Merhaba dostlar
"İnsan yaralı bir hayvandır," cümlesiyle açılıyor kitap. Sonra kahramanımız (!) Hilmi Aydın'ın alnında bir kurşun deliğiyle yerde yattığını öğreniyoruz. Sonra kimmiş bu Hilmi, neyin nesiymiş öğreniyoruz. Biraz gıdım gıdım öğreniyoruz, çünkü kendisi gerçekleri es geçmeyi, kabahati hep başkasında bulmayı, kendini dev aynasında görmeyi tercih eden bir şahıs. Neyse ki bir bölümü Hilmi, diğerini anlatıcı anlatıyor da her şeyi enine boyuna, dosdoğru öğrenebiliyoruz.
Nasıl sinir, nasıl gıcık bir tip, okuyunca anlayacaksınız. Çocukluğunu, ergenliğini, eşiyle, annesiyle ama en çok da babasıyla olan ilişkisini... O zaman biraz üzülüyorsunuz ister istemez. Herkes elinden geleni yapıyor ama sonuç her zaman beklendiği gibi olmuyor işte. Babalar ve oğulların hikâyesini anlatıyor bu kitap. Bir erkeğin hayattaki seçimlerinin onu nerelere götürdüğünü. Çok şey anlatıyor evlilik, kocalık, erkeklik, hayat hakkında. Sürprizli biten sonuna kadar merakla okutuyor kendini. Çok beğendim. Hâlâ okumamış olan varsa mutlaka tavsiye ederim.
Alıntı:
Şüphe fena bir şeydir. Virüs gibi fark ettirmeden vücuda girer ve yalnız insanın ruhunu değil, kalbini, aklını, bakışlarını, duruşunu, gecesini, gündüzünü, rüyalarını, hülyalarını, işini, gücünü, bugününü, yarınını, her şeyini etkiler.
Kadınların erkeklere göre daha sabırlı olduğu söylenir ama bence bu pek doğru değil. Kadınlar olumsuza katlanma konusunda daha sabırlı olabilir ama erkekler olumluyu bekleme konusunda daha ısrarcıdır.
Çünkü yalın gerçek çekilmez bir şeydir, edebiyat gerçeğe katlanmak için vardır.
Sevgiyle kalın