Batan Güneş”,Japon minimalizmi ve naifliğine 1940’lı yıllardan güzel, değişik bir pencere açıyor ve izleyin diyor..
Savaş sonrası Japonya’sında fakirlik,yokluk,hastalıklar arasında ,bir aristokrasinin fakirliğin sıcağı altında nasıl eridiğini ,çekirdek bir ailenin yaşadıkları, Kazuko’nun gözünden okuyucuya aktarılıyor.
Kitapta Dazai,kalıtsal veya edinsel aristokrasiye bakışı,tıpkı gerçek hayatta ailesine ve sosyal statüsüne baktığı gözle olabilmiş ve bunu en iyi kendi mevkiinden olacağını bildiğinden çekinmeden kaleme alabilmiştir.
Kitabın sonunda okuyacağınız Naoji’nin vasiyeti ve Bay Uehara aslında gördüğümüz kadarı ile yazarın kendi kişiliğinin ayrıştığı ve iki vücutta ,iki karakterde vuku bulan hali.Yazarın anlayabildiğimiz iki psikolojisi bu iki yitik kahramana serpiştirilmiştir .
Gerek görüşleri,gerek aşkları ,gerek kendine idol gördüğü Ryunosuke Akutagawa’nın intiharı,onu sürekli bir intihar fikrinin içinde yüzdürmiş,ve başarabildiği intiharın notunda ise bıraktığı, “Doğduğum için beni affedin.” sözü Japon kültürünü oldukça etkilemiş ve günümüze kadar gelmiştir.