Hazana hazır zihinlere hitap eden bir hikâye daha... "Kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgârına" dinlerken anlıyorum ki bu kitabı en iyi tarif eden ve içerisinde de adı geçen şarkı bu olacaktır.
Mustafa Kutlu'nun hikâye yazdığına inanmıyorum, anlattıkları memleketin her köşesinden seçilip tadımlık sunulan ama başkaları tarafından mutlaka bir şekilde yaşanan hayatlar. Hiçbiri yalnızca hikâye değil.
Bu kitapta da silsile halinde kader, ve insanın onu nasıl besleyip şekillendirdiği görülüyor biraz.
Birçok sıkıntıyı kendi sıkıntınız gibi benimseyeceğiniz tehlikeli kitaplar vardır. Empati denen o iç gıcıklayıcı terimi hissettiren bir şeyler yoklar içinizi hani, öyle bir şey. İçeriğe dair bir şey söylemeden değineyim, kitap bittiğinde sizi de bitiren bir hayatlar zincirine şahit oluyorsunuz. Bir de bahsolunan şarkıları dinleyerek ilerlerseniz, daha da yer ediniyor duygular içinizde.
Mustafa Kutlu'yu her okuduğumda şaşırdığım bir şey var. Kendileri fikri, zikri, yaşayışı belli bir düzende ve oturmuş bir insan olarak; her kesimden insanın duygusunu, sıkıntısını, yaşayışını samimiyetle aktarabiliyor. Bu bir yetenektir, ustalıktır. Bir kalemde hem sarhoş bir kemancının, hem abdest alan kendi halinde yaşını almış bir adamın, hem yere düşüp paçasını yırtan bir çocuğun, hem toplumdan dışlanan bekaretini kaybeden genç kızın hissini tadabiliyorsanız, emin olun bu bir ustalıktır.