"En özel deneyimlerimizi tanımlamak, kalın deri eldivenlerle küçük kırılgan kristal figürleri toplamak için derin bir kuyuya uzanmaya benzetilebilir." -Jerome Kagan
Ruh sükûneti muhteşem bir şey,kendinden hoşnut olmak da aynı şekilde.Sevgili dostum,keşke çok değerli bir mücevher olan bu duygu,güzel ve paha biçilmez olduğu kadar kırılgan olmasa.
Söylesenize: Siz böyle mi davranırdınız Kendi ayaklarıyla size gelen bir kadını bir kenara mı atardınız, onun kırılgan, sersem yüreğine utanmaz, alaycı gözlerle mi bakardınız? Onu böyle elinizin tersiyle iter miydiniz? Kızcağızın yapayalnız olduğunu, kendine hakim olamadığını, size olan aşkını dizginleyemediğini, suçlu olmadığını, kızın hiçbir suçu olmadığını... hiçbir şey yapmadığını aklınıza hiç getirmez miydiniz? Ah Tanrım, Ah Tanrım
Nefretten kasılsan bile o zayıflığı göstermezsin sen... Evet, tek başınayken bile nemlenmez gözlerin. Bu mümkün mü? İnsan bu kadar güçlü olabilir mi? Yoksa çok güçsüz, çok kırılgan olduğun için mi öyle görünmek istiyordun? O alaycı umursamazlığın seni koruyan bir tür zırh mıydı?
... inanılmaz derecede küçük ve yardıma muhtaç oluşu karşısında panikliyordum. Çok güzeldi, yumuşacıktı. Bu kadar kırılgan bir varlığı nasıl koruyacaktım dünyadan? Bana emanet olduğunu düşününce hafakanlar basıyordu. Onu büyütecek, insanlar arasına karıştıracaktım. Bütün o yıllar yıllar boyunca annesi olacaktım. Hiç bitmeyecek bir görevdi bu. Geçecek dedikleri hiçbir şey geçmeyecekti.
Erkeğin kırılgan ruhu acımasızca önemsizleştirildi. Tarihsel olarak yavrularını büyütmek ve korumak ve üretkenliği ile tanımlanmak üzere koşullandırıldı. Oysa tüm bunlar bir erkeğin ruhu, kişiliği, benzersizliği hakkında çok az şey söylüyor, hatta hiçbir şey ifade etmiyor. Böyle bir dünyada, erkekler trajik bir şekilde yalnızlığa mahkûmdur; asla huzur elde edemezler (…)
Ruh sükûneti muhteşem bir şey, kendinden hoşnut olmak da aynı şekilde. Sevgili dostum, keşke çok değerli bir mücevher olan bu duygu, güzel ve paha biçilmez olduğu kadar kırılgan olmasa.