Rus edebiyatında realist ve romantik akımın öncüsü olan ve o güne dek ağırlıklı olarak konu edilen üst tabakadaki soyluların, kahramanların, vb. yerine alt-orta tabakadaki yoksulların, köylülerin ve memurların sıkıntılarını, korkularını ve hayallerini ele alma cesaretini gösteren, Dostoviyevsky ve Sabahattin Ali gibi bir çok edebiyatçıyı etkilemiş olan Gogol, bu eserinde görevi sadece yazıları temize çekme olan işini çok iyi yapan, rutin ve silik hayatında alçakgönüllü ezik bir karakter sergileyen, hor görülen sıradan bir memurun trajik hikayesini anlatıyor.
Herkesin dalga geçtiği, giyilemeyecek duruma gelen paltosunu, artık kendisine karşı çok daha iyi davranılacağını, aşağılanmış insan olmaktan çıkıp saygı göreceğini sanarak büyük maddi ve manevi fedakarlıklarla yenileyen memur kahramanımız, yeni paltosunu hemen ertesi gün çaldırınca, bulunması için de bekçi, polis ve mühim adamlardan hiç bir yardım alamayıp üstelik aşağılanınca, kaldıramaz bu üzüntüyü ve kuzey ayazını, ve eninde sonunda soylu veya soysuz olsun herkesin gittiği, gideceği yere gider, hiç de şikayet etmediği renksiz hayatına ve işine istemeden elveda diyerek.
Gogol, hikayesine o zamanlar pek de meşhur olan hayalet metaforunu ekleyerek, iyi veya kötü ruhlu olsun, insanların yaptığı kötülüklerden sonra üzülüp bir çeşit vicdan azabı çektiklerini, kötülüklerinin onları bir hayalet gibi takip ederek peşlerini bırakmayacağı mesajını da verir bu hüzünlü hikayesinde, Rus bürokrasisinin acımasızlığını da ifşa ederek...