Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Hiç senlik bir kitap değil ki, niye okudun?" "Bu akşamki film de hiç benlik değildi Zeynep ama geldim. Bir insanı seviyorsan onun neyi merak ettiğini merak edersin. Onun izlediklerini izlemek istersin, okuduğu satırları okumak istersin, onu üzen ya da güldüren ne varsa bilmek istersin, onunla her şeyi paylaşmak istersin. Hayatı paylaşmak istersin. O istemese bile... Hani demin gözlerinin içi parlayarak söylediğin replik gibi, hayatının geri kalanını biriyle geçirmek istediğini fark ettiğinde, hayatının geri kalanının bir an önce başlamasını istersin."
“Sizin düşünceleriniz dış dünyaya tamamen açık. Saklayamazsınız.” Düşünceler nasıl saklanır? Kafa karıştırıcı konusuyorsun.“Demek istediğim, düşünceleriniz ve anılarınız dış dünyaya karşı şeffaf, tıpkı herkesin okuyabileceği bir kitap gibi ya da bir binaya yansıtılan bir film gibi ya da şeffaf bir akvaryumdaki balık gibi. Tamamen açıkta ve bir bakışta anlaşılabilir.”
Reklam
Serhat Akdeniz yazdı... EFELYA ROMAN İNCELEME Bugüne kadar belki kimse bu kadar iyi anlatamadı diye başlamak istiyorum. Adına "aşk" dediğimiz bu "ruhsarı yangın telepatiyi". Okumaya başlayıp biraz ilerlediğinizde "abanoz ağacını delmeye çalışan bir ağaçkakan" gibi nefesinizi kesecek. Roman'ın
FİLİZ ŞAHİN YAZDI... ~~~~~~~~EFELYA~~~~~~~ Onu ilk çıktığı günlerde alıp bitmesin diye çok yavaş okuduğumu itiraf etmeliyim. Şöyle ki; kahramanlar İtalya'ya gidene kadar kitap inanılmaz bir atmosferde okuru büyük bir heyecanla sürüklüyor.Yazarın dile hakimiyeti özellikle uzun cümlelerde daha net görülüyor. Şöyle ki; uzun cümlelerde
Samle Çağla yazdı... MEHMET BİNBOĞA’NIN, “ŞİİRKENT'İN NARÇİÇEĞİ” ADLI ROMANI HAKKINDA BİR İNCELEME DENEMESİ...Samle Çağla Mehmet Binboğa'nın geçen yıl birinci cildi yayımlanan "Efelya" seri romanının ikinci cildi, "Şiirkent'in Narçiçeği" adıyla İzan Yayınlarından çıktı. Kitabın kapak dizaynı, Efelya'da
Bütün hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden aksın diye bekledim ama öyle olmadı. Bu şekilde neredeyse 10 dakika geçti.Şeritlerin her bir karesinde onun gülen yüzü vardı..
Reklam
“Böyle beklemek o kadar sinir bozucu ki. Nasıl anlatayım… Sinemaya gitmişsin, ışıklar sönmüş ama film bir türlü başlamıyor gibi. Karanlıkta öyle bekliyorsun.”
Sayfa 261Kitabı okudu
Artık hepimiz birer seyirciyiz. Yanıbaşımızda yaşanan hayatı bir dizi, film seyreder gibi seyrediyoruz. Müdahale etmeden,içine katılmadan,sorumluluk almadan.
Bazı insanlar, kitap okurken hikâyedeki karakterlerin odada dolaşmaya başladığını hisseder. Yani her şey üç boyutlu bir film gibi izlenebilir hâle gelir...
Peygamberlerin ve Başka Kutsal Kişiliklerin Temsili
20. yüzyılın başından itibaren Peygamber'in tasvir edilmesi meselesinin sert tartışmalara yol açtığı asıl alan sinemadır. 1926'da Türk yönetmen Vedat Örfi kendi yazdığı ve Mısır'da çekmeyi düşündüğü bir filmde Peygamber rolünü Mısırlı komedyen Yusuf Vehbî'ye teklif etti. Basında yazara karşı yoğun bir kampanya başladı; el-Ezher, Hz. Muhammed'in ve bütün yakın akrabalarının ve sahabesinin temsilinin yasak olduğunu bildiren bir fetva yayımladı. Mısır Kralı Fuad, aktörü sürgüne göndermek ve Mısır vatandaşlığından atmakla tehdit etti. Bunun üzerine, yakın tarihli bir eserde biraz kibarca ifade edildiği gibi, komedyen bu rolü reddetti (Wassef, 1995: 21) ve film çekilmedi. 1947'de genişletilen sansür yasasıyla Peygamber'in yanı sıra ailesinin, dört halifenin ve sahabenin temsili de yasaklandı; gölgesini göstermek gibi simgesel temsiller de buna dahildi (Bergmann, 1993: 71-72).
Sayfa 83
Reklam
Arkası Yarın...
"Uzak (2002), İklimler (2006), Üç Maymun (2008), Bir Zamanlar Anadolu'da (2011) ve Kış Uykusu (2014) gibi uluslararası başarıların sahibi çağdaş Türkiyeli yönetmen Nuri Bilge Ceylan (İstanbul, 1959) dünya çapında, sinemaseverler kadar eleştirmenlerin de övgüsünü kazanıp, yirmi birinci yüzyılın en özgün ve provokatif sinemacılarından biri olarak kendini kabul ettirdi. Dolayısıyla bugüne kadar film ve medya araştırmacılarının, Ceylan'ın filmlerinin oldukça kendine has üslubu, havası ve tematik meselelerini keşfetme girişimlerinin görece az sayıda olması tuhaf sayılabilir. Elinizdeki kitap bu anlaşılmaz ihmali telafi etmeyi amaçlıyor."
Caravaggio Dostoyevski'nin resimdeki dili
Siz, İnançlara Saygılı Uyurgezerler Leonardo, Michelangelo, Van Gogh, Picasso... Hepsini geç. Hakkında en çok kitap yazılan ressam Caravaggio. En az resim yapan da o. Çoğu müzelerde. Michelangelo Merisi di Caravaggio. Soyadını, doğduğu kasabadan almış. Resimleri altmış kadar. Diğer uçta, elli binden çok işiyle seri üretimde birinci,
Sayfa 34 - EverestKitabı okuyor
Lars von Trier - Melancholia (spoiler içerir)
Aynı'nın cehenneminde, Atopik Başka'nın gelişi kıyameti haber veren bir hal alabilir. Bir başka deyişle: Bugün Aynı'nın cehenneminden kurtularak Başka'ya yönelmemizi sağlayacak tek şey kıyamettir. Lars von Trier'in Melancholia filmi de kıyamet benzeri bir olayın, bir felaketin bildirilmesiyle başlar. Felaketin lafzi anlamı
(yaşlan 30 ila 40 arasında değişen iki çocuğu var, aynı zamanda büyükanne): Bir şeyler yapıyorum. Arıyorum, endişeleniyorum, elbette endişeli biriyim, soruyorum, ilgileniyorum, ziyaret ediyorum, tatil dönemlerinde onları bana davet ediyorum ve bir ailenin bütün bu yapmacık tavırlarını takınıyorum, bütün bu tiyatro oyununu oynuyorum. Ama işte öyle değil, bağ kuramıyorum. Torunları görmek için ziyarete gittiğimde onlarla ilişki kuruyorum ama bu durum ilgimi çekmiyor. Bu gerçekten ben değilim. Bu süre boyunca da düşünüyorum: Bu ne zaman bitecek de gidip yatağımda kitap okuyacağım? lyi bir film izleyeceğim? Radyoda bir program dinleyeceğim? Bunlar daha çok ilgimi çekiyor, bana daha uygun, ben gibi. Bahçede takılmak, kuru yaprakları süpürmek. .. bunlar daha bir ben gibi. En azından bugüne kadar öyle.
GAZETECİLİKTE MESLEKİ DEFORMASYON
Gazetecilik, tıpkı onu icra eden biz gazeteciler gibi, ruhsal gelgitleri olan bir iştir. Her gün, keyif ve iyimserlikle depresyon arasında mekik dokuruz. Aniden peydahlanan hayal kırıklığının hemen arkasından büyük bir keşif gelir. İnsanların birçoğu böyledir. Ama bizim mükemmel bir mesleki mazeretimiz var. Atlatma haber müptelalığı. Mühlet bağımlılığı. Bunun, bizim ilişki kurma biçimimizi etkileyen sonuçları olduğunu düşünüyorum. Bana yeni, farklı, hatta zor gelmeyen (araştırılmaya değmeyecek diyelim) birisini çekici bulmam olanaksızdı. Ya ben? Başkalarına çok şaşırtıcı, çok özel mi geliyordum? Çok acımasız bir soru. Gördüğüm ya da dinlediğim ilginç her şeyi kaydetmek. Ne olur ne olmaz diye her şeyi not etmek. Benim depresif safhaları atlatma yöntemimdi bu. Bir şeyi not ederken, bunu neden yaptığımı bilmezdim. Ama bunu yapmak, bana güven verir, soluk aldırırdı. Sonunda, onun hakkında er geç bir makale yazacağımı tahayyül etmeksizin, bir kitap okuyamaz, bir film izleyemez, birisiyle konuşamaz olmuştum. Bir makale ya da ölünün özgeçmişi. Kısacası, her tanıklığım işe yaramalıydı. Şimdi burada sunduğum verilerin çoğu, o dönemde kaydettiğim şeyler. ….
Sayfa 175Kitabı okudu
544 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.