Varenka'm, yoksul insan paçavradan kötüdür, kimseden saygı göremez, yazarlar ne yazarsa yazsın!
İnsancıklar;
Fyodor Dostoyevski 'nin ilk romanı olmakla beraber benim de bu büyük yazarın okuduğum ilk romanı. Kitap kâtip Makar Devuşkin ile Varvara Alekseyevna'nın birbirlerine yazdığı büyüleyici ve insanı derinden etkileyen mektuplardan oluşuyor.
Kitabın ilk cümlesinden itibaren anladım nasıl karanlık bir yola girdiğimi. Okudukça kayboldum. Kayboldukça kendimi buldum. Okurken ellerim titredi, bazen gözlerim doldu ama daha çok kafamda bir kurşunla gezdim sayfaların arasında. Olay örgüleri ve kuruntularıyla insanı yerden yere vuran Hakan Günday'a, 'öldürmeye teşebbüs'
İlk incelemem. Ve en özel incelemem de diyebilirim. Çünkü hayatım boyunca beni etkileyen , ve kendime en yakın hissettiğim yazar Cahit Zarifoğlu'ydu . Bu kitabı okuduktan sonra bu serüvenime bir yenisi daha eklendi. Kitabın başından sonunda kadar hem kullandığı kelimelerle , cümlelerle , üslubuyla ve bir o kadar da yaşadıklarıyla beni derinden etkiledi . Öyle ki bir solukta okuyup bitirdim. Kitabı bitirdikten sonra kendimi gözyaşlarımla birlikte buldum. Ve kitabın sonu : "Susuyor olmam, acı çekmediğim anlamına gelmez."cümlesiydi .Aynen öyle .Konuşmanın bize fayda vermediği zamanlar olur ve bizde sessizliğe bürürüz kendimizi . Etrafımızdaki insanlar da acı çekmediğimizi zannederler ama bilmezler ki susuşumuz çok acı çekip anlatamadığımızdan. Ve bende kendimi bu cümlede bıraktım. Herkese iyi okumalar...
"Aslında o kadar düşünmesine gerek yoktu. Dünya istenmeyen hayatlar yaşayıp hayallerinden vazgeçen ya da kendi hayallerini unutup başkanlarının dayattıklarını hayal sanan insanlarla dolup taşımıştı."
Sanırım bu cümlede kendimi buldum; bir hayalim var her insanda olması gerektiği gibi fakat bazen kendi hayallerim için değil de sanki başkalarının hayalleri için yaşıyorum gibi hissediyorum.
Sanki ömrüm boyunca birilerini hep mutlu etmem gerekiyor gibi. Yalnız bunu yaparken kendi hayallerimi sürekli ihmal etmem gerekti.
Hayallerimden koptukça, hayal bile edemez oldum.
Hayal edemeyen bir insana dönüştüm.
Oysa hayaller ne güzeldir.Hayaller bizi var eder, bir nevi yaşama sebebi gibi ...
Bu yaşımda anladım ki her zaman hayal etmem gerekiyor.
Bugün olmasa bile, yarın hayallerim uğruna savaşmak ve başarmak gerekir..
Bazen hayallere öylesine dalıyorum ki..
Ya da önceleri yapabildiğim şeylere yeteneğimi kaybettiğimde, üzüldüğüm bir günde, geçmişte öylesine takılı kalıyorum ki ... Fakat kendimle dahi konuşamadığım bazı gerçekler var illaki ..
Birilerine bir şeyler anlatsam rahatlar mıydım ki...
Neyse deyip geçeyim...
Kitapta diyor ki:
"Tamam, hepimiz arada bir olanları çok fazla düşünürüz, her şeyin üstüne çok fazla gideriz ama ...
Seninki biraz fazla değil mi?
Kendi içinde bu kadar cebelleşirsen aklını kaybedebilirsin.
Bence düşündüğün her ne olursa olsun anlatmalısın."
Uzun zamandır kitap okumayı bırakmıştım ve geri dönmeyi bu kitapla başardım. Olayların anlatılma şekli ilk başta kimilerine zor gelse de bence kitapta bizi kendine çeken bu olay örgüsüydü. Ayrıca kitabın temposu hiç azalmadan devam etti ve neler olduğunu anlamak için kendini okutan, merak ettiren ve şaşırtan bir kitap oldu. İçinde geçen birçok cümlede de kendimi ve etrafımdaki insanları buldum. Kendi gündelik hayatımdan uzak ama tam da içindeymiş gibi hissettirdi. Okuduktan sonra aklımda hep dolandı ve proje ödevimi de bu kitapla yaptım. Sanırım içerdiği hassas konular sayesinde hocalarım ekstra beğendi.
İtiraf etmeliyim ki Annie Ernaux ile ilk kez bu kitabıyla tanıştım. Neden bu kitabı bilmiyorum. Aslında Nobel Ödüllü olması pek ilgimi çekmedi. Ama kitapların sizi çağırması diye bir şey var. Yani ben öyle olduğunu düşünüyorum.
Kitabın içeriğine gelince oldukça etkileyici buldum. Biraz Stefan Zweig tadı aldım sanki. Kitabın içine nasıl girdiğinizi anlamıyorsunuz. Yalın belki biraz basit fakat etkileyici bir anlatımı var. Her okuduğum cümlede hissedilen duygu tutku mu, yoksa saplantı mı? Hangisi başrolde ya da daha baskın? diye düşünmekten kendimi alamadım. Müthiş bir psikolojik analiz yapma gereksinimi uyandırdı bende. Keyifliydi, sizinde keyifle okumanızı dilerim.
Yalın TutkuAnnie Ernaux · Can Yayınları · 20223,894 okunma
Ayfer Tunç'un okuduğum ilk kitabı ve iyi ki okumuşum diyorum. Sağ taraf Deryanın, sol taraf Ekmel beyin günlüğü. Kitap bilindik kitap düzeninin dışında. Biraz kafa karıştırabilir. Ben Derya'nın ve Ekmel beyin günlüklerini eş zamanlı okudum. Okurken çoğu cümlede kendimi buldum ve siz de bulabilirsiniz okurken. İlla kendinizi bulmanıza gerek yok satırlarda bir tanıdığınızı da anımsatabilir, onun yaşadıklarını ve sevdiğiniz biriyse bu hissedebilirsiniz siz de onun hissettiklerini. İnsana dokunan bir yapısı var kitapta anlatılanların, Ekmel beyin ve Deryanın yaşadıkları ya da hissettikleri şeyler yabancı değil bize. Herkesi benim kadar etkilemeyebilir kişisel yaşanmışlıklar farklıdır, beğeniler, zevkler vesaire. Bir kitap, bir film ya da müzik içinizde bir yerlere dokunduysa veyahut kendinize dair bir şeyler gördüğünüzde size daha güzel gelir. Benim de öyle oldu. Kitabı okumanızı tavsiye ederim şahsen pişman olmazsınız akıcı bir üslubu var. Okuyacak olanlara, okuma listesine ekleyenlere keyifli okumalar dilerim.
Okurken dinlediğim fon müzikler:
Belki - Tuna Hizmetli
Kaybolalım Enstrumantel - Tuna Hizmetli
Kaybolalım V.2 - Tuna Hizmetli
Saf Aşık - Tuna Hizmetli
Suzan DefterAyfer Tunç · Can Yayınları · 202212,8bin okunma
Bugün bir cümlede kendimi buldum:
"Çok karışığım. Bir yanım olabildiğince huzursuz ve yorgun. Diğer yanım mucizelere ve düşlerin gerçek olabileceğine hâlen inanıyor ve heyecanını koruyor. Bu iki yan arasında ben eziliyorum."
Frida Kahlo
James Joyce Ulysses ile edebiyat dünyasıyla çok sağlam dalga geçmiş. Aslında sadece bu cümleyi yazıp incelemeyi bitirmek istedim. Çünkü zaten bundan sonra yazacaklarımı bu sitedeki diğer kitapseverler detaylıca yazmışlar. Olsun. Tekrardan zarar gelmez.
Bu kitabı okuyacaklara uyarı! Bu roman bilindik romanlardan çok farklı. Daha kitabın
"Kimseye acı vermemek için kırk yerinden kırılan inceliğim." (s. 38) O kadar etkileyici bir cümleydi ki etkisi kitabın önüne geçti benim için. Hatta bu cümlede o kadar kendimi buldum ki bir süre esere ara verdiğimi ifade edebilirim. Sizlerden aldığım geri dönüşler aynı etkinin sizde de oluştuğunu gösterdi bana Bütün Şiirleri 3, yine Kırmızı Kedi Yayınevi'nin şairin eserlerine dair başarılı bir çalışması... En son Bütün Şiirleri 1'i okumuştum, ikinci kitabı bulamamam nedeniyle doğrudan üçüncü esere başladım. Yine beni pişman etmedi. Zaten sevdiğim şiir dünyasına daha çok bağlanmamı sağladı. Yalnızca şiirler yer almıyor. Yer yer satırlarla da ifade etmeyi seçmiş yazar kendisini. O bölümler de en az şiirler kadar etkileyici. Esere başka yazar ve şairlerin cümleleri de serpiştirilmiş. Hatta yer yer türkülerden bölümler var. Zengin bir içerik ve sıkıcı bir anlatım oluşturulmuş. "Acı, insana sonradan verilmiş yaşama gücüdür." Melih Cevdet Anday "Mezarlar bol ışık altında o kadar beyaz idiler ki Bir damla kan yeterdi onları canlandırmaya" Edip Cansever Yine yalnızlık, ölüm ve toplumsal meseleler tema olarak ağır basmış eserde. "Yalnızlık... Seni bir gün biz seçeceğiz. O zaman güzel olacaksın." (s. 74) Okunası bir eser. Bir dizede bulmazsanız kendi duygularınızı başka bir dizede mutlaka bulursunuz. Keyifli okumalar dileklerimle...
Bütün Şiirleri 3Şükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 20122,456 okunma
Ah epeydir inceleme yazmamisim ne nereden yapiliyordu bulmakta zorlandım (zaten cok da inceleme yazmiyordum ama bu kitaba dair duygularımı sıcağı sıcağına kaydetmek istiyorum) Uzun zamandir okumayi istedigim kitaplardan biriydi ve sanirim bir şekilde o benim için dogru zamanı hep beklemis o kadar dogru bir anda karsima çıktı ki Suan ki nöro