Kitabın ismine bakınca ayaklığa karşı önyargıların gösterileceği ya da aksine övüleceği, belki bir oblomovluk çıkacağını düşünmüştüm. Fakat başka bir eser çıktı. Genel bağlamda kitap C.'nin durumlara bakış açısı ve hayatından bazı kesitler veriyor olsa da çocukken yaşadığı hayatın,- travma diyemeyeceğim çünkü her gün maruz kaldığı bir geçmiş gibime geldi- insanın nasıl içsellestirilip, en sonunda kendine yabancılaşmış olup, yeni bir benliğinin aslında neye dayandığını okudum. Bu varoluşçuluk kavramında hep o eksiklik ya da fazlalık duygusu. Tam olamama hissi ya da aidiyetlik mi denmeli kitabın tamamında var. Fakat bi yandan da bu hissiyattan kurtulabilir umudu var. Okurken ayak adamın naif bir o kadar da umursamaz gözüküyor olması çok düşündürüyor beni, bunu becerebilmesi ne kadar hassas bir iç dengesi olduğuna, yazarın bu dengeyi bulabilecek kadar usta ve bir o kadar da iyi bir gözlemci olduğunu gösteriyor.