Bizi Kimlere Bırakıp Gidiyorsun Türk? kitaplarını, Bizi Kimlere Bırakıp Gidiyorsun Türk? sözleri ve alıntılarını, Bizi Kimlere Bırakıp Gidiyorsun Türk? yazarlarını, Bizi Kimlere Bırakıp Gidiyorsun Türk? yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Babam Ağustos 1916 - Nisan 1917 tarihleri arasında Havran’da tabur merkezinde görevliydi; Dera, Aclun ve Busr-ı Eski Şam kazalarının asayiş ve inzibatından sorumluydu. Anlattığına göre, bu görevle Dera’da bulunduğu sırada jandarma karakolunun penceresinden dışarı bakarken, bir Bedevi’nin karakolu ve çevresini tetkik ettiğini görmüştü. Şüphelenerek
Hepinizi sevgi ve saygı ile selamlarım. Gayem ne kendimi methetmek ne de hususi bir maksatla menfaat teminidir. Sadece genç bir Türk subayının çalışma sahasının müsaadesi ölçüsünde neler yapabileceğinin gösterilmesi ve bazı tarihi vakaların da daha yakından aydınlatılması ve canlandırılmasıdır. Bazı vakalarla ilgili olan şahısların mühim bir
Mîr Abdülkadir Arap İsyanı sırasında İngilizlere destek vermiş, ancak Azrak’taki bir köprünün havaya uçurulma işinden son anda cayarak planın suya düşmesine de yol açmıştı.
Bahriye Nâzırı olan Cemal Paşa, 4. Ordu ve Garbî Arabistan Komutanı bulunduğu sıralarda kendi vasıtalarıyla Nuri Şalan’ı ve oğlu Nevvaf’i birkaç defa Şam’a davet etmiş fakat Nuri Şalan şüphelendiğinden yanına gitmemiş ve soğuk davranmış. Bir defa da Taberiye sırtlarında bulunduğu sırada bir şifreli emirle beni Nuri Şalan’a gönderdi ve çok acele
Cemal Paşa, 4. Ordu ve Garbi Arabistan Komutanı bulunduğu sıralarda kendi vasıtalarıyla Nuri Şalan’ı ve oğlu Nevvaf’i birkaç defa Şam’a davet etmiş fakat Nuri Şalan şüphelendiğinden yanına gitmemiş ve soğuk davranmış. Bir defa da Taberiye sırtlarında bulunduğu sırada bir şifreli emirle beni Nuri Şalan’a gönderdi ve çok acele cevap verilmesini
Cebel-i Duruz Beyleri bir gün Sadâret makâmına bir telgraf çekerek, Havranlılarla aralarındaki kan davalarının çözüme kavuşturulması için benimle, Havran müftüsünün memur edilmesini istemişler. Bu makam da uygun bularak Suriye vilayetine emir vermiş. Havran müftüsü çok yaşlı, ak sakallı, yirmiye yakın kez hacca gitmiş çok mübarek bir zattı. Bu
Bir müddet sonra Dürzîlerin İstanbul’daki Sadaret’e (Sadrazamlığa) müracaatları üzerine askıda kalmış başka kan davalarının halline gidilmiş, bunlar arasında da sulh engelsizce temin edilmiştir. Gerek Havranlılar gerekse Dürzîler bana iyice ısınmışlardı. Esasen her iki taraf da bana olan rabıta ve sevgiden istifade ediyorlardı. Dünyaya hâkim
...Şeria’dan gelen sivrisinekler beni zehirledi ve ağır hasta olarak kaza merkezine ve oradan da liva merkezine gelerek tedavi altına alındım. Aradan üç-dört gün geçtikten sonra Ezra’da isyan çıktığını jandarma karakollarının basıldığını ve isyanın gittikçe büyüdüğünü haber aldım. Hasta hasta merkezde vazifeye başladım. Benden mütemadiyen kuvvet
Beş binden fazla atlı asinin Eski Şam Kalesi’ni kuşattığı, Suriye Vilayet Jandarm a Komutanlığı’ndan ve Eski Şam Kayma- kamlığı’ndan telle bildirdiler. Acele olarak yetişilmezse kalenin düşeceği ilave olundu. O sırada elimde, ancak otuz beş jandarma süvarisi mevcuttu. Piyade harekâtı hem ağır olacak hem sonuçsuz kalacaktı. İdari tedbirlerle daha
Bir gece yatsı sıralarında, kaymakamlardan rapor almak üzere Mülkiye Telgrafhanesine gittiğimde, köşede bir makine başında yabancı birini gördüm. Memurlara, “Bunun işi ne, dışarı çıksın” dedim. Memurun biri de, “Bu Ezra maliye tahsildarıdır. Artık tahsilat yapmadığı için buraya gelmiş. Ezra ile konuşuyor. Buraya geldiğini haber veriyor. Zararsız
Eski ittihatçılardan kurmay binbaşılığından ayrılma Abdülkadir Bey (Cumhuriyet’in ilanından sonra İzmir suikasti nedeniyle Ankara valisiyken idam edilmişti), Havran’da mutasarrıftı. Bir gün Cebel-i Duruz’un Amirî beylerinden (...) Bey’i her nasılsa Dera’ya getirtmiş, Jandarma Merkez Karakolu’na hapis ettirmiş. Karakol Komutam, çok iyi ve doğru
Havran Jandarma Tabur Komutanı ne yazdı görmedim. Yalnız Hıdırî şeyhlerini sıkı muhafaza altına aldırıp birbirleriyle görüşmekten men ettirdi. Ben, “Bu kadar sıkı muhafazaya lüzum yok, çünkü kaçmak ihtimalleri kalmamıştır” dedim. “Aman ne olur ne olmaz Cemal Paşa isterse ve bunlar da elde olmazsa bizim için felaket olur” dedi. Ben gördüğü
Eski ittihatçılardan kurmay binbaşılığından ayrılma Abdülkadir Bey (Cumhuriyet’in ilanından sonra İzmir suikasti nedeniyle Ankara valisiyken idam edilmişti), H avran’da mutasarrıftı. Bir gün Cebel-i Duruz’un Amirî beylerinden (...) Bey’i her nasılsa Dera’ya getirtmiş, Jandarma Merkez Karakolu’na hapis ettirmiş. Karakol Komutanı, çok iyi ve doğru
(Babamın) Henüz baba kucağında iken bana verdiği en mühim derslerden biri, "Sakın elini kana bulama"dır. Yaşlandıkça, "Oğlum sen yalnız olarak öleceksin. Kimseye bağlanma ve kimseye güvenme. Allah'a kalbinle bağlan ve ondan yardım iste. Hacı olsun, hoca olsun görünüşe aldanma. Arkadaşlarınla laubali olma, daima ciddi görüş. Lüzumsuz hiddet, şiddet gösterme. Zulüm iyi değildir, zalimler çabuk cezalarını görürler. Nasibini Allah'tan iste, vazife dolayısıyla kimseden beş para alma." gibi daha birçok nasihat aldım
Cephede vaziyet iyi değildi. Düşman ilerliyordu. Faysal kuvvetlerinin Mafrak İstasyonu’ndaki üç cephane vagonunu ateşleyeceklerini haber aldım. Haberi, derhal Dera’da bulunan Mersinli Cemal Paşa’ya bir raporla arz ettim. Bizimkiler de cephaneye yetiştiler. Son süratle raporu yetiştiren eski bölüğün eratından beş eri, ceplerindeki altınları vermek