"Kış geliyor," dedi seyis düşünceli düşünceli. "Bütün nebatat ekseriyetle kabuk değiştirdi, kahverengi, kırmızı renkler büründü yeşiller."
"Ama vakında hepsi tek renk olacak, beyazlara bürünecekher yer" diye karşılık verdi Kutay Efendi kederle.
"Dostum, insan hayatı da böyledir” dedi seyis mütevekkil vaziyette ve tebessümle; "güzü, kışı, baharı vardır onun da. Bazen çiçek açar, sanırsın ki her şey canlı, taptaze kalacak! Ve sahiden de bu hisleri yaşatır sana. Bir gün bir anda tarif edemediğin hüzün sarar etrafını; dışından içine doğru bir sıkıntı akar. O tarifsiz hüznün, içinde olduğunu bilmeden kendini dışarı atarsın, bir gölgelik, bir serinlik aramak için koşarsın nefessiz kalana değin. Karşına ansızın büyük bir uçurum çıktığında, geç fark etmişsindir. At arabasının yokuş aşağı giderken bir anda durması gibi durmaya gayret edersin, durursun da. Ancak ayağının altından yer hızla kayıp gitmiştir. Düştüm, dediğinde elinin uçurum eşiğinde bir kaya parçasına yahut ağaç dalına uzandığını sonra sonra anlarsın. Bittim, derken yeniden başlamanın adıdır bu, tıpkı mevsimler gibi. Dostum. Baharda sevinç duy, güzde hüzünlen, kışta yas tut ve hiçbir mevsimi atlamadan yaşa; yaşa ama kalbinin yörüngesini yitirme sakın!"