Otuzunda Kadın kitabında; ana karakter Julia’nın, gençlik ateşinin kararı ile babasının rızası olmayan bir adamla evlenmesi ile hikayesi başlıyor. Kitap genel olarak Julia’nın hayat hikayesi üzerinden yürüyor gibi gözükse de ilerleyen bölümlerde; Julia’nın aşıkları, kocası ve büyük kızının da bulunduğu bölümlere kısa da olsa yer verildiğini, neler hissettiklerini, düşündüklerini görmüş oluyorsunuz. Okurken, bazı yerlere hak verdiğim gibi bazı yerler de hak veremedim doğrusu. Bir insanı aldatmak hiç bir mezhep de hoş karşılanmaz. Elinde birini tutarken diğeri ile de gönül eğlendirmek, bencillikten ve karaktersizlikten başka bir şey değildir. Günümüzde de zilyon tane örneğini görüyor, belki de duyuyorsunuz, haberiniz olmuyor. Daha fazla uzatmadan şunu belirtmek isterim; Balzac’ın, bir kadının duygu ve düşüncelerine bu kadar hakim olması, beni gerçekten etkiledi diyebilirim. Bunu daha önce Stefan Zweig’te görmüştüm. Balzac da ikinci oldu benim için. Aynı zamanda kitabın arka yüzünde, Balzac hakkında romanın Shakespeare’i olarak bahsedilmesi de ayrı bir dikkatimi çeken yön oldu. Farklı bir kitaptı. Otuzuna gelen/gelmeyen, herkesin bir defa okuması gerekenlerden diye düşünüyorum. İyi okumalar…