“Romain Gary, yirmi yaşında yazmaya başladığı, ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya taşıyarak yaşamının bir parçası haline getirdiği bu romanı, ancak otuz yıl sonra, 50 yaşına varınca ve Emile Ajar takma adıyla yayımlar.”
Romain Gary’nin ‘yalnızca kendim olmaktan sıkılmıştım’ gerekçesiyle Emile Ajar adını da kullandığını biliyor muydunuz?
.
Kitabın genç bir yazar olan anlatıcısı insanların günlük yaşamlarında kendileri olmadığını, -mış gibi yaparak başka biri gibi davrandıklarını öne sürüyor. Bu düzene uyum sağlamakta zorlandığı dönemlerde ise deli olduğu gerekçesiyle kliniklere gönderiliyor. İnsanların günlük hayatında itfaiyeciymiş, öğretmenmiş, doktormuş, postacıymış gibi davrandıklarını, bir çeşit oyun oynadıklarını söylüyor. Bence çok da haksız sayılmaz, siz ne dersiniz? Klinikteyken ise yazarak iyileşiyor. Hatta bir kitabı ödül bile alıyor.
Ha bu sırada da Emile Ajar takma adını kullanıyor.
.
Yazar aslında bu kitabıyla kendini anlatıyor, yazarlığına, kitaplarına yapılan eleştirilere cevap veriyor, insanların doğal davranmadıklarını eleştiriyor. Böyle kendi etrafında dönen, temiz bir delilik var kurguda. Çok özgün bir kafası, düşünme yapısı ve düşündüklerini anlatma şekli var. Seviyorum bu deliliği.
Bir de bu kitabı okumadan önce ‘Onca Yoksulluk Varken’i okumanız çok güzel olur. Sık sık ondan bahsediyor, nasıl yazdığını, neyi anlattığını söylüyor.