Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Vizyonlamak ne demek? Oturup, gözlerini kapatıp, istediğin hayatı seyretmek… Sanki sinemada film izler gibi. AMA en önemlisi, vizyonlama sayesinde “o iş gerçekten olsa” ne hissedersiniz, onu yakalamak.
O giderken ne yapacağınızı bilirsiniz. Kara gün dostlarınızı arar, yaşamınızı alkol buğulu geyiklere gömer, on bin kitap, yüz bin film izlemeye çalışırsınız. Öğrenciyseniz, okulun en kazık dersine durduk yere niye kafayı takıp, nasıl tek vuruşta o dersi haklayabildiğinize kimse -kendiniz dahil- hiçbir anlam yükleyemez. Deli gibi halı sahada top koşturanlar; çeşitli kurslara yazılanlar; kibritten ev, şişe içinde gemi, marangozluk yapanlar; balık tutmaya kalkışanlar da olur. Bu, unutmaya çalışmanın hüzünlü bir deliliğidir. Onunla birlikte kendinizi de kaybetmeye çalışırsınız aslında. Kendinize " Yaşam devam ediyor, geçip gidecek" dersiniz. Unutur musunuz peki? Bu, zamanla ilgili bir şeydir. Parmağına çekiç vurmuş bir insanın, elini deli gibi sallayıp zıplaması, söz konusu acıyı asla geçirmez.
Reklam
Ayaz
“Hayat, bir insanın boş bir tiyatro salonunun koltuğunda oturup, sahnede kendi gösterisini izlemesi gibi. Düşüncelerin yansıdığı prizmanın kendisi olduğundan farksız olarak bazen kahkahalar ile güldüğü, bazen ise hüzünlenip ağladığı bir oyun. Her şarkı, her şiir, her kitap, her film… Aslında her şey insanın kendi hikayesini sergileyen tiyatro
Sayfa 279 - Kent KitapKitabı okudu
Kurgu
Çekimde küçük küçük film parçacıkları çekerim, uzun bölümler değil. Bunları ancak ben birleştirebilirim sonra, çekim yaparken kafamda varolan kurguya göre. Böylece sonradan stüdyonun bol malzemeyi istediği gibi kullanarak, kurgulayarak filminizi mahvetmesinin önüne de geçilmiş olur.
Kitap Uyarlaması ve Film Zamanı
Dostoyevski'nin romanında, her birinin bir işlevi olan çok fazla sözcük var. Bunları sinema yöntemleriyle gerçekten ifade edebilmek ve yazılı sözcüklerin yerine kamera dilini koyabilmek için 6 ya da 10 saatlik bir film yapmak gerekir. Yoksa, iyi bir şey olmaz. Zamanı daraltma ve genişletme yeteneğine, film yapımında öncelikle ihtiyaç duyulur. Bildiğiniz gibi, gerçek zamanla filmsel zaman arasında bir ilişki yoktur, ikisi ayrı şeylerdir.
Diane Tice'in bulgularma göre hafif üzüntülerden kurtulmak isteyen çoğu insan okumak, TV, sinema, video oyunları izlemek, bilmece çözmek, uyumak, bir tatil düşlemekle oyalandıklarımı bildirmişlerdir. Wenzlaff'a göre bunlar arasında en etkili olanlar ruh halinde bir değişime yol açanlardır —heyecanlı bir spor olayı, komik bir film, moral veren bir kitap gibi. (Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Bazı oyalayıcı etkinlikler depresyonu besleyebilir. Çok fazla TV seyredenler üzerinde yapılan araştırmalar, genellikle TV seyrettikten sonra daha da yoğun bir depresyona girdiklerini göstermektedir!)
Sayfa 110
Reklam
Çaresiz ve incinmiş insanlar, ‘milli gurur’u kurgusal olsa da onaran, bir film veya kitap süresince kendilerini iyi hissettiren ürünleri, duygusal boşalma aracı olarak kullanıyorlar. Ancak sokaklarda yükselen hamaset, etliye sütlüye karışmayan ve sorumluluk almayan bir kolaycılığı gizliyor. Milli duygulara daha fazla sahip çıkmanın gerektirdiği ahlaki duruş, dürüstlük ve çalışkanlık gibi hasletlerin izine rastlanmıyor.
Hayatım gözlerimin önünden film şeridi gibi geçerken aslında filmin yeterince olaylı olmadığını fark ettim, o yüzden bunu düzeltmeye çalışıyorum. Aslında son derece basit bir şey.
Sayfa 133Kitabı okudu
( kitabın ozeti niteliğinde) “-mustafa mond üçüyle de el sıkıştı; fakat konuşmasına vahşi'ye hitap ederek başladı. "demek uygarlıktan pek hoşlanmadınız, bay vahşi," dedi. vahşi, denetçi'ye baktı. kendini yalan söylemeye, kabadayılık taslamaya, somurtkan bir biçimde tepkisiz kalmaya hazırlamıştı; fakat denetçi'nin yüzündeki güleryüzlü
Sayfa 225
Kafanın içi Çöplük gibi dedim aslında dünyanın kendisi çoktan bir çöplüğe dönüştü bile. Her şeyden milyonlarca var.milyonlarca dizi var, milyonlarca film var, kitap var, fenomen var, ünlü var, yaşam biçimi var, sevgili var, ilişki türü var, akım var, ekol var, bilgi var… her şeyden milyonlarca olunca devasa bir Çöplüğün içinde kaybolup gidiyor insan. Kendi hayatı da çöplüğe dönüşüyor. Bütün dizileri izlemeye kalkıyor, bütün kitapları okumaya çalışıyor, bütün akımları bilmeye, bütün tatlari denemeye, bütün bilgileri öğrenmeye çalışıyor ama olmuyor. Çünkü insan her şeyi bilemez. Bütün dizileri izleyemezsin, bütün kitapları okuyamazsın, bilgileri öğrenemezsin, bütün dilleri konuşamazsın, her tadı deneyemezsin, her şeyi bilemezsin, deneyimleyemezsin. gerçekten bilmeye değer olanın ne olduğunu bulmak zorundasın kendin için… kendi sorularının cevabını veren kitapları okumak gibi, kendi sorularına cevap aradığın dizileri izlemek gibi… anlatabiliyor muyum? Dışarıda hızlı akıp giden bir hayat yok. Kaçırdığım bir şey yok. Dışarısı tam bir Çöplük. Herkes eline geçirdiği çöpün eşsiz olduğunu sanıyor ve seni de buna ikna Edip paniklemene neden oluyor. Başkasının elindeki çöp bilip öğrenme telaşına düşüyorsun. Bence, önce biraz yavaşlamalısın. Hatta biraz yalnız kalmalısın. Yalnızlıkla ilgili bütün sorularını yalnızlığın kendisine sor önce olur mu?
Sayfa 81 - Destek
555 öğeden 361 ile 370 arasındakiler gösteriliyor.