Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Cansu

Cansu
@kitapseverhemsiire
"En büyük savaş, cehalete karşı yapılan savaştır." Mustafa Kemal Atatürk
Hemşire
Lisans
İstanbul
20 Eylül 1994
2642 okur puanı
Eylül 2018 tarihinde katıldı
125 syf.
9/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Sana diyorum ki: Kendi kurtarıcın, yalnızca sen kendin olabilirsin.
Kişisel gelişim, psikososyal kitaplardan nefret ederdim ta ki Dinle Küçük Adam’a kadar... Ne zamandır sürekli karşıma çıkan Dinle Küçük Adam’ı bir çırpıda okurum diye düşünmüştüm fakat iş yoğunluğundan çok masanın başına oturup tekrar tekrar aynı cümleleri irdelemek kitabın uzadıkça uzamasına sebep oldu. Sebep oldu diyorum fakat birden okunacak ve bitirilip kenara atılacak türden psikolojik kitap değil aslında bu, Wilhelm ne zaman hayatımıza yön veremez hale geldiğimizde, özeleştiriden yoksun olduğumuz her durumda,kendi geleceğimizi bilerek ve isteyerek başkalarının dudaklarının arasındaki bir çift söze teslim ettiğimizde bir çare olarak bu kitaba sarılmamız gerektiğini kafamıza vura vura söylüyor aslında. Cümlelerin akıcılığı, küçük adam vurgularının sürükleyicileri, üslubun samimiyeti ve sayfanın altındaki tatlı karikatürler ile o sayfadaki vurucu cümlelerin bütünlüğü kitabın artılarından oldu benim için. İnsanın acizliğini, korkaklığını, ne yapılırsa yapılsın hakkını savunamamasını, susmanın en basit konuşmanın ise en zor eylemlerden olduğunu işliyor kitabında. Küçük Adam diye sesleniyor okura, bu bir karakter değil. Küçük Adam, önyargılı tüm insanlar, diktatörlere sessiz kalan halk, başkasının hatasını öne serip kendi yanlışlarını saklayan, başkasına yapılan yanlışı sırf kendi menfaatine ters düşmediği için hazmeden içimizdekilerden birileri... Küçük Adam biziz... Her örneğinde iş hayatımdan, okul hayatımdan örnekler bulup gerçekleri tokat gibi çarpan bu kitabı okumayan kalmamalı. İkinci başucu kitabım olmaya aday. (:
Dinle, Küçük Adam
Dinle, Küçük AdamWilhelm Reich · Cem Yayınevi · 202113bin okunma
Reklam
90 syf.
8/10 puan verdi
·
6 saatte okudu
Gerçek okuyucu musunuz, koleksiyoner mi?
Bir adam düşünün kitap raflarına Shakespeare’nin eserlerinin yanına Marlow’un kitaplarını koyamıyor. Kavga edip bozuşan yazarları aynı rafa koymayı saygısızlık olarak niteliyor. 20.000 kitabı evin bir odasına sığmadığı için banyoya koyuyor ve yaz kış kitapları zarar görmemesi için soğuk suyla duş alıyor. Burdan sonrası psikoloji bozacak derecede olsada garajda yer açmak için arabasını satıyor ve garajını da kütüphane yapıyor. Kitabın başı Akademisyen bir kadının hevesle aldığı şiir kitabını okurken yolda ölmesiyle başlıyor. Öldükten sonra kadına postayla çimento bulaşmış eski bir kitap geliyor ve bunun gizemini araştırmak ölen kadının arkadaşına düşüyor. Olaylar silsilesi içinde gidip gelindikten sonra her şeyin dozunda olması gerektiğini anlıyor insan ve kendini sorguluyor aynı zamanda. Hepimiz kitaplığımızda okumadığımız kitap varken sırf indirimde diye onlarca kitabı alıp kitaplığımıza koyuyoruz, onlara sıra gelmeden yine alıyoruz, yine alıyoruz... Kitapseverlikte nerede durmamız gerektiğini sorgulatan ince ama çok dolu bir kitap benim için, başyapıt denmese de her kitapseverin başını kaldırıp kitaplığına bakacağından eminim. Kitabı Carlos’un bibliyofilliğinin kaçınılmaz sonu ile kapatacaksınız. :( Yazar’ın kitabın başındaki “Kitaplar tehlikelidir” alıntısını kitabın sonunda oturtmuş olacaksınız.
Kâğıt Ev
Kâğıt EvCarlos María Domínguez · Jaguar Kitap · 202012,1bin okunma
84 syf.
10/10 puan verdi
·
2 saatte okudu
Aşk ölümsüzdür...
Kitap, Şükrü Erbaş’ın eşi Hatice Erbaş’ın ölümünden bir sene sonra yayımlanmış. Heyecanla övülen kitabı açtığımızda Hatice Erbaş’ın “ Babanız içerde şiir yazıyor diye çocuklarımı sessiz ağlattım ben” cümlesiyle tokat gibi çarpıyor yüzümüze hüzün. “Ne olur ben gelene kadar çürüme” diyor arkasından canım Şükrü Erbaş. Sevdiğin bir insanın gözünün önünde tüm çabalarına rağmen ellerinden kayıp gidişini mısralara dökmenin cesareti de kolay değildir dedirtiyor empati kurduktan sonra. Sevda sözleri karalayıp arkasından aldatması, sevgilisi şusu busu çıkmayacak kadar aşık bir şair. Hem aşık olmanın hem yas tutmanın dersini vermeli. Aşkın, ölümden sonraki eşsiz acıyla karışmış yalnızlığın dizeleri ancak bu kadar yüreğe dokunabilirdi, iyi ki tanıştık bu kitabıyla.
Yaşıyoruz Sessizce
Yaşıyoruz SessizceŞükrü Erbaş · Kırmızı Kedi Yayınevi · 201612,8bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
114 syf.
6/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Felsefe, tiyatro, edebiyat ile ilgileniyorsanız ilk okumanız gereken kitap Platon’un öğrencisi Aristoteles’in Poetikasıdır. Meraktan,biraz da ilgimi çektiğinden ötürü Antik Yunandan itibaren yazım dünyasıyla tanışmak istedim, fakat olağanüstü karışık ve yüzülmesi güç bir deniz olduğunu fark etmem geç olmadı. Şiir sanatı, felsefe, mantık,psikoloji, metafizik konularını tragedya üzerinde harmanlayarak anlatıyor Aristoteles. Diğer sanat dallarıyla karşılaştırma yaparak tragedyanın üstünlüğünü savunuyor aynı zamanda.. Sanatın merkezinin “taklit etmek”ten geçtiğinin altını çizerek, boyutlarıyla ele alırsa şiirde küçük bir taklit etme, tragedyada ise kapsamlı bir taklit etme eylemi barındırdığını savunmakta. Tragedyanın olmazsa olmaz öğelerine dikkat çekerken, yer yer sıkıcı diliyle karşılaşmak mümkün olsa da ne çok sevdim ne çok sevmediğim arafta kalacak bir yolculuk oldu benim için. Yine de birikimli iniyorum bu gemiden... :)
Poetika
PoetikaAristoteles · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20193,798 okunma
43 syf.
8/10 puan verdi
·
12 saatte okudu
Balzac’ın 1830 yılında yazdığı bu romanı,40 sayfa olmasına rağmen okunması zaman alan ve anlatımı yoğun bir eser. Okur tarafından hem değerli hem de ilginç bulunan roman,Balzac’ın “İnsanlık Komedyası” başlığı altında topladığı ve Paris yaşamına dikkat çektiği romanlarından biri. Babası ünlü bir avukat olan Sarrasine heykele merakından, sanata ilgisinden ötürü babasının yolundan gitmez, ısrarlara rağmen sanattan vazgeçmez. Heykele olan yeteneğini hocası farkeder ve eğitimi için elinden gelen her şeyi yapar, İtalya’da gittiği eğitiminden sonra bir hayli başarılı ve güçlü bir sanatsever olmuştur. Sarrasine artık ödüllü bir heykeltraştır. Sanatın, yaşamak ve yaşatmak için anlam ifade ettiği düşüncesini ilke edinen heykeltraş, opera dinlemek için gittiği sahnede olağanüstü güzellikte olduğunu düşündüğü Zambinella ile tanışır. Zambinella bir opera sanatçısıdır. Onu hayalinde olduğundan daha kusursuz düşler ve O’na ait olmasını istediği için heykelini yapmaya karar verir, muhteşem bir heykel çıkarır ortaya. Zambinella, Sarrasine için eksiksiz bir kadındır. Hiç görmediği bir insanı sessinden hissettirdikleriyle kalbindeki bir odacığa kilitlemiş ve kimsenin açmasına izin vermemiştir ta ki gerçeklerin o kapının kilidini zorlayıp yüzleşmesini sağlayana kadar. Balzac, hiç tahmin edilemeyecek ve hüzünlü bir şekilde sonlandırıyor Sarrasine’yi, ulaşılmaz olanın cazip geldiği, tutkuyu tetiklediği klişesi bu kitapta da kendini haklı bulduruyor.
Sarrasine
SarrasineHonore de Balzac · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20171,311 okunma
Reklam
50 syf.
9/10 puan verdi
·
3 saatte okudu
Canlı cenaze Bartleby.
Herman Mellville, sabit kalmış, donuk, kimsesiz ve eylemsizliği ilke edinmiş bir katibi işliyor eserinde. Wall Street isimli avukat, 2 kâtibinin ‘normal kalıplarına sığmadığı’ gerekçesiyle 3. bir kâtip daha alıyor yanına, ismi Bartleby, işte her şey o zaman başlıyor. Bartleby avukata başkaldırarak emirlerini yerine getirmeye “Tercih etmiyorum” diyerek karşı çıkıyor. Aksine kâtip avukatı yönetiyor, eline geçiriyor. Street, hem kâtibin karmaşıklığının cazip gelmesinden hemde Bartleby’nin acınası, kimsesiz olduğunu düşündüğü için pek kalıyor bu duruma ve ne gariptir ki zaman geçtikse Bartleby’e alışmakla kalmayıp ona benziyor,benimsiyor. O da artık “Tercih etmiyor.” Donuk hareketleriyle yerilen ve “Deli” diye hüküm giyen kâtip, patronu tarafından saygı duyulacak biri haline geliyor. Eylemsizlikle bilinen kahramanımızın her hareketi bir eylem aslında, bürodan çıkmaması, büroda kalması, hapishaneye girdiğinde sırf orayı “Tercih etmediği” için aç kalmayı seçmesi seçimlerine ne kadar sadık kalan bir insan olduğunu netleştiriyor. Kafka’nın Dönüşüm kitabının Bartleby’den esinlendiği söyleniyor, aynı zamanda Camus’un Meursault karakterinin de Melville ile örtüştüğü aşikâr. Benim için keyifli ve düşündürücü bir yolculuktu, kısa ama günümüz insanını sorgulatan biçimden. İkinci defa okumayı ‘tercih ediyorum’ :)
Katip Bartleby
Katip BartlebyHerman Melville · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202212,2bin okunma
72 syf.
10/10 puan verdi
·
9 saatte okudu
“Bazen ölmek istiyorum, beni yeniden doğurman için.”
Madak’ın içerisinde; Ay Işıl’a Sığışmıştı, Annemle İlgili Şeyler, Mutsuza Kim Bakacak?, Kurabiye, Kaç Zamandan, Yüzüm Güvercinlere Emanet, Cevşenü’l Kebir, Mr.Parkinson, Enkaz Kaldırma Çalışmaları, Kurbati, Bıktığım Şeyler ve Yeşil Fanila, Şimdiden Bir Hatırasın, Çiçekli Şiirler Yazmak İstiyorum Bayım!, İris’in Ölümü, Buğu, Kedilerin
Grapon Kâğıtları
Grapon KâğıtlarıDidem Madak · Metis Yayıncılık · 201214bin okunma
136 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
“Kuzunun kanıyla yıkandın mı?”
Disiplin, onur, mükemmellik,gelenek ilkelerini kendilerine parola koymuş sert bir erkek lisesi hayal edin, despot öğretmenler kuralcı eğitim sistemi ve kalıplaşmış meslekler haricinde hiçbir işin ve hayalin kabul görmediği tekdüze bir lise... Ta ki kuraları yıkan, hayatın iliğini emmek isteyen John Keating gelene kadar... “Sen çocuksun, geleceğini yönetemezsin, yapamazsın, bilemezsin...” gibi hayallerini yaşamalarına izin vermeyen, başarılı olmaları adına hayatlarını elinden alan ve ancak başarılı oldukları koşulda ailede kabul gören tüm despot ebeveynlere, başarının sadece belirli mesleklerde olmakla mümkün olabileceğini düşünen toplumun her kesimine okutturabilsek keşke. Benim için başarı, hayallerimizin peşinden gideceğimiz cesareti bulup, olmak istediğimiz yerde,olmak istediğimiz kişilerle birlikte o yolda ilerlemektir. Ulaşılmasa bile terlemektir, yolun güzelliğidir, düşlediğindir başarı... Dayattığınız meslekleri çocuğunuzdan uzak tutun, sen ne olmak istiyorsun, nasıl mutlu olacaksın öz güvenini ve bilincini aşılayın, yoksa Ölü Ozanlar Derneği Neil kahramanının sonu gibi olması çok muhtemel...
Ölü Ozanlar Derneği
Ölü Ozanlar DerneğiN. H. Kleinbaum · Bilge Kültür Sanat Yayınları · 201626,1bin okunma
67 syf.
5/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kitabı okurken harika bir gün geçirmek umuduyla okuyacaksanız hiç elinize almayın. Buram buram bunalım,karamsarlık,acı kokuyor. Tezer Özlü, toplumun birey üzerindeki baskılarını çocukluk yıllarından başlayarak olgunluğa kadar işliyor.Yaşadıklarını, yaşattıklarını,gel-gitlerini, baskıcı ailesini, kardeşi ve kuzeni ile yaşadığı çarpık cinsel ilişkilerini büyük bir cesaretlikle dile getirmiş. Kadınlık ve cinsellik kavramlarının yan yana gelmesinin bile ayıplandığı bu devirde, kitabıyla adeta kurallara başkaldırıyor, onlar sizin ön yargılarınız bunlar benim hayatım diyor gibi, belki de demek istiyor. Kitabın özünden çok cesurluğu ön plana çıkıyor, o parlıyor. Dağınık konuya, konuşma havasına müşkülpesent olmasanız bile eh be diyebilir ve o konuda mideniz bulanabilir, hatta bir ara sıkılma evresine gelip rafa kaldırabilirsiniz, garanti veriyorum.. Açıkçası biraz meraktan sonunu getirdim, yoksa yarım bırakacağım ilk kitap olabilirdi. Türk Edebiyatının Lirik Prensesi denilmiş fakat benim için Manik Depresif Prenses olarak kalacak Tezer Özlü. Hayran olunası tek şey kaleminin cesareti ve hastane kavramının bir çırpıda okunmasına rağmen bir hastaya hissettirdiği yoğun duyguları ele alış şekli. İlginç...değişik bir yazar... Okuduğum ilk kitabıydı, sanırım son olacak.
Çocukluğun Soğuk Geceleri
Çocukluğun Soğuk GeceleriTezer Özlü · Yapı Kredi Yayınları · 201816,4bin okunma
68 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Andrey’in “Benim hastalığım, yirmi yıl içinde bütün kasabada tek bir akıllı adam bulabilmemdir. Ama o da bir deli!” sözü bu hikayenin tek başına özeti aslında. Kitap, bir akıl hastanesi doktoru olan Andrey Yefimiç ve hastası İvan Dmitriç arasındaki çatışmayı konu ediniyor. Kendilerine yapılan saygısızlığı, adaletsizliği, aydınlıktan yoksun olduklarını belirttiği doktoru tüm haksızlara göz yumuyor, tabiri caizse tıpış tıpış her koşulda haksızlığa imzasını atıyor. Aralarındaki felsefi ve keskin sohbetten sonra olanlar oluyor... Zihinsel sorgulamanın dibini yapıyor doktorumuz, sorguladıkça balkaldırıyor, başkaldırdıkça ‘deli’ konumuna sokuluyor. Hem çok kızdığım hem de sonunda beni bir miktar hüzünlendiren bir karakterdi Andrey, aklı ve deliliği onun gibi ben de sorguladım, sorgulamaya devam edeceğim. Kesinlikle iki kere okunulması ve okutulması gereken muazzam kitaplardan, bir çırpıda okunup rafa kaldırmayın, okuyun ve düşünün, zaten Çehov bunu istiyor...
Altıncı Koğuş
Altıncı KoğuşAnton Çehov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202269,6bin okunma
Reklam
160 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Başkaldırmak.. inadına yaşamak.. 1942’de II. Dünya Savaşı’nda deneme ve makalelerinin derlemesinden oluşan Sisifos Söyleni, aynı yıl yayınlanmış Yabancı adlı romanıyla birbirini tamamlar nitelikte olup, Nobel Edebiyat ödülüne layık görülmüştür. Yabancı, Düşüş, Sisifos Söyleni okuduğum üç eserinde de varoluşçu izler taşıyan Camus, saçma
Sisifos Söyleni
Sisifos SöyleniAlbert Camus · Can Yayınları · 20158,4bin okunma
112 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
“Benim her romanımda kendi hayatımdan parçalar vardır." diyen Peyami Safa, adıyla bütünleşen kitabında; Bacağında ciddi bir problem olan 15 yaşındaki bir gencin hastalığı ile ilgili mücadelesini, ilk defa aşık olmanın verdiği utangaçlıkla başa çıkmaya çalışırken sendelemesini ve ilk defa yalan ile tanıştıktan sonra hayatına devam edebilmenin zorluğunu en iyi şekilde sunuyor. Tamamen psikolojik tahliller barındıran bu kitabı bir hemşire olarak geç okumaktan müzdaribim. Yıllardır hasta psikolojisini anlamamız için teorik+pratik görmediğimiz, bilgilendirilmediğimiz ders kalmamışken kimsenin hastalığın tasvirini gözünde bir kadavraya bakıyormuşcasına gerçekçi canlandırman ve bir hastanın ıstırabınını en iyi şekilde empati kurabilmen için Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu oku demedi ne yazık ki... Kitabın kahramanının isimsiz olması daha çok sen, ben, bizden biri olmasını sağlıyor. Empatiyi dibine kadar empoze ediyor. Nazım Hikmet’in ilhamıyla bu kitabı yazmaya başlasa da aynı zamanda bizzat yaşadığı eklem rahatsızlığını ölümsüzleştirmek istediği aşikâr. Ölümün yüzü soğuk, hastalığın tasvirlerini okurken ‘sağlıklı’ olduğunuza şükredeceksiniz... :)
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Dokuzuncu Hariciye KoğuşuPeyami Safa · Ötüken Neşriyat · 2022101,6bin okunma
144 syf.
10/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Ünlü filozof Nietzsche’nin akıl hocası olan Arthur Schopenhauer’in okuma ve özellikle düşünce konularındaki fikirlerini belirttiği kitaptır. Üzerinde düşünme olmaksızın yapılan yeknesak okumanın verimli olmayacağı ve bu yüzden uzun süre kitap okumanın zihni körleştirdiği konusu ele alınmış. Özellikle ikinci bölüm insanın hayatını baz alınır tarzda içerikle dolu olduğu için daha çok ilgimi çekmedi desem yalan olur. İnsanın kendine yetebilmesinin güzelliğini, iradesizliğin kişinin başına çok büyük bir bela olmasına rağmen farkedememizi çok güzel vurgulamış filozof. Zihinsel gelişim ile verdiği örneklemeleri, yaşam ve okuma eylemlerindeyken insanın ne hallere girdiği saptamalarıyla hala günümüzde reçete niteliğinde.
Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine
Okumak, Yazmak ve Yaşamak ÜzerineArthur Schopenhauer · Say Yayınları · 20133,656 okunma
55 syf.
9/10 puan verdi
·
9 saatte okudu
Halil Cibran’ı tanıdığım ilk eser. Kitap, El Mustafa adında bir Ermiş’in 12 yıl boyunca yaşadığı Orfales kentinden ayrılıp doğduğu yere gitme günü gelip çattığında halkıyla vedalaşırken onların sorduğu sorulara verdiği altın değerindeki cevaplardan oluşuyor. Ve bu sorular tamamen bizim günlük hayatımızın temel taşlarını oluşturuyor. Aşk, evlililik,çalışma,sevinç/keder,çocuklar, yeme ve içme, suç ve ceza, acı,ölüm, özgürlük gibi konular hakkındaki Ermiş’in düşüncelerini okurken çıkarımlar yapmamanız zor. Hem bu kadar kısa, hem de bu kadar derin öğütleri nasıl barındırır diye şaşırıyor insan.Bu denli sade diliyle nasıl bir ansiklopedi hissi yaratıyor? Her yaşa hitap eden pusula değerindeki bu kitapla nasıl bu kadar geç tanıştım diye kendime kızıyordum, ta ki Ermiş’in son cümlesini okuyana dek...:) “Kısa bir süre sonra, rüzgârın üstünde bir anlık dinlenme ve sonra bir başka kadın taşıyacak beni” Kendinize ders çıkaracağınız donanımlı bir kitap olacağınızdan şüpheniz olmasın. Okuyun, okutun.
Ermiş
ErmişHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202370,3bin okunma
126 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
ah Werther ah.. Ölüme götüren aşk.. Halit Ziya Uşaklıgil/Aşk-ı Memnu’nun Alman ve bir nebze karşılıksız versiyonu :) İlk 50 sayfayı okuduğumda, sanki yıllardır okumak istediğim aşk romanı buymuş gibi hissettim. İlk defa aşkın mübalağasından sıkılmadım. Sevginin,bir insana her zaman mutluluk getirmeyeceğini, yaşamından, hayallerinden hatta yaşayamadıklarından bile feragat edeceğinin kanıtısın sen Werther. Mantıksal bazda asla bana uymayan, kendinden bihaber oluşunu eleştirdiğim ve sinirlendiğim kahramana aynı zamanda bir tarafım hak vermek istiyor. Sanki balık tutmaya çıkmışım ve o anda dev bir fırtına gelmiş geri dönmüşüm daha sonra fırtına bitmiş ve karada sakin denizi hissediyor gibiyim, öyle sade dilli ama yoğun içerikliydi... Ve işin garip tarafı; Roman Almanya’da yasaklıymış. Goethe 25 yaşında bu romanı yazdığında Almanlarda ‘werthercilik’ başlamış, onun gibi giyinme, onun gibi davranma ve onun gibi ölme..Werther akım haline gelmiş. Yazar bile kitabın bu denli tutulmasına hayret etmiş. Goethe kitabın sonunda Werther’i intihar ettirirken kendisinin bu düşünceden uzaklaşması için yapmış. Hissettikleri ve hissettirdikleriyle okuduğum en en güzel aşk romanı olarak kalacak.. ve Werther benim için hep yaşayacak.. :)
Genç Werther'in Acıları
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021120,5bin okunma
31 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.