Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Işık hızının sabit olması, eşzamanlılığın, hareket hallerinden bağımsız olarak herkesin hemfikir olduğu evrensel bir kavram olduğu yönündeki asırlık kavrayıştan vazgeçmemizi gerektirir. Dünya'da, Mars'ta, Jüpiter'de, Andromeda galaksisinde, kozmosun her köşesinde sakin sakin aynı saniyeleri vurduğu hayal edilmiş olan evrensel saat yoktur. Tam tersine, göreli hareket halindeki gözlemciler, hangi olayların aynı anda olduğu konusunda görüş ayrılığına düşecektir. Bir daha tekrarlayalım, bu sonucun -yaşadığımız Dünyanın gerçek bir özelliği- bu kadar yadırgatıcı olmasının sebebi, gündelik hayatta karşılaşılan türden hızlar söz konusu olduğunda ortaya çıkan etkilerin son derece küçük olmasıdır.
Sayfa 45
Atsız başlangıçta dergiyle fiilen de meşgul oluyor ve yoruluyordu. 01 Ekim 1950'de Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta “Bu Orkun dergisi böyle giderse benim imanımı gevretecek. Bir tashîh memuru tuttuk ama daha iş kıvamına girmedi." demektedir (Hacaloğlu 2013: 43). Yine Yılanlıoğlu'na yazdığı 11 Ocak 1951 tarihli bir mektubunda ise
Reklam
Alışkanlıklar kendini iyileştirmenin bileşik faizidir. Paranın bileşik faizle katlanması gibi, alışkanlıklarınızın etkisi de siz onları tekrar ettikçe katlanır. Gün içinde çok az fark yaratıyor gibi görünürler ancak aylar ve yıllar içinde yarattıkları etki çok büyük olabilir. İyi alışkanlıkların değeri ve kötü alışkanlıkların maliyeti ancak iki, beş ya da on yıl sonra geriye dönüp baktığınızda çarpıcı bir şekilde belirginleşir. Bu gündelik hayatta anlaşılıp değerinin bilinmesi zor bir kavram olabilir. Küçük değişiklikleri o anda çok önemli görünmedikleri için es geçeriz. Şimdi biraz para biriktirirseniz milyoner olamazsınız. Üç gün üst üste spor salonuna giderseniz bir anda forma girmezsiniz. Bu akşam bir saat Mandarince çalışırsanız bu dili öğrenmiş olmazsınız. Birkaç değişiklik yaparız ama sonuçlar hiçbir zaman çok çabuk gelmez ve böylece hızla önceki rutinlerimize geri döneriz.
Sayfa 19 - Pegasus YayınlarıKitabı okuyor
Bu çağda bizi hayata bağlayan ve hayatı çok mühim kılan büyük bir teknoloji var. Ve biz bu teknolojinin sağladığı imkânlar neticesinde kendimizi küçük birer Tanrı gibi görmekteyiz. Her şeyi yapabileceğimizi, her zorluğun üstesinden gelebileceğimizi düşünüyoruz. Bize bunu yüklüyorlar ve bu çok ağır bir yük. Biz bu yükün altında eziliyoruz. O zaman da yaşam koçları, bizi tedavi edecek insanlar ortaya çıkiyor. Halbuki herkesin bir kaderi ve şahsına münhasır bir kabiliyeti var. Allahu Teâlâ, ayet-i kerimesinde şöyle buyuruyor: Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattim. ( Zariyât/56) Bu ayet hayatın gayesidir. İslam medeniyeti bu cihetten bakiyor, hayataböyle bir gaye tanımlıyor insana. Burada geçen "ibadet"kelimesi çok geniş manaları ihtiva eder. Bir defa hiç unutmamayı kapsıyor. Kalbin derinliklerine Allah'ı yerleştirmeyi, O'nu daima hatırlamayı , O'nun gösterdiği istikamette O'na kul olmayı ihtiva ediyor. Hazreti Mevlâna diyor ki: "Dünya nedir? Dünya, Allah’tan gafil olmaktır. Yoksa kumaş, para, ölçüp tartmak (ticaret) dünya değildir.
"Her gün akşam dörtte gelirsen, saat üçte sevinmeye başlarım."
"Örneğin öğleden sonra saat dörtte gelirsen,ben saat üçte kendimi mutlu hissetmeye başlarım.
Reklam
280 syf.
·
Puan vermedi
Eski Dünyanın Yangını / Kalben Seslendiren : Kalben Dinleme Süre: 5 saat 59 dk. “Dalından kopmuş bütün çiçeklere dal verelim. Evinden kaçmış bütün çocuklara ev!” Merhaba arkadaşlar, Uzun zamandır denk geldiğim fakat ön yargıyla yaklaştığım ama dinleyince hele
Eski Dünyanın Yangını
Eski Dünyanın YangınıKalben · Holden Kitap · 2022700 okunma
Reha Oğuz Türkkan, Orhan Şaik Gökyay, Hamza Sadi Özbek ve Hikmet Tanyu tabutluk işkencesinden geçirilmişlerdi (Müftüoğlu 1974: 77, 94). Aslında tabutluklarda her biri 500 mumluk üç ampul vardı ve ayakta duran sanığın başının bir karış üstünde bulunuyordu. "Buna o zamanki emniyet mensupları 'beyin tavası' diyorlardı." (Eriş,
·
Puan vermedi
Kavganın ortasında tek başına: Monika Ertl’in Hikayesi
İlhami Yazgan’ın “Monika Ertl, Che’nin İntikamını Alan Kadın” kitabı çıktı. Kitap, Ceylan Yayınları’nda yayımlandı. Araştırmacı-Yazar ilhami Yazgan “Kaybolmuş Bellekler”i kitaplarıyla geri vermeye devam ediyor. Kimdir? Zonguldak’ın Alaplı ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Alaplı ve Kdz. Ereğli’de tamamladı. 1970’li yıllarda devrimci
Monika Ertl
Monika Ertlİlhami Yazgan · Ceylan Yayınları · 20204 okunma
Nihayet kendi evimize taşındık. Ali'nin ilk doğum gününü evimizde kutladık. Caddebostan Plaj Yolu, Elnar Apartmanı, 6. katta, 13 no.'lu daire. Sonra hayatımıza Ayten katıldı. 35 sene boyunca kardeşlik, ablalık, annelik yaptı bize Ayten. O'na, bana, Ali'ye ve Ezo'ya düşkünlüğü unutulamaz. Tam yerleştik, her şey yolunda, artık misafirlerimizi göğsümüzü gere gere ağırlıyoruz, petrol sıkıntısı başladı. Yani kalorifer günün belli saatlerinde yanıyordu. Ali küçük, ev soğuk… Tam O'na göre bir durumdu. Hemen bir soba aldı. Salona kurduk. Borusunu camdan çıkardık. Elektrikli soba kullanamıyorduk. Günde birkaç saat elektrik kesiliyordu. Rüzgâr esince eve duman doluyor, camları açıyoruz, bu defa da üşüyoruz. Yine garip bir durum…
Sayfa 23 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Rüya...
Vakit akşam, güneş batalı iki saat ya olmuş ya olacak... Köy evinin küçük bir odasındayız. Küçücük bir mum yüzümüzün yarısını aydınlatıyor sadece. Karanlıkta ben bir sedirde oturmuşum sen başını dizime koyup uzanmışsın. Ben saçlarını, ara ara da yanağını okşuyorum. Derken yük treni geçiyor ağır ağır. Yorgun teker seslerini dinliyoruz, odada çıt yok. Sessizliğimiz müthiş bir sohbetin en sıcak yerinde...
Şu gerçeği itiraf etmeliyiz ki bizler çoğunlukla en uzam bir yerde bulunan bir ailenin özel hayatını bildiğimiz halde oturduğumuz yerin bir saat ötesini bilmeyiz.
1750'de, İngiltere'deki ortalama bir insan, çalışmak için günde sadece 800 kaloriye sahipti; Fransa'da ise bunun yarısından biraz fazlaydı. Bu nedenle en yetersiz beslenen yüzde 20'lik kesim, günde yalnızca birkaç saat yavaş yavaş yürüyüş yapmaya yetebilecek kadar enerjiye sahipti. Küçük bedenler daha az yiyeceğe ihtiyaç duyar. Bugün tipik bir erkek 1.77 cm boyunda ve 78 kg ağırlığındadır. Böyle bir vücut, herhangi bir iş yapmadan sadece kilosunu korumak için günde 2280 kaloriye ihtiyaç duyar. 250 yıl önce bu kadar bü­yük bir insan açlıktan ölürdü. O zamanlar mevcut olan yetersiz gıda kaynakları, gıda alımının bir parçası olan parazit ve ishal enfeksiyonlarının yanı sıra, insanların küçük ve zayıf olması gerektiği anlamına geliyordu. Çocuklukta ve anne karnında sürekli yiyecek eksikliği, küçük yetişkin bedenleriyle sonuçlandı. Küçük bedenler daha az yiyeceğe ihtiyaç duyuyordu ve bu nedenle açlığı önleyebilirdi. 1750'de Avrupalılar modern standartlara göre ciddi şekilde bodurdu. Örneğin, 1705'te ortalama bir Fransız, 1.61 cm boyunda (5 ft 3 inç), 46 kg ağırlığında ve 18'lik bir Vücut Kitle Endeksi'ne sahipti; bu, şimdi endişe verici derecede düşük olduğunu düşüneceğimiz bir değerdi. 1967'de Fransızlar ortalama 12 cm daha uzun (5 ft 10 inçe ulaşan) ve 27 kg daha ağırdı. İnsanlar artık 200 yıl öncesine kıyasla yüzde 50 daha büyük bedenlere sahipler.
Sayfa 228 - Beyaz Baykuş yayınevi
•Tezat tesellisi
Friedrich Nietzsche şöyle der: "Acı çekmeyi reddediyor, kendi acına bir saat bile katlanamıyorsan, çekebileceğin bütün sıkıntıları önlemeye çalışıyorsan; acıyı, hoşnutsuzluğu nefret edilecek, kötücül, yok edilmesi gereken şeyler olarak algılıyor, bunları yaşamın kusurları gibi görüyorsan, o zaman rahatlık dinine inanıyorsun demektir. Siz rahatlık düşkünleri, insan mutluluğuyla ilgili ne az şey bilirsiniz! Mutluluk, mutsuzluğun kardeşi, hatta ikizidir. Bu ikisi ya bir arada büyür ya da sizin yaşantınızda olduğu gibi hiç büyümez; hep küçük kalır."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.