Kazakistan kuşkusuz bütün dünyada komünizmin acısını en fazla hisseden ülkedir. 1930'larda devletleştirme adına halkın elindeki tüm sürüler alınıp belli yerlerde toplandı. Ancak bu şekilde toplanan milyonlarca hayvanın bakımı yapılamadığı için açlık ve salgınlardan hayvanların yüzde 90'ı öldü. Tarımın olmadığı ülkede insanlar tek beslenme kaynağı olan hauvanlarini kaybedince açlık baş gösterdi ve 1931-1932'de nüfusun yüzde 40'ı açlıktan öldü. Dünyada bir ülke halkının yarısının ölümüne en kötü savaş şartlarında bile rastlanmamıştır.
Her şeyi düşünme şekline bağlıdır.
Her şeyi düşünceden oluşur, ondan hareketle yönünü belirler ve onun sayesinde meydana gelir.
Kötü konuşan ya da davranan, tıpkı Tekerleğin hayvanların nallarını takip etmesi gibi acıyla karşılaşır.
-Buda
Hangisi daha kötü?
Daha başlamadığın yolda yenilgiyi kabullenmek mi
yoksa çizgiyi ilk geçen olduğunu herkes biliyorken kilometrelerce geriye sürüklenmek mi?
Yıldızlara yaptığım yolculuklar sayesinde, büyük umutsuzluk nöbetleri geçirdiğim pek az. Bu umutsuzluk nöbetlerinin üstesinden çabucak geliyor ve hemen, kötü düşünceleri kovan gerçek ya da uydurma bir yolculuk kuruveriyorum.
İlk romanı „Aşkın Hünkarı Hacı Bektaş Veli / Şehdiz“ ile dikkatleri üzerine çeken Avukat Kemel Derin`in Destek Yayınları`ndan çıkan „Anadolu Devriminin Dede Sultan´ı Börklüce Mustafa“ romanını okudum bir solukta. Sonra bir kenara bıraktım. Konuyu az çok vakıf olduğum için romandan bir süre uzaklaşmanın doğru olacağına karar verdim. Roman da olsa
Süt bozulursa yoğurt olur.
Yoğurt sütten daha değerlidir.
Daha da kötüleşirse peynir oluyor.
Peynir yoğurttan da sütten de değerlidir.
Ve üzüm suyu ekşiye dönüşürse üzüm suyundan bile pahalı şaraba dönüşür.
Hatalar yaptığın için kötü değilsin.
Hatalar, seni bir insan olarak daha değerli
kılan deneyimlerdir.
Kristof Kolomb, Amerika'yı keşfetmesine neden olan bir navigasyon hatası yaptı.
Alexander Fleming'in hatası onu Penisilin'i
icat etmeye yönlendirdi.
Hatalarınızın sizi üzmesine izin vermeyin.
Mükemmel yapan pratik değildir.
Kusursuz yapan, ders aldığımız hatalardır...
‘Köln’de yaşıyorum. Ren nehrinin, orta kesimlerindeki yumuşaklığından bıkıp genişlediği, uçsuz bucaksız düzlüklere ve Kuzey Denizi’nin sislerine doğru aktığı; dünyevi erkin asla çok ciddiye almadığı, ruhani erkin ise, Almanya’da genel olarak inanıldığının tersine, daha az ciddiye alındığı; Hitler’in kafasına çiçek saksılarının fırlatıldığı ve
İlhami Yazgan’ın “Monika Ertl, Che’nin İntikamını Alan Kadın” kitabı çıktı. Kitap, Ceylan Yayınları’nda yayımlandı. Araştırmacı-Yazar ilhami Yazgan “Kaybolmuş Bellekler”i kitaplarıyla geri vermeye devam ediyor.
Kimdir?
Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Alaplı ve Kdz. Ereğli’de tamamladı. 1970’li yıllarda devrimci
Gazete Duvar'da şöyle bir haber okudum: "Prof. Dr. Yılmazçelik ile Doç. Dr. Erdem`in birlikte kaleme aldıkları “II. Abdülhamid Döneminde Dersim Sancağındaki İdari Yapı ve Ulaşım Ağı” başlıklı makalelerinde, 1892 tarihli Mamuretülaziz (Elazığ) vilayetine ait salnameden (yıllık) gerçekleştirdikleri doğrudan alıntıda “Kürt” kelimesini “
''Hayatımızda sarfedilen muntazam bir zaman mevcuttu; bu, hiçbir şekilde iyi değerlendirilmiyordu. Ne dışarıda, ne de içeride. Bizler, bu hayattan daima kopuk bir biçimde yaşamayı ve anlamsızlık duyguları tohumlarını toprağımıza ekerek ölü olarak yaşamak için planlanmak istedik. Ve ne kötü! Yerimizden yurdumuzdan edilmemiştik, akan bir çeşmemiz; içinde prangalarımız ve kelepçelerimizle yemekler yediğimiz dört duvar çevrilmiş evlerimiz mevcuttu! Ağlıyorduk, bilmiyorduk niye. Sızlıyorduk, bilmiyorduk niye. Ve kendimizi kaybediyorduk, ölüyorduk; savruluyorduk. Cenazelerimiz kaldırılıyordu, bilmiyorduk niye. Böyle böyle çökertildik bizler, içimizde ayık insanlar kalmadı; en ayıklarımız ise cehaletimizin etkisiyle sindirilmeye çalışıldı. ah... insan bazı şeyleri görmemek, yaşamamak için ömrünü heba etmeye değer görüyor! Kendimizi aramalı ve bulmalı, hayatın esaretinden koparıp gerçekler işler için sunmalı, yoksa biteceğiz; kahroluyoruz...''
D.p zindan