Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
On yedinci yüzyılın başından itibaren ve Püriten Devrim'in çalkantılı yılları boyunca, İngiliz sivil toplumu hem bilimi hem de bilim insanlarını bağrına basmıştı. Restorasyon'un hemen ardından kraliyet de aynı şekilde tavır alacaktı. Bilim, en iyileri kendine çekerek, yeteneğin mıknatısı, doğrudan statüye açılan bir kapı haline gelmişti. Dünyanın ilk bilimsel kurumu olan England's Royal Society of London for Improving Natural Knowledge [Doğa Bilgisini İyileştirmek için İngiltere'nin Kraliyet Topluluğu] bilime ve bilim insanlarına destek vermek için 1660 yılında kuruldu ve dünyanın bütün bilimcilerinin hayranlığını kazanarak, gıptayla bakılan bir yer oldu.
Sayfa 42 - Alfa YayınlarıKitabı okudu
BİR ZAMAN YOLCUSU: SELİM PUSAT (RUH ADAM ROMANI) Ruh Adam, Atsız'ın tarihî romanlarına göre hayli değişiktir; bir tür post modern romandır. Bu sebeple romanı incelerken biz de farklı bir yol izlemeyi tercih ettik. Selim Pusat'ın ve Romanın Hikâyesi: Selim Pusat adını ilk defa 08 Haziran 1951 tarihinde, Orkun dergisinin 36. sayısında
Reklam
Güvenmek
Batı'nın medeniyet tasavvurunda “İnsan, insanın kurdudur." cümlesiyle özetledikleri düşünce tarzı, önemli yer tutar. Zihniyet dünyalarına yön veren baskın eğilimlerden birisi ötekini, olası zararlı görmektir. O nedenle Batı'da bireyin bireyle, bireyin devletle sının belirgin çizgilerle ayırılmıştır. Bu yaklaşım, hayatı keskin
"Seni istiyorum, seni hemen şimdi istiyorum." O anda Clay'in tek yapmak istediği, Julia'nın elin- den tutup onu en yakındaki odaya götürmek ve kapı- yı kapatıp ona sahip olmaktı.
Sayfa 96
:D
Geropsikiyatrideki dönemimin ardından, hastaneye yeni kabul edilen hastalarla ön görüşme yapmakla görevli olduğum servis- teki ilk sabahım. Kapı açıldı, kumral, mavi gözlü bir adam içeri girdi. Karşımdaki koltuğa oturdu, konuşmaya başladık. Kırk yaş- larında olmalı. Zihinsel melekeleri yerinde, sakin, hatta oturaklı ve zeki biri. Sorularıma düzgün
Sayfa 68 - MetisKitabı okudu
"Sultan Hamid tahta geçtiği zaman Avrupalılar Bosna Hersek memleketini ellerine geçirmek, Islahatın mutlaka iki ay içinde uygulanmasını sağlamak için baskılarda bulundular. Artık Osmanlı Devleti'nin başlı başına kendisini yönetmeye yetersiz kabul edilmesi gerektiğini ve bundan dolayı emri altına almak gerektiğini kesin bir şekilde
Sayfa 359 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Goethe 74 yaşındayken, 19’unda bir genç kızı Ulrike’yi sever. ağzından yazdığı, şimdiki ruh halini şaşırtıcı bir biçimde ifade eden aşağıdaki dizeleri koyar. Bu şiir reddedilmesi üzerine duyduğu üzüntüyü yansıtır. Goethe şiiri 5 eylül 1823 yılında Cheb'ten Weimar'a giderken yazmaya başlar, 12 eylül'de yolculuğunun bitmesiyle
{Her gününü son gününmüş gibi yaşa.} Musonius Rufus Not: Çevirisini Melike Molacı 'nın yaptığı "Musonius Rufus'tan Kalanlar" isimli kitapta yukarıda yazılı olan söylem yer almaktadır. Musonius Rufus, Stoa felsefesinin ilk temsilcileri arasında yer alan Epiktetos'un hocasıdır. Tutarsız ve hayatımızla çelişkili gibi görünen bu söylem eleştiriye kapı aralıyor. Bu sözü işiten emekçi bir kardeşimizi düşünelim, filozofun bu sözünü hayatına uyarlama girişiminde patronuna "ben artık her günümü son günüm gibi yaşamak istiyorum ve bu nedenle istifa ediyorum" dediğini varsayalım. Patron, istifasını isteyen kardeşimize alaycı bir gülüşün ardından deli olduğunu söyleyecektir büyük ihtimalle. Ancak günün ihtiyaçlarını karşılayan bu kardeşimiz ertesi günlerde çok zor durumlarla yüzleşeceği için tekrar çalışmak zorunda kalacaktır. Musonius Rufus'un bu söylemini canımızın istediği şeyi yapmak anlamında değil de ertelediğimiz şeyleri vaktinde yapmak ve değerini unuttuğumuz şeylerin değerini hatırlatıcı bir söz olarak düşünmek daha mantıklı olacaktır. Daha tutarlı ve daha etkin benzer bir söylemi İslam dininin son temsilcisi Hz Muhammed'in söylediği rivayet edilmiştir: "hiç ölmeyecek gibi dünya için, yarın ölecek gibi de ahiret için çalışınız" söylemi, maddi ve manevi dünyamız için bir köprü kurmaktadır.
_Rüya, gören olmadan da var olabilir. Rüya gören olmadan rüya mevcut olduğunda ise bu özgün gerçeklik gibi gelir. Siz yoksunuz ama kozmik bir akıl var. Brahma var. Bu yüzden bütün alemin Brahma'nın gördüğü bir rüya olduğunu söylerler. Bütün bu dünya bir rüyadır, bir mayadır. Ama bu her şeyin, tümün bir rüyasıdır. Kişisel bir rüya değildir.
Suriye'den yayılan Hristiyanlık, ticaret yolları sayesinde Yemen'e çok erken bir dönemde -bir ihtimal Akdeniz'e yayılışından önce- nüfuz etmişti. Kudüs'ün MS 70'te Titus tarafından yakıp yıkılmasının ardından Yemen'e Yahudilik de ulaşmış (Süleyman'la Şeba [Seba Melikesi Belkıs] hikâyesinin bir temeli olup da daha önce ulaşmamışsa), takip eden yüzyıllarda da iyice yaygınlaşmıştı. Nitekim altıncı yüzyılın başlarında son Himyeri Kralı Zu Nuvas din değiştirerek Yahudiliği benimsemişti. Bu Yemenli Hristiyanlara yönelik bir dizi pogroma yol açmış, olaylar 523'teki Necran katliamıyla doruk noktasına varmıştı. Yemenli Hristiyanlar, Zu Nuvas'ı ezmek üzere Kızıldeniz'in karşı kıyısından 70.000 askerlik bir ordu gönderen, dindaşları Etiyopya'nın Hristiyan imparatorundan medet ummuşlardı. Bu gelişme 525'ten 575'e kadar süren Etiyopya egemenliğine kapı açmıştı. Etiyopya'nın hüküm sürdüğü yıllarda San'a başkent yapılmıştı. Etiyopyalı genel vali Ebrehe burada erken dönem Hıristiyanlığın en muhteşem katedrallerinden birini inşa ettirmiş, Etiyopyalı akınları kuzeydeki Mekke'ye kadar uzanmış, Arabistan'ın içlerine kadar girilmişti.
Sayfa 87 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
129 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.