Bir hikayeyi, şarkıyı, resmi ne kadar heyecanla, ne kadar hayranlıkla ele alıp incelersek inceleyelim, boş gözlerle bakanlar, tüyleri ürpermeyenler olacaktır kuşkusuz.
Kral Lear kendisi ve kızı Cordelia* için büyük bir arzuyla "eşyanın esrarına bürünmek"ten bahsediyordu. Sanatı ciddiye alan herkese benim de tavsiyem bu. Adamcağızın biri paltosunu çaldırmış(Gogol'ün "Palto"su); öbürü böceğe dönüşmüş.. Eee n'apalım yani ? Bu n'apalım yani"ye verilecek mantıklı bir cevap yoktur. Hikayeyi tutup parçalarına ayırabilir, parçaların nasıl birbirine denk uyduğunu , bütünün bir yarısının nasıl ötekine denk düştüğünü gösterebiliriz; ama adını koyamadığınız , def edemediğiniz hislerle gönlünüzü titreten bir hücre, bir gen, bir filiz olmalı içinizde. Güzellik artı acıma.. İşte sanatın tanımına en çok yaklaştığımız formül bu. Güzelliğin olduğu yerde acıma da olur, çok basit bir nedenle; Güzellik ölüme mahkumdur, her güzellik ölür gider, konuyla üslup, bireyle dünya ölür gider.
Kafka'nın Dönüşüm'ünü BÖCEKLERE DAİR FANTASTİK BİR HİKAYEDEN İBARET SAYMAYAN biri çıkarsa, iyi ve sıkı okurların safına katıldığı için kutlarım onu. V.N
*william shakespeare