını veremiyorum belki bir ayda veremiyorum. Ama ilmi zahirde öyle bir noktaya gelmişler ki kitaplar peki ondan sonra beyinlerinde.
Reklam
Osmanlılarda hareketin başı kadızade Mehmet efendi, İbn Tamiyye ve Mehmet birgivi(1520-1566) İzleyerek dini sosyal bunalımın kaynağını dinde aramış ve XVII yüzyılda onun bu yaklaşımını benimseyen bir vaizler grubu, Kadızadeliler hareketine önce olmuştur. Osmanlı ülkesinde bu hareketi ilkin Birgivi Mehmet temsil eder. Bilgivi, Kanuni döneminde devlet ve toplum hayatında ortaya çıkmış olan yolsuzlukları, din hayatındaki sapmalarda aramıştır. Birgivi ulama karşısında düşüncelerini çekinmeden savunmuştur. Mesela para vakfı konusunda Ebussuud Efendi’ye karşı çıkmış, para vakfının şeriata aykırı olduğunu öne sürmüştür. Hanefi mezhebinin tefsirini temsil eden Ebussuud, para vakfının toplumda dini hayırlı işlere vesile olduğunu ileri sürerek Birgivi’ye yanıt vermiştir.
Sayfa 235 - Kadızadeliler, Bid’atlara karşı tasfiyeci vaizler ve tarikat erbabıKitabı okudu
Osmanlı Devleti’nin kudretli padişahı Kanunî Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı’nın bahçesinde zaman zaman gezintiye çıkardı. Ağaçları, çiçekleri çok sever, sarayın bahçesinde kuş sesleri arasında denizi seyre dalardı. Bir gün yine bahçede dolaşırken meyve ağaçlarından birkaç tanesinde çürüme emareleri fark etti. Dikkatli inceleyince ağaçların karıncaların istilasına uğradığını gördü. Aklına ağaçları ilaçlayıp karıncalardan kurtarmak geldi. Ancak karınca da can taşıyordu. Bunun vebali olacağını düşünerek hocası Ebussuud Efendi’ye danışmak istedi. Hocasını odasında bulamayınca edebi üslupla bir soru yazıp odasına bıraktı. Sanatkâr ruhlu bir hükümdar olan Sultan Süleyman, mahir bir kuyumcu olmasının yanı sıra Muhibbi mahlasıyla şiirler de yazardı. Onun ince bir üslupla yazdığı sualini Ebussuud Efendi odasına döndüğünde gördü ve tebessümle okudu. Sonra Kanunî’nin yazmış olduğu satırların altına sualin cevabını yine şairane bir üslupla yazdı. Kanunî hocasına şöyle sormuştu: Meyve ağaçlarını sarınca karınca / Günah var mı karıncayı kırınca? Hocası Ebussuud Efendi ise şöyle cevap veriyordu: Yarın Hakk’ın divanına varınca / Süleyman’dan hakkın alır karınca.
Ah Ebussuud Efendi sen ne yaptın
Kanuni Süleyman zamanının önemli bir Şeyhülislamı Ebussuud Efendi'dir. Ebussuud Efendi'nin bütün tarihimizi etkilemiş şüphesiz Kanuni'nin isteği ve onayıyla verdiği bir fetvası vardır. İslam düşünce tarihinde Gazali ile İbni Rüşd arasında, iki düşünürün temel varsayımlarının farklılığından ileri gelen ciddi bir ayrım olmuş ve
Osmanlı Devleti’nin kudretli padişahı Kanunî Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı’nın bahçesinde zaman zaman gezintiye çıkardı. Ağaçları, çiçekleri çok sever, sarayın bahçesinde kuş sesleri arasında denizi seyre dalardı. Bir gün yine bahçede dolaşırken meyve ağaçlarından birkaç tanesinde çürüme emareleri fark etti. Dikkatli inceleyince ağaçların karıncaların istilasına uğradığını gördü. Aklına ağaçları ilaçlayıp karıncalardan kurtarmak geldi. Ancak karınca da can taşıyordu. Bunun vebali olacağını düşünerek hocası Ebussuud Efendi’ye danışmak istedi. Hocasını odasında bulamayınca edebi üslupla bir soru yazıp odasına bıraktı. Sanatkâr ruhlu bir hükümdar olan Sultan Süleyman, mahir bir kuyumcu olmasının yanı sıra Muhibbi mahlasıyla şiirler de yazardı. Onun ince bir üslupla yazdığı sualini Ebussuud Efendi odasına döndüğünde gördü ve tebessümle okudu. Sonra Kanunî’nin yazmış olduğu satırların altına sualin cevabını yine şairane bir üslupla yazdı. Kanunî hocasına şöyle sormuştu: Meyve ağaçlarını sarınca karınca / Günah var mı karıncayı kırınca? Hocası Ebussuud Efendi ise şöyle cevap veriyordu: Yarın Hakk’ın divanına varınca / Süleyman’dan hakkın alır karınca.
Reklam
Ali Kuşçu hem şahsıyla hem de soyuyla Osmanlılar'ya hizmet etmeye devam etmiştir. Kanunî ve II. Selim döneminin büyük şeyhülislamı Ebussuud Efendi aslında Ali Kusçu'nun torunudur.
Sultan Süleyman’ın Hocası Ebussuud Efendi’ye sorduğu sual ve cevabı:
Kanunî hocasına şöyle sormuştu: Meyve ağaçlarını sarınca karınca Günah var mı karıncayı kırınca Hocası Ebussuud Efendi ise şöyle cevap veriyordu: Yarın Hakk’ın divanına varınca Süleyman’dan hakkın alır karınca
Yasa koyuculuğundan dolayı Süleyman-ı Kanuni/Kanuni Sultan Süleyman olarak ünlenmiş, Divriği Ulucamii minare kitabesinde "Süleyman Şah bin Selim Şah" künyesiyle anılmıştır. Büyük bir divan oluşturan şiirlerinde Muhibbî mahlasını kullanan bu padişahı Batılılar, Magnificent Magnifique-Der Prachtige (Muhteşem) ve Grand Turc (Büyük Türk)
Sayfa 142 - 10- Kanuni Sultan (I.) SüleymanKitabı okudu
Kanunî de bir aksiyoncu; yanında kimler yok ki… Şairi Baki, Şeyhülislam Ebussuud Efendi, Mimar Sinan, Amirali Barbaros, Veziri Sokullu… Kimler, kimler yok! Bakın beraberlik ifadesine, üstün cemiyetlerde…
112 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.