Safveti Ziya'nın ilk romanı olan Salon Köşelerinde 1898'de Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmiş, sansürün hışmına uğramış, 2. Meşrutiyet'in ilanıyla sansürlenen bölümler tekrar eklenerek, asıl biçimiyle 1912'de kitap olarak yayımlanmıştır. Otobiyografik özellikler de taşıyan hikâye, yüzyıl başında gündelik yaşamdaki Batılılaşma çabalarını yansıtması açısından önemlidir.
Baş karakterimiz Şekip ülke zulüm altında inlerken, danslardan salon eğlencelerinden uzak kalmamakta ve güzel bir Ingiliz kızı Lydia'ya gönlünü kaptırmaktadır... Bu ve benzeri eserleri okuyana kadar o senelerde topyekûn savaşta olduğumuzu düşünme gafletindeyim, meğerse her şey sandığımdan ne kadar da farklıymış...
Salon KöşelerindeSafveti Ziya · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,162 okunma
Eğlenceli bir Hüseyin Rahmi klasiği yine... Iki bölümden oluşmakta kendi içinde, başlıklarını söylemem bile spoil sayılacaktır. Şadan beyin çapkınlıkları başına neler getirecek heyecanla ve merakla okunuyor. Yazarın ahlâk çizgisi pek çok eserinde zorlar beni, ya özellikle yapar bu irritasyonu ya da ben abartırım belki de... Yine pek çok eserinde olduğu gibi karakterin ağzından felsefi öğütler, bilimsel veriler söylemekten de eksik kalmaz. Pek bilinmeyen, gölgede kalmış okunmaya değer bir hikâye.
Yine pek duyulmamış, gölgede kalmış, hakettiği değeri bulamamış bir eserimiz. Arka kapaktan; Ahmet Mithat Efendi Çingene adlı romanında genç bir beyzadenin güzel bir Çingene kızına aşkını anlatırken konuyu Tanzimat döneminin temel düşünsel eksenlerinden medeniyet ve medenileşme kavramları çerçevesinde ele alır. Eser Çingene sevgili dışında, Hintli bir öğretmen ve Ermeni bir ressamın da dâhil olduğu, etnik açıdan heterojen bir çevre içinde kurgulanır. Genç ve zengin İstanbul beyefendisi Şems Hikmet ile güzel ve yoksul Çingene kızı Ziba'nın toplumsal konumlarındaki zıtlık eğitimle, medenileşmek suretiyle aşılabilir mi tartışmaları sürerken o dönemde Çingeneler hakkındaki kimi yanlış önyargılar da yazar tarafından sorgulanır.
Bu sıralar üst üste fazla dram okuduğumdan belki de sonu mutlu bitsin istedim...
ÇingeneAhmet Mithat Efendi · İş Bankası Kültür Yayınları · 20192,592 okunma
Aşk-ı Vatan daha evvelinde yazılmış ise de tek kitap ile kaldığı için sanırım bu ünvan Fatma Aliye Hanım ile anılıyor. )
Anlatılan hikâye kurgu da olsa birebir hayattan alınmış gibi canlı... Refet'in doğumu ile başlayıp eğitim hayatı ve öğretmen oluşu anlatılıyor. Yaşadıklarını okurken acılarını onunla beraber yaşıyor, üzülüyor, kızıyor, heyecanlanıyorsunuz. Sıkmadan okutuyor kendisini. Daha çok bilinmeyi, okunmayı hakeden bir eser...
RefetFatma Aliye Hanım · İş Bankası Kültür Yayınları · 20184,486 okunma
Halas Hattâ bir kısmını, geçirdiği felç nedeniyle sağ kolunu kullanamadığı için karısına dikte ederek tamamladı. Ne yazık ki hastalık sonrasında sol yanını ve hatta dilini de zaptetti ve ölümüne sebep oldu.
Eserde vatansever genç subay Nihat'ın gözüyle kurtuluş mücadelesini okuyoruz. Izmir'in işgali, sosyal ve siyasal hayattan farklı farklı insan manzaraları, bir ingiliz kızının karşılıksız aşkına rağmen onurlu duruşu, 8 aylık tutsaklık çileleri sayfaları heyecanla çevirmekten başkası gelmiyor okuyucunun elinden.
Daha önce birinci cildi yayımlanmış olan serinin bu ikinci cildinde yazarın 1911'den 1914'e kadar yayımlanan sekiz hikayesi yer alıyor. Bu hikâyeler;
Pamuk İpliği
İrtica Haberi
Bomba
Ant
Aşk Dalgası
Piç
Hürriyet Bayrakları
Primo Türk Çocuğu
Primo Türk Çocuğu
Son hikâye, tefrika edildiği gazete yayımdan kaldırıldığı için yarım kalıyor. Bazı hikâyeler bu hâliyle de yarım gibiydi zaten. Pamuk İpliği örneğin bir sonuca ermeden bitti. Bomba, Ant, Piç, Hürriyet Bayrakları sona eren bütün hikâyelerdendi.
Primo Türk ÇocuğuÖmer Seyfettin · İş Bankası Kültür Yayınları · 20201,171 okunma
Kırk beygirlik yazı makinesi, Hace-i Evvel Ahmed Mithad Efendi yazdığı türleri de çeşitlendirip neredeyse dünya edebiyatı ile aynı zamanlarda Türk Edebiyatına ilk polisiye hikâyeyi dâhil ediyor. Bildiğiniz gerilim kurgularından değil ama bu eser. Mizahi bir dil ile dönemin adalet sistemini, yargılama usullerini rüşvet ve kayırmacılığı, liyakatsizliği gözler önüne sererek eleştirirken, tanzimatın genelinde olduğu gibi araya girip okuyucuya direkt olarak hitap etmekten de geri kalmıyor. Serinin diğer kitaplarına göre dili zor geldi bana, eski Türkçe kelimeler fazlaydı. Karakter sayısının fazla olmaması, her karakteri detaylı tasvirleriyle gözümüzün önüne getirebilmesi hasebiyle anlaşılır bir eserdi. Ikinci bölüme öyle keskin bir başlayış yapıyor ki ilk hikâye bitti de yeni hikâye başladı sanıyor insan. Detaylı bilgiler okurken sıksa da genel itibariyle güzel bir eser.
Esrâr-ı CinâyâtAhmet Mithat Efendi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20201,747 okunma
Yıllar önce okuduğum halde hakkında pek bir şey hatırlayamadığımı bu ikinci okumamda üzülerek farkettim. İlk psikolojik roman olması dışında üzerinde çok konuşulmuyor olması da böyle bir esere karşı yapılan büyük bir haksızlık bence. Okuması kolay bir hikâye değil ama olay örgüsü okuyucuyu içine çektikten sonra merakla okutuyor kendisini. Suat'ın ve Necip'in psikolojik tahlilleri ve bilinç akışlarıyla ilerliyor bu beyaz yasak aşk da... Karakter sayısının fazla olmaması da anlaşılır kılıyor kitabı.
EylülMehmet Rauf · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202339,7bin okunma
Eylül'den çok daha fazla psikolojik roman ama 10 sene sonra yayımlandığından 'ilk' ünvanını kaçırarak adından söz ettirme fırsatını da yakalayamayıp gölgede kalanlardan. Latin alfabesi ile basımı bile rica minnet üzerine sağlanmış. Bugün hâlâ Siyah Gözler'den habersiz nice edebiyat sever var... Romancının başka iki romanı ve hikâye kitapları da varmış. Ama kaçımız duyduk ismini? Kitaba gelirsek, otuzlarının başında dul bir kadın ve yirmilerinde ona aşık bir delikanlı. Hizmetçinin bile adı var ama bu iki karakterimizin ismi yok. Sağlam ruh tahlilleri, psikolojik detaylar var. Ben çok beğendim, iyi ki de rastladım ve okudum. Son ana kadar nasıl biteceğini merak ettim, farklı tahminlerim oldu, arada alamadığım burası sansürlenmiş ya da sadeleştirilmiş mi dediğim yerleri de vardı. Edebiyat severlere tavsiye ederim.
Siyah GözlerCemil Süleyman · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20202,308 okunma
Tevfik Fikret ile ilk tanışmam bu eser ile oldu sanırım. Kendisi hikâyeden çok şiirleriyle tanınırmış, bu kitaptaki yazıları gazetelerden derlenmiş. Kitabın yarısı da bu eserlerin orjinallerine ayrılmış. Açıkçası beğenip beğenmediğimi pek anlayamadım. Ilk kısımda anlayamadığım, mânâ veremediğim hikâyeler de oldu. Orijinalleri de anlaşılmayacak kadar yabancı kelime ile dolu değil.
Senin İçinTevfik Fikret · İş Bankası Kültür Yayınları · 2020424 okunma
Ahmet Haşim bu kitapta İkdam gazetesinde yayınlanmış köşe yazılarından derlenen denemelerini ve Paris seyahatinden notlarını sunuyor okuyucuya. Kendisi ile bu kitap vesilesiyle tanıştım, şiirleri nasıldır bilgim yok ama bu kitaptaki bölümler, kısa, akıcı, düşündürücü idi.
Falaka hikâyesi aslında çoğumuz için. İş bankası dizisini sırayla okumaya azmederek tanıştım
Ahmet Rasim ile. 1865 yılında İstanbul'da doğan ve İstanbul üzerine yazdığı yazılarıyla "Şehir Mektupçusu" ünvanını alan Ahmet Rasim, Türk edebiyat ve gazeteciliğinin oldukça üretken ve şöhretli simalarındanmış. Bu eseri de otobiyografik özellikler içermekte. Darüşşafaka'da eğitim aldığı ve gazeteciliğe başladığı yılları da Gecelerim isimli bir hatıra kitabında anlatmış. Falaka eserinde, Osmanlı'da çocuk olmak ne demekti, çocuklar nasıl yetiştirilir, nasıl okula başlar ve nasıl bir eğitim alırlardı gibi sorulara bizzat kendi hayatından örneklerle cevaplar sunmakta. Amin törenleri, mektep seyri gibi uygulamaları daha önce hiç duymamıştım.
FalakaAhmet Rasim · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20193,155 okunma
Romanın kahramanı Mansur, tıp eğitimi aldığı Fransa'dan varlığını devlet hizmetine adamaya kararlı bir idealist olarak İstanbul'a gelir. Fakat daha adımını atar atmaz karşılaştığı olaylar, gördüğü manzaralar karşısında şaşkınlığa düşer. Mansur tenkitçi dikkatiyle Osmanlı cemiyet ve devlet hayatını en hurda köşelerine kadar teşhir ederken, Tanzimat'tan beri doğrulmak istedikçe sendeleyen ve nihayetinde yıkılan Osmanlı'nın düşüş nedenleri canlı tablolar halinde gözler önüne serilir. Mizancı Murat okura, zamanın yeni mahsulü Mansur gibilerinin, "ilerde çoğalacak benzerlerinin ilk önceleri, yani turfandaları mıdır yoksa kimsenin beğenmeyeceği cemiyet düşkünleri, yani turfaları mıdır?" sorusunu sordurur. (Arka kapaktan alıntı)