Tek kişilik ölüm kırklarda devrimci olmuş bir aydın ve sanatçının, kırk yıl sonraki "devrimciler" kuşağına bakışını yansıtıyor. Bunu yaparken de en başından beri Türkiye Komünist hareketinin tarihinden kesitler veriyor. Bence, bu tanıklıklar çok değerli.
Fakat roman, bir hayli romantik. Belki, devrimcilerin eskileri de yenileri de öyleydiler de ondan. Yazarın, 12 Mart ve 12 Eylül zalimlerine kızgınlığını, korkaklık ya da çıkarcılıklarından onların işbirliğini yapanlara karşı tiksintisini ve eski örgüt yöneticilerinin hamakat ve kötülükleri için duyduğu öfkeyi paylaşmamak elde değil.
Romanın bir kahramanı, (70'lerde ve 80'lerde şiddet yöntemleri kullanarak "devrimcilik oynayan") çocuklarla, ezilmiş (eski) kuşakların siyasal bilinçaltının ortaya çıktığını söylüyor. Bu saptama doğru olabilir. Ama hiç değilse gelecek için, ilericilerin duygularını korurlarken, duygusallıklarından arınacaklarını umalım.