Haydi itiraf edelim: Oynamadan, eğip bükmeden, kıvırmadan, mertçe, delikanlı gibi... Ne derler diye düşünmeden, ‘ne desinler’in hesabına hiç girmeden… Olmak istediğimiz kişiymişiz gibi yapmayı bırakarak... Olduğumuz kişiyi seyrederek kalbimizin aynasında... Neysek, kimsek, kimin nesiysek işte o olalım bir beş dakikalığına ve haydi itiraf
BAY Q’NUN BİLİNEMEYEN SIRRI
Her gün olduğu gibi çalıştığımız cafedeydik,yemek molası verilmişti,y ve ben her zaman olduğu gibi bizi bizim diğerlerinden farklı olduğumuz sanısına götüren felsefi ve ahlaki temalarla örülü konular konuşuyorduk,varsın diğerleri kızlardan,arabalardan,başkalarının kişilik ve dış görünüşlerinden,tatmin edemediği
Kelile ve Dimne'nin çevirmeni İbnu’l-Mukaffa zamanın ruhuna uygun bir tespitte bulunurken halihazırda toplumun tomografisini de çekmiş:
“Herkes ötekini suçluyor, herkes ötekini düşman belliyor ve herkes ötekini ayıplıyor.”
Yani her şey tam da olmaması gerektiği gibi. Tam da biz.
Bilindiği üzere Kelile ve Dimne, fabl tarzında yazılmış hikayeleri kapsıyor. Bu da hayretimucip bir detay ve bu da üzerimize cuk oturuyor. Dahası, Mukaffa olaya naif yaklaşmayı başarmış fakat bu konuda özrümü dilemem gerek: Halimiz itten beter, keyfimiz paşada yok.
Heyecanımıza Ne Oldu?
Bir içe bakış ihtiyacının zaruret arz ettiği günlerden geçiyoruz… Dış ve dışarı bizleri öylesine yordu ki, içi, içeriyi unuttuk… içtenliğimizi kaybettik…
Dışa dönük atılım ve açılımlarımız artarken, iç acılarımız büyüdü…
Kazanma hırsı, kaybetme korkusu insanı acımasızlaştırıyor…
Gerçi dünyayı kazandık ama kendimizi
Yaygın bir tavır vardır. Canımız sıkılıyorsa, keyfimiz
yoksa, çevremize ters davranırız, aksilik ederiz.
Böyle
davranmak bize gayet doğal gelir, Oysa böyle davranmak zorunda
değiliz.
Keyfimiz var veya yok, çevremizdekilere saygılı
davranabiliriz, davranmalıyız.
İskit kralı Idanthyrsos, şu cevabı gönderdi:
"İranlı, işte benim kanaatim: Beni hiç kimse ne korkutabilir,
ne de önünden kaçmaya zorlayabilir; senden de kaçtığım
yok: Şimdiye kadar yapmış olduğum şey, barış zamanında
da her zaman yaptığım şeydir. Neden hemen savaşa girmiyorum,
onu da sana açıklayayım: Bizi, ne kentimiz var, ne
de bir tek dikili ağacımız ki, elden gitmesin ya da yakılıp yıkılmasın diye
korkup hemen savaşa girelim; ama siz eğer ille
de savaşmak istiyorsanız, bizim atalarımızın mezarları
var; onları bulun, onlara el kaldırın, o zaman görürsünüz
mezarlarımız için dövüşüyor muyuz, dövüşmüyor muyuz.
Ama daha önce -ve keyfimiz istemediği sürece- sizinle savaşmayacağız.
Bu konu bu kadar. Efendilik konusuna gelince,
ben yalnız iki efendi tanıyorum; atam Zeus ve Skythlerin
kraliçesi Hestia. Ve bir de haraç olarak istediğin ekmek ve
su yerine, sana layık olduğun şeyleri göndereceğim; mademki
kendini benim efendim sayıyorsun, senin bu palavrana
cevap olarak, ağla diyorum sana. "
Gününüz Aydın olsun efendim..!
Mutlu bir gün diliyorum..
Bol paylaşımlı, alıntılı, incelemeli, iletili, yorumlu ve takipli günler efendim..! (Müzik'i unutmayın!)
Bugünün alıntı konuğu
Muhteşem Gatsby 'si.
Kitaplığımda olmasına rağmen henüz okuyamadım lakin, filmi izledim. Baz Luhrmann 'ın yönetmenliğinde
Leonardo DiCaprio'un 'Muhteşem' performansı ile harika bir film ortaya çıkmıştı.. (Oscar bekledik, o yıl yine vermemişlerdi.)
Muhteşem bir uyarlama olan
Muhteşem Gatsby şiddetle okunası ve izlenilesi bir eserdir.
Bizim keyfimiz pek yok bugün ama size keyifli bir gün diliyorum.
Şuraya da naif bir müzik iliştirelim; youtu.be/ioOzsi9aHQQ
(Play the blues for you...)
Mutlu olun, esen kalın efendim..!
Bedenimizle dostuz, düşmanımız keyfimizi kaçıran her şey.
Hayır hayır dostluk denmez buna, memnun değiliz bedenimizden. İstediğimiz şekli verebilmek için yapmadığımız eziyet yok ona. Yemek keyfimize mani olsa da giyim keyfimiz için dayanmalıyız işkenceye. İki neden incelebilsek vitrindeki elbise atılacak kollarımıza. Fotoğraf çekilirken korkmayacağız. Paltomuzun düğmelerini ilikleyip Akakiy Akakiyeviç sevinciyle yürüyeceğiz yollarda.