Onu motive eden şeyin acı çekme korkusu olmadığını fark ettim. Hayır, kırbaç darbelerini hak edebilir, razı olabilir, seve seve kabullenebilirdi. Onu asıl korkutan şey onurunu kaybetmekti.
Acıdım, çünkü sadece Lucien değil, Alis de ona yalan söylemişti. Benim acı çektiğimi gören ve onu bu gerçekten korumaya çalışan kaç kişi vardı? Benim acı çektiğimi gören ama bana yardım etmeyi düşünmeyen?
Arkadaşımız Kemmerich işte şuracıkta yatıyor; daha az zaman önce bizimle at eti kızartmış, mermi çukurlarına çömelmiş Kemmerich. -Henüz kendisi, ama yine de artık o Kemmerich değil. Üst üste çekilmiş fotoğraflar gibi, silik ve belirsiz resmi. Sesi bile küller altında..
Küller altında harlı bir ateşin yattığını hissettim mi hiç? Nerde!.. Ruhumu istediğim kadar sorguya çekeyim, kıyısını bucağını karıştırayım, hiçbir derin titreşim bulamıyorum orada.
Dünya bana ev verdi, çocukluğum da içinde
Yalnızlığımı otar, yalnızlığımı besler
Ne zaman bir kapıyı çalmadan girsem
Babam kulağımı çeker
Aşk verdi, iş verdi, ben de büyüdüm dünya
Artık küstüklerimle barışamadım
Mutluluk hafta sonlarıdır, bayramlar resmî tatiller
Hobilerime alıştım, işe alışamadım
Bugün de parka gittim, kedi köpek sevdim
Küllerimi savurdum güneşe karşı
Uzanıp göğe baktım, şuramda şöyle sızı
Küller kalbimin külleri, kediler eksik çocuklar
Sırasıdır, gelip basar hafif ayaklarını
Bunca yıl üstüne bastığım otlar.
Her sabah cesedimi ensesinden tutup ayağa dikmek, sonra ondan önünde duran günü nerdeyse başına silah dayanmışcasına yaşamasını istemek, ne kötü bilsen...