Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türkiye'de İslamcı hareketler
"Türkiye'de İslamcı hareketler 1950 sonrası Demokrat Parti iktidarında Türkiye'nin Amerikanize edilmesiyle başlıyor. İslamcı kaynaklar bile bu sü­reci, "Bundan önce Türkiye' de İslam vardı ama İslamcılık yoktu" diye işaretliyorlar. Bu saptama bizi zamanla olgunlaşıp gelişecek olan 'siyasal İslam' kavramına götürüyor elbet. O dönem ortaya çıkan gruplar, akımlar bazı dergiler, dernekler etrafında şekille­niyor. Tüm yurt sathında tarikatlar güçleniyor. Başta Istanbul ol­mak üzere bazı şehirlerde milliyetçi, muhafazakar, dindar kesim­den insanların yönetimindeki derneklerde bir araya geliyorlar. El altından devletin örtülü ödeneğinden besleniyorlar. Daha sonra­ları iyice şekillenip güçlenecek olan bazı dini ve milli grupların fikri ve ideolojik cephesini oluşturmada bu kurumlar etkin rol oy­nuyorlar. İslamcı hareketin ikinci yükseliş hamlesi ise 12 Eylül askeri darbe sonrasına denk geliyor. ABD'nin Ortadoğu'da kukla hükümetler aracılığıyla ılımlı İslam iklimi yaratma fikri, bölge ül­keleri için çizdiği bu kader projesi Türkiye' de de adım adım uy­gulanıyor. 80'lerin karanlık yıllarında sürdürülen komünizme kar­şı mücadele kapsamında İmam Hatip liselerinin yurt sathında yay­gınlaştırılması önem kazanıyor. Hapishanelerde din dersleri veri­liyor, on sekiz yaşından küçük tutuklulara hapishanelerde zorla namaz kıldırılıyor."
Sayfa 156 - Metis Yayınları / İlk Basım: Ekim 2023Kitabı okudu
Büyük Yürüyüş - 6
Sabina'nın içten içe komünizme isyan edişinde etik olmaktan çok estetik bir nitelik vardı. Onu tiksindiren komünist dünyanın çirkinliğinden (inek ahırlarına dönüştürülmüş şatoyu yıkıntılarından) çok, bu dünyanın takılmaya çalıştığı güzellik maskesiydi - başka bir deyişle komünist KİSTCH'i. Komünist KİSTCH'nin en iyi örneği 1 Mayıs denen törendi. İnsanların hâlâ heyecan duyabildikleri ya da heyecan duyarmış gibi yapabildikleri günlerdeki 1 Mayıs resmi geçitlerini görmüştü Sabina. Kadınların hepsi kırmızı, beyaz ve mavi bluzlar giyer ve balkonlardan ya da pencerelerden onları seyredenler, yürüyüşçülerin oluşturduğu beş köşeli yıldız, kalp ya da harf gibi çeşitli biçimleri seçebilirlerdi. Her gruba eşlik ederek uygun adım gitmelerini sağlayan küçük bando mızıkalar vardı. Bir grup üzerinden geçilen platforma yaklaşırken, en bezgin suratlar bile, sanki gerektiğince sevinç dolu ya da daha kesin söylemek gerekirse, gerektiğince uzlaşma içinde olduklarını göstermek ister gibi ağızları kulaklarına vararak gülümserlerdi. Sadece komünizmle olan politik uzlaşmalarının dışavurumu değildi bu; hayır, onlarınki varolmanın kendisi ile uzlaşmaktı. 1 Mayıs töreni esinini, varoluşla kesin uzlaşma denen o derin kuyudan çekip çıkarıyordu. Resmi geçidin yazılmayan, söylenmeyen sloganı, "Yaşasın komünizm!" değil, "Yaşasın hayat!"tı. Komünist politikanın gücü ve kurnazlığı bu sloganı kendine mal edebilmesinde yatıyordu. Çünkü komünizmin savlarına metelik vermeyen insanları komünist resmi geçide çeken bu budalaca totoloji ("Yaşasın yaşam") idi.
Sayfa 267 - CanKitabı okudu
Reklam
Komünizme Adım Adım (:
Menfaati putlaştıran, kişisel çıkarı ilahlaştıran acımasız ve vahşi bir kültürün ürünüdür. Fakirleri hem patronların hem de sermayenin kullan haline dönüştüren bir ekonomik ve sosyal sistem olan kapitalizm, altın ve kuvvet ilahları tarafından üretilen fakat halka tükettirilen şeytani bir toplumsal örgütlenme şeklidir.
ABİDİN NESİMİ 1911’de Bingöl'ün Kiğı ilçesinde doğdu. İlkokulu Mercan Sultanisinde, Orta ve Liseyi İstanbul Erkek Lisesinde okudu, Yüksek Öğrenimini İTÜ’nün (o zamanki adıyla Yüksek Mühendis Mektebi) Su Şubesinde yaptı. 1937-1949 yıllarında serbest çalıştı, 1949‘da Bayındırlık Bakanlığı hizmetine giren Abidin Nesimi evli ve 3 çocuk
Matematiğin Özelliği Malumdur ki ele alınan her konunun yani objenin, olgunun, sürecin bir biçimi bir de içeriği vardır Aynı şey matematik için de geçerlidir. Onun biçimini geometri, içeriğini aritmetikte buluruz. Buna göre geometri hareket, süreklilik, değişirlik, zamanlılıktır. Buna karşılık aritmetik durallık, süreksizlik, değişmezlik,
Onlara imrenmezdi çünkü insan başkasının yaptığı şeye yeteneği olmadığını düşünüyorsa imrenmez. Nadiren bir terzi, tüm dünyaca tanınan bir astronota imrenir. Hayvancılıkla uğraşan biri nadiren kayaları delen bir makinistin adını gazetelerde görünce haset eder. Nadiren bir tornacı bir maden fırını ocakçısını kıskanır. İmrenme daha çok eşit güç ve yetenekte insanlar arasında olur; tornacı tornacıya imrenir. Fakat eğer insan, tüm ülkeyle beraber ileriye doğru bir adım atıyorsa, tüm kalbiyle komünizme doğru yürüyorsa, bu imrenme, başarıya ulaşmak için çalışmaya, onu yoldaşlarının arkasından gitmeye, onlara yetişmeye zorlar.
Sayfa 293Kitabı okudu
Reklam
Lenin’in 1920’de savaş komünizmini bitirip, ülkeyi NEP’e (Yeni Ekonomik Politika) yönlendirirken dünya devriminin imdada yetişmemesi durumunda treni sonsuza değin sallamak gibi bir niyeti olduğunu düşünmek bu büyük ihtilalciye haksızlıktır. Lenin NEP’i zorunlu ve geçici bir adım olarak görmüş, uluslararası alanda ne olursa olsun Sovyetleri sosyalist kuruluşta olabilecek en ileri noktaya taşımayı hedeflemiştir. Bu yolda ilerleme olanağı bulamadan yaşamını yitirdi ve Bolşevikler içinde tutarsızlar, maceracılar, özgüven sorunu olanlar değil, gerçekçi ama aynı oranda komünizme ve Rusya’ya dair inanç sorunu olmayan Stalin öne çıktı.
Boratav ise savunmasında Atsız için şunları söylemektedir: Nihal Atsız'ın Cumhuriyet prensiplerine aykırı düşüncelerinin sadece fanteziden ibaret olmadığı, üniversite yıllarından sonra yavaş yavaş anlaşılıyordu. Nihal, etrafındakilerden ya tam bir alakasızlık ya da tam bir inkıyat görmeye alışmıştı. Ben, herhalde, onun karşısında münakaşa etmeye
Masonik Hiyerarşi _LUCİFER(İblis) : Mason İlahı _RT : 3 Kabbalistten oluşan En Üst Komuta Kademesi. (Tüm ezoterik bilgilere sahip Baş Hamam ve iki yardımcısı) ___ _13’ler Kraliyet Konseyi (Varlıklı Aileler) _33’ler Konseyi (Kıdemliler) _300’ler Konseyi - SANHEDRİN En Üst Yönetim Meclisi(Olimposlular) ___ _B’NAI B’RITH & BILDERBERG
Türkiye'de İslamcı hareketler 1950 sonrası Demokrat Parti iktidarında Türkiye'nin Amerikanize edilmesiyle başlıyor. İslamcı kaynaklar bile bu süreci, "Bundan önce Türkiye'de İslam vardı ama İslamcılık yoktu," diye işaretliyorlar. Bu saptama bizi zamanla olgunlaşıp gelişecek olan "siyasal İslam" kavramına götürüyor elbet. O dönem ortaya çıkan gruplar, akımlar bazı dergiler, dernekler etrafında şekilleniyor. Tüm yurt sathında tarikatlar güçleniyor. Başta İstanbul olmak üzere bazı şehirlerde milliyetçi, muhafazakar, dindar kesimden insanların yönetimdeki derneklerde bir araya geliyorlar. Daha sonraları iyice şekillenip güçlenecek olan bazı dini ve millî grupların fikri ve ideolojik cephesini oluşturmada bu kurumlar etkin rol oynuyorlar. İslamcı hareketin ikinci yükseliş hamlesi ise 12 Eylül askeri darbe sonrasına denk geliyor. ABD'nin Orta Doğu'da kukla hükümetler aracılığıyla ılımlı İslam iklimi yaratma fikri, bölge ülkeleri için çizdiği bu kader projesi Türkiye'de de adım adım uygulanıyor. 80'lerin karanlık yıllarında sürdürülen komünizme karşı mücadele kapsamında İmam Hatip liselerinin yurt sathında yayınlaştırılması önem kazanıyor. Hapishanelerde din dersleri veriliyor, on sekiz yaşından küçük tutuklulara hapishanelerde zorla namaz kıldırılıyor.
Sayfa 99 - Metis Yayınları
Reklam
"Türk Müslüman olduktan sonra Türk'tür!"
"- Kendimi tanıtayım. Adım Nihal soyadım Atsız. Türk'üm. Necip Fazıl: - Beni zaten tanıyor olmalısın. Lakin ek olarak ben Müslümanım. Nihal Atsız: - Büyük Doğu dergisine hayranım. İdeolocya örgüsü kitabınızı okudum. Bana yeni ufuklar açtı. Gördüğüm kadarı ile komünizm düşmanlığında aynı düşünüyoruz. Komünizme karşı mücadele ederken siz İslâm fikrinden yola çıkıyorsunuz ben ise Türkçülük üzerinden yola çıkıyorum. Tek farkımız bu olsa gerek. Necip Fazıl: - Bu fark ayrı olmamız için yeterli bir farktır. Sizin davanız bir ırk ile ilgili iken bizim davamız bütün insanlık ile ilgilidir. Merak ediyorum. İslâm dini hakkında ne düşünüyorsunuz? Nihal Atsız: - Milletimin dinidir, hürmet ederim! Necip Fazıl: - Ya milletinizin dini Şamanlık olsaydı? Nihal Atsız: - Yine hürmet ederdim. Benim için milletim her şeyden öndedir. Necip Fazıl: - Bak, biz Türk'ü Müslüman olduğu için severiz. Bir insan, bir millet, bir devlet Müslümanlığı derecesinde sevilmeye değerdir. İnsanları ve milletleri İslâm şerefli kılar. Bir anlamda biz Anadolucuyuz. Türklük bahsi içinse şunu diyeyim; eğer gaye Türklükse mutlaka bilmek lazımdır ki, Türk Müslüman olduktan sonra Türk'tür!"
AÇIKLIK EN DOGRU YOLDUR Röportaj : Alper Gazigiray [Ahmet Haluk Dursun] Zaman, 14- 15 Şubat 1988 Zaman: Sayın Muhsin Yazıcıoğlu kısa bir tercümeihalizi verir misiniz? Nerede doğdunuz? Kaç yılında doğdunuz, öğrenim hayatınız? Muhsin Yazıcıoğlu: Bismillahirrahmanirrahim. 1954 yılında Sarkışla, Elmalı köyünde doğdum. İlkokulu orada bitirdim.
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.