Siyaset bilimci Lawrence Britt başlıca faşistler olan Mussolini Hitler Franco Suharto ve Pinochet diktatörlüklerin karşılaştırıp faşizmin 14 ortak özelliğini belirlemiş. 5'iaşağıda diğerleri ilgili makalelerden okunabilir.
1. insan haklarını aşağılamak ve hor görmek 2.Kitle iletişim araçlarını kontrol altına almak
3.adam kayırma ve yozlaşma da sınır tanımamak.
4 Birlik kurgulamak üzere bir gunah keçisi/ düşman tanımlamak
5.suç ihanet linç psikolojisini yaymak
Küçük Asya'ya "Anadolu" diyen Yunanlardır ve bu "Anadolu" sözünün manası "güneşin doğduğu yer"dir.
Bunun yanı sıra, "Asya" ve "Avrupa" adları güneşle bağlantılı olarak konmuştur. "Asya" adı "güneşin yükseldiği yer, "Avrupa" adıysa "güneşin alçaldığı yer" manalarındadır.
"Oğul, oğlan" denince günümüzde "erkek evlat" akla gelmektedir. Fakat Eski Türkçede durum bir hayli farklı.
Eski Türkçede "oğul" veya "oğlan" söz konusu olduğunda önce "erkek evlat" değil -cinsiyet fark etmeksizin- "çocuk" anlaşılırdı.
"Eskiden öğrenciler yazı öğrenirken yaptıkları her yanlışı, dilleriyle, aharlı kâğıdın üzerindeki mürekkebi yalayarak siler ve yenisini yazarlarmış. Ne kadar çok hata yapılırsa o kadar çok yalayıp silmek gerekirmiş. İşte "mürekkep yalamak" tabiri de Türkçede, bu tarz durumlar neticesinde yer bulmuştur. "
Çok okuyup yazmayı ve bilgili olmayı, çokça hata yapmaya bağlamak oldukça düşündürücü.
Batı kültürü tarihinde, bellek ile yazı arasında daima yakın bir bağ olmuştur. Latince memoria sözcüğünün iki anlamı vardı: "Bellek" ve "hatıra". İngilizcedeki "memorial" sözcüğü de eskiden iki anlamda kullanılmaktaydı: "Hatıra" ve "yazılı kayıt".
Sayfa 47 - Metis Yayınları- 2.baskı, Temmuz 2014- Memoria: Yazı Olarak BellekKitabı okudu
Bellekte saklanan şeyleri bilgi olarak karşınızda görmek için, deyim yerindeyse, dağınık olan şeyleri bir araya getirmeniz gerekir. Augustinus, Latince'de "düşünme" için cogitare (sözcük anlamı "biriktirmek", "toplamak") sözcüğünün kullanılmasını da buna bağlar.
Sayfa 53 - Metis Yayınları- 2.baskı, Temmuz 2014- Memoria: Yazı Olarak BellekKitabı okudu
...Türkler bu rengi belirtmek için, Arapçadan dilimize geçen "mavi"yle tanışana kadar, "gök" sözcüğünü kullanmaktaydı. Bu rengi biz "gök"e benzetmişiz, Araplar "su"ya benzetmiş. Bu yüzden "su gibi" manasına gelen "mavi" adını bu renge vermişler.
...elçi anlamındaki "peygamber" kelimesi "haber" anlamındaki "peyâm/peygam" sözüyle "-ber" ekinin birleşmesiyle oluşmuş ve bir nevi "haber getiren" manasıyla dilden dile yayılmış bir sözcüktür.
Kelimeler zamanla bambaşka anlamlara bürünebiliyorlar. Fenikelilerin öküzünün, 3000 yıl sonra, Türkiye’de son zamanlarda doğan her on kızdan birine verilen güzel bir ada dönüşmesini başka nasıl açıklayabiliriz?
*Odi et amo. Quare id faciam fortasse requiris.
Nescio. Sed fieri sentio et excrucior.*
(Seviyor ve nefret ediyorum. Neden böyleyim diye sorabilirsin. Bilmem. Ama içimden öyle geliyor ve acı çekiyorum.)
Latince *amator* Fransızca *amateur* şeklinden Türkçeye amatör olup gelmiş. Bu arada, “bir işi para için değil sevdiği için yapan kimse” anlamını kazanmış.
Farsçada "canlı, her çeşit yaratık, hayvan" gibi anlamlara gelen "canavar" kelimesi de Türkçemizde "yırtıcı hayvan, yabani hayvan; acımasız, kötü ruhlu, zalim kimse" anlamına dönüşerek anlam kötüleşmesine uğramıştır.
Türk dilinin en eski yazılı belgeleri olan Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtları genellikle ‘Orhon Yazıtları’ adı ile anılır. Bunun nedeni de bu yazıtların Orta Moğolistan’da, Orhon ırmağının eski yatağı yakınında, Koço-Çaydan adlı göl civarında dikilmiş olmalarıdır.