Konuşuyorsun,
Bir kuş şarkı söylüyor...
Bir kelebek kanat çırpıyor içimde
Bir deniz dalgası peyda oluyor saçlarımda...
Bir çocuk gülümsemesi
Kirpik uçlarıma kadar...
Gökkuşağının bütün renklerinde
Yan yana yürüyorum seninle
İç içe satırlarda
Bütün harflerle
Seni yazmışlar
Baştan sona kadar..
Sondan başa kadar..
Okuyorum seni
Hiç bitmeyen roman gibisin
Hep beklenen, özlenen
Aşkı anlatıyorsun.
Kirpik ucunda sallanan gözyaşı bir anda düşer, oysa onun ne kadar evveliyatı vardır. Hanımefendi sabina ben o gözyaşıyım yaprağın ucuna kadar inmiş bir su damlası gibi titriyorum ve düşeceğim anı bekliyorum.
Kendimi duyumsuyorum. Ama sadece içine kirpik kaçan göz, şişmiş parmak veya çürük diş kendini duyumsar, bireysel varlığının bilincine varır. Sağlıklı göz veya parmak ya da diş varlarmış gibi görünmezler. Gayet açık değil mi? Kendi kendinin bilincine varmak, hastalıktır.
Balı anlamadım
Yarım bıraktım tuzun tadını
Köpüren süte su kattım.
Bilemedim, bir kirpik
Nasıl bunca uzağa düşer.
Sevmesin senden sonra
Beni kimseler...
Kâkül meseli…
Bu da bir aşk hükmüdür
Büyür güzellik
İki kirpik arası
Sustukça
kalp
acır
Sitem mürekkebiyle
Hayıf defterine
Yazar kendini
Ayrılık
Biz onun
Acemi bahanesi
Bir silgi
Ey eski zaman aktarları…
2012