Rintaro Natsuki, sıradan bir lise öğrencisiydi.
Boyu kısa, biraz kalınca bir gözlük takan, beyaz tenli, suskun, spor becerisi zayıf, özel olarak iyi olduğu bir ders ya da sevdiği bir spor olmayan son derece sıradan bir lise öğrencisiydi.
Daha küçükken anne ve babası boşanıp üstüne bir de annesi genç yaşta ölünce, ilkokula başlayacağı sıralarda dedesi onu yanına almıştı. Sonrasında sürekli dedesiyle birlikte yaşamıştı. Fakat dedesi ölünce, Rintaro iyice içine kapanmış, zaten çok severek gitmediği okulunu da bırakmış, dedesinden kalan kitabevine kendisini kapatmıştı. Kitapları ve okumayı seven bir genç olan Rintaro'nun bu iyice içine kapandığı zamanlarda sınıf başkanı Sayo Yuzuki katılmadığı derslerin notlarını ona getiriyordu, bir de üst sınıftan Ryota Akiba zaman zaman kitap almak için Natsuki Kitabevi'ne uğruyordu.
İşte tamda bu buhranlı döneminde , kitabevinin tıka basa kitap dolu raflarının arasında mutsuz, umutsuz günlerini geçirirken, nereden geldiği bilinmeyen, konuşan bir kedi ortaya çıkar ve herşey birden bire değişmeye başlar...
Kitabevinin koridorları aradında ortaya çıkan gerçeküstü labirentlerde önce bir kedi ve Rintaro, sonrasında Sayo, kedi ve Rintaro birbirinden ilginç ve fantastik maceralar yaşamaya başlarlar.
Kitapların gücünü ve bir yüreği olduğunu ve başkalarını düşünen bir yüreğin aslında normal olması gerekirken nasılda anormal görünmeye başladığının hikâyesi.
Kitabın son sayfasını da bitirdiğinde, insan kendine sormadan edemiyor ; gerçekten ne ara bu kadar ruhsuz ve yüreksiz olduk!!!!