Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Bilimin, metodolojik natüralizmi gerektirip gerektirmediği tartışılmalıdır. Şayet bilim, tabii olguların natüralistik izahları ile sınırlı ise bu, bilimin özünde, belli bazı hakikatler karşısında “kör” olduğu anlamına gelir.
Sayfa 154Kitabı okudu
Scott Adams şöyle der;
Yaratıcılık, hata yapmak için kendinize izin vermektir. Sanat ise bu hatalardan hangisinin saklanacağını bilmektir.
Sayfa 14
Reklam
Deney olmadan, çelişen varsayımlar arasında bir seçme yapma, başka bir deyişle, bilim yapma olanağı yoktur.
YANLIŞLAMACILIK: Kestirme ve Çürütme
Bilim, kuramların doğruluğunu ispatlama girişimleri ile değil, onları yanlışlama girişimiyle iş görür. Yanlışlığı gösterilen her kuram dışarıda bırakılır ya da en azından yeniden düzenlenir. Böylece bilim, kestirim ve çürütme yoluyla ilerler. Herhangi bir kuramın mutlak doğru olduğundan emin olamayız; Dolayısıyla her kuram ilkece yanlışlanabilirdir. Bu görüş, bilim tarihinde tanıklık edilen gelişmeye uygun düşer görünmektedir. Ptolemaiosçu evren görüşü, Eş değişle Dünya’yı evrenin merkezine alan görüş tarafından; Newton Fiziği de Einstein’ınki tarafından aşılır.
Yanlışlamacılık
Çoğunun bilimsel kabul ettiği varsayımların, yakından incelendiklerinde sınanamaz oldukları ortaya çıkar: Onları yanlışlayabilecek hiçbir olası gözlem yoktur. Bu düşünceye ilişkin tartışmalı bir örnek psikanaliz söz konusu olduğunda belirir. Bazı yanlışlamacılar, psikanalistlerin ortaya attığı iddiaların pek çoğunun mantıksal olarak yanlışlanabilir olmadığını ve dolayısıyla psikanalizin bilimsel olmadığını düşünür. Buna göre bir psikanalist belli bir hastanın rüyasının aslında çözüme kavuşturulmasımış cinsel çatışmalarının dışavurumu olduğunu söylüyorsa, onun bu iddiasının yanlışlayabilecek olası hiçbir gözlem yoktur. Devamında hasta bu tür cinsel çatışmalarının olmadığını söylese dahi, psikanalist hastanın bir şeyleri bastırdığını ifade ederek iddiasını sürdürecektir. Hasta, psikanalistin yorumunun doğru olduğunu kabul ederse, o zaman bu durumda da iddianın doğruluğunun onaylanmasından bahsetmiş oluruz. Dolayısıyla yanlışlamacılara göre bu, hiçbir şekilde gerçek bir bilimsel varsayım olmayıp, sözde-bilimsel bir varsayımdır. Gelgelelim bir kuram, salt bu bağlamda bilimsel olmadığı için tamamıyla değersiz sayılmaz. Popper, psikanalizin iddialarından pek çoğunun en nihayetinde sınanabilir hale geleceğini fakat bilimsellik-öncesi biçimlerinin bilimsel varsayımlar olarak görülmemesi gerektiğini düşünür.
Bilim adamının görevi, önermeler ya da önermeler dizgesi ileri sürmek ve bunları sistemli biçimde sınamaktır.
Reklam
Bilim ancak, evrenin kendi değişmez davranışları olan doğal bir bütün olduğunun, insan aklı tarafından bilinebildiğinin, fakat insan eylemleriyle kontrol edilemediğinin anlaşılmasıyla başlar.
Popper bilimsel bilginin üretilmesi sürecinde üç dünya kavramından bahseder: Birinci dünya fiziksel nesnelerden ve olaylardan oluşur (mesela spin). İkinci dünya, bunu algılama biçimimizdir (açısal momentum vs.). Üçüncü dünya ise bu kavrayışımızın sonucu olarak ortaya çıkan nes nel eleştiriye, belki de daha doğru bir ifadeyle yanlışlamaya açık bilimsel kuramlardır.
...bilim, bilim adamı olmayanlar için bile büyük önem taşır.
Bilimin zaman zaman, hatta çoğu zaman işimize yaradığı bir gerçektir. Ama bilim insanlarının çoğu, araştırmalarını yaparken,yaptıkları araştırmaların bir işe yarayıp yaramayacağını kendilerine sormazlar bile. Bilim insanının amacı, Aristoteles'in söylediği gibi, her şeyden önce ve aslî olarak "insanın doğal olarak sahip olduğu bilme arzusunu doyurmak" tır. Bir bilimsel araştırmayı tetikleyen şey, çoğu zaman pratik bir probleme çözüm bulmak amacı değil, bir başka bilimsel çalışma ve bu bilimsel çalışmanın ortaya koyduğu başka bir bilimsel problemdir.
Reklam
Birçok bilim felsefecisine, bu arada özellikle yeni-pozitivist çizgide olanlara göre bilimin konusu yalnızca olgulardır, özellikle de doğal olgulardır. Matematik ve mantık gibi disiplinler herhangi bir olguyu konu almadıkları, tersine, yalnızca insan zihninin işleyişi biçimini araştırdıkları veya daha doğrusu izledikleri için birer bilim değildirler. Onlar yalnızca bilimin, bilimsel düşünmenin bir aracı, dilidirler.
Demek ki matematiksel formü lasyon ve yasa, bilim için, özellikle doğa bilimi için her zaman kendisinden vazgeçilemeyecek bir amaç, bir ideal olmakla birlikte her türlü bilimin olmazsa olmaz bir koşulu olarak kabul edilemez. Bunun tersi, bilimin alanını gereksiz ve haksız olarak çok dar bir sahaya sıkıştırmak sonucunu doğurur.
Bilimi iki açıdan ele almak mümkündür: a) Dünyayı anlamada ve doğru bilgiye erişmede bir yaklaşım tarzı, bir araştırma usûlü, bir yöntem olarak; b) böyle bir yaklaşım tarzı, böyle bir araştırma usûlü, böyle bir yöntem sonucunda ortaya çıkan bir sonuç, bir ürün, bir bilimsel bilgiler topluluğu olarak.(...)Bu ayrımı yapmak yararlıdır; çünkü bilimi bilim yapan şeyin, bilimsel sonuçlara ulaşmaktan çok, dünyaya bilimsel olarak yaklaşmaktan, onu bilimsel yöntemlerle araştırmaktan geçtiği yönünde değerli bir vurguyu ortaya koymaktadır.
Bilim, bilimsel sonuç veya ürün olarak, "herhangi bir şekilde düzenlenmiş (organize edilmiş) doğru bilgiler bütünü" diye tanımlanabilir. Bir araştırma biçimi veya yöntem olarak ise o, birtakım zihinsel ve uygulamayla ilgili işlemler toplamıdır. Gözlem yapma, varsayım ileri sürme, deneyimde bulunma, kuram oluşturma vb., bu tür zihinsel veya uygulamayla ilgili işlemlerden bazılarıdır. Bu tür bir araştırma girişiminin temelinde dış dünya hakkında bazı gizil önvarsayımlarımız (presup positions) olduğu gibi (örneğin bilen özneden ayrı bir dış dünya veya nesneler dünyası olduğu, bu dünyanın insan zihni tarafından bilinebilir olduğu vb.), bu dünyaya yaklaşım tarzı ile ilgili bazı ahlaksal tutumlarımız ve değerlerimiz de vardır (örneğin "bilmenin iyi olduğu", "bilginin insana mutluluk vereceği" vb. varsayımları).
Evet, olgular yeni laboratuvar yerleşiminde ve hava pompasının yapay aracılığıyla pekâlâ inşâ edilmiştir. Soluksuz kalmış teknisyenlerin çalıştırdığı pompanın saydam haznesi içine sokulan Torricelli tüpü içindeki düzey pekala düşmektedir. "Olgular olmuştur" diyecektir Bachelard. Ama insan tarafından inşâ edilince, yanlış mı olurlar? Hayır, zira Boyle, tıpkı Hobbes gibi, Tanrının "konstrüktivizmini" insana yayar - Tanrı şeyleri tanır çünkü onları kendi yaratır (Funkenstein, 1986).
Sayfa 26
110 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.