Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Fallus merkezli kültür ve dil düzeninin yarattığı bir bölünme”
Bir deyişe göre, anneler erkek çocuğa gebe kaldıklarında güzelleşirler, kız bebek taşıdıklarında ise çirkinleşirler. Kız anneye güzellik katmak yerine, ondan bir şeyleri alır, çalar. Böylelikle daha henüz dünyaya gelmeden bile kız çocuğuna, haset ve rekabete dair özellikler yansıtılır. Tabii burada en şaşırtıcı olan annenin bu önyargıların taşıyıcısı olmasıdır. Kızına yansıttığı bu özelliklerle kendi cinsiyetind ihanet etmiş olur. Burada kadın açısından bir bölünme söz konusuysa bu fallus merkezli kültür ve dil düzeninin yarattığı bir bölünmedir.
182 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Zihni Sömürgeden Azad kitabı adı üstünde sömürgenin sadece fiziksel boyutta olmadığını ve ülkeler bağımsızlığını kazansa dahi zamanında dayatılan eğitimler neticesinde sömürgenin hala süregittiğini gösteriyor. Fakat bu sömürgeci ülkelere bir eleştiriden ziyade halkın bilinçlenmesine ve öz varlığını, geçmişini fark etmesine dair bir kitap. Yazar da daha önceden ilk kitaplarını İngilizce olarak kaleme almış. Kendi dilinde yazma serüveni ise şu şekilde başlamış: 1976'da Kamīrīīthū köyünden bir kadın evine gelip yazardan "...Neden siz ve sizin gibiler bu eğitimin birazı ile köyümüzü aydınlatmasın?..." syf. 69 diye istekte bulununca, yazar o köyde Kamīrīīthū Toplum Eğitim ve Kültür Merkezi bünyesinde tiyatro üzerine çalışmaya karar vermiş. Ve Kamīrīīthū onun için Gīkūyū diline dönmesine vesile olan bir araç olmuş. Sonrasında yazarın değişiyle "yeni-sömürgeci" yani beyazlardan aldığı bu zihniyeti kendi halkına uyguluyan Afrikalı insanlar (yöneticiler) tarafından hapse atılmış. Hapiste ise kendi dilinde bir şeyler yazma fikri -özellikle roman- daha da güçlenmiş. Ve yazar ondan sonra Gīkūyū dilinde yazmaya devam etmiş. Bu yazma süreci ve diğer birçok olay kitapta detaylıca anlatılıyor. Dil bir kültür taşıyıcısı olduğu için kitabın okunmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Afrika'nın edebiyat ve eğitim sürecini merak edenlere tavsiye ederim ki bu durumun sadece Afrika'yla sınırlı olmadığını düşünüyorum. Keyifli okumalar.
Zihni Sömürgeden Azad
Zihni Sömürgeden AzadNgugi Wa Thiongo · Hece Yayınları · 201713 okunma
Reklam
384 syf.
10/10 puan verdi
*Dilimiz Kimliğimizdir: Dilimize Sahip Çıkalım!*
Türk Einstein'ı, bilim âşığı, ilim-irfan adamı, Türkçe öğretim savaşçısı, Dünya'nın en genç profesörü ve daha niceleri... Evet, yazdığım ve daha yazamadığım bu nice sıfatlar Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'na ait. Sinanoğlu, kitabının girişine çok değerli cümlelerle başlıyor. "Akla ne işle uğraşacağını Gönül öğretir, Gönül
Bye Bye Türkçe
Bye Bye TürkçeOktay Sinanoğlu · Bilim & Gönül Yayınevi · 20194,915 okunma
Kültürün en önemli taşıyıcısı dildir. Dile basitçe bir kültür ürünü olarak bakmak çok eksik bir yaklaşım olacaktır, dil aynı zamanda kültürün gelecek nesiller üzerindeki mimarıdır. Dil olmasaydı kuşakların birbirine aktardıkları birikimler ancak biyolojik devamlılığı sağlayan temel ihtiyaç becerileri olacaktı. Toplumları ve dolayısıyla kültürleri birbirinden farklı ve zaman içerisinde zengin kılan dildir. "Bir dili öğrenmek o kültürü öğrenmektir." Sözü bu açıdan gayet anlamlıdır.
Sayfa 119 - Emin Yayınları
216 syf.
5/10 puan verdi
Dilin kültürün taşıyıcısı olduğu şeklindeki fikrine katılıyorum yazarın. Onun dışında Banarlı ile aynı fikre sahip, uydurma kelimelerin devamlılığı yok vs. Asırlardır oluşmuş olan kültürün, bir şekilde kabul edilmesi gerektiğini ve bunun yozlaşma olamayacağını söylüyor. Tek tipe doğru gidildiğinin ya farkında değiller, ya da bu durumu önemsemiyorlar. İrdelenecek fikirleri var elbette, okunur.
Kültür ve Dil
Kültür ve DilMehmet Kaplan · Dergah Yayınları · 20091,388 okunma
Dil, bir milletin onurudur. Ancak onurunu koruyabilen milletler dünyada ciddiye alınır; ünlü Alman tarihçisi ve dil bilgini Borckelmann'ın şu sözleri çok önemlidir: "Dil bir milletin özelliklerinin sadık aynasıdır. Millî benliğini, ulusal özelliklerini bilinçle kavrayabilecek düzeye erişmedikçe hiçbir millet siyasi ya da manevi yönden kendisinden üstün olan yabancı milletlerin kültürel etkisine ve bu kültürün taşıyıcısı olan yabancı sözcüklerin anadiline girmesine engel olmak gerektiğini tam olarak kavrayamaz."
Sayfa 141
Reklam
Prof. Dr. Teoman Duralı TRT1 Gündem Ötesi Notlar En sevdiğim kelime "hicran"dır. Ömür boyu onu hissetmişimdir. Hasret, hicran.. Hicran, Türkçe'nin en büyük zenginliklerinden biridir. Benim bildiğim kadarıyla bunun karşılığı bir Portekizce'de vardır, "soldace" şeklinde, başka dillerde görmedim, işitmedim. Tabii tanımadığım
609 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
Coğrafya kaderdir
Aşağıdaki sorular ilginizi çekiyorsa ve araştırmacı bir yapınız varsa bu kitaptan fazlaca zevk alacağınızı düşünüyor ve okumanızı tavsiye ediyorum. # Hangi insanın aklına bir bitkiyi evcilleştirmek geldi, neden geldi ve bunu nasıl başardı? # Neden bazı yabani bitkiler evcilleştirilirken çoğu evcilleştirilemedi? Günümüzde bu kadar ileri tarım
Tüfek, Mikrop ve Çelik
Tüfek, Mikrop ve ÇelikJared Diamond · Pegasus Yayınları · 20187,6bin okunma
Mevcut demokrasi teorisinin yurttaşlık sorununun üstesinden gelme konusundaki başarısızlığının nedeni, bireyleri toplumdan önce gelen, doğal hakların taşıyıcısı veya iyiyi azamileştiren failler ya da rasyonel özneler kabul eden bir özne anlayışıyla hareket etmesinin sonucudur. Yurttaşlar bütün durumlarda, toplumsal ilişkilerden ve iktidar ilişkilerinden, dil, kültür ve üretken failler olmayı mümkün kılan tüm pratikler dizisinden soyutlanırlar. Bu rasyonalist yaklaşımlar, demokratik öznenin varlık koşullarının neler olduğu sorusunu da dışarıda bırakmaktadır.
Sayfa 104 - 105Kitabı okudu
Rückert’in Mevlâna’yı Anlama Tarzı Üzerine
Friedrich Rückert, Mevlâna Celâleddin âşığı bir Alman şairidir. Onu Alman/Batı dünyasına tanıtmak amacıyla Divan"ından ve Mesnevî"sinden çeviriler yapmış, ömrünü bu aktarım faaliyetiyle anlamlandırmıştır. Yaptığı iş, sadece bir çeviri değildir; fakat aynı zamanda bir karşılaştırmalı edebiyat araştırması, bir metinler arasılık
Reklam
Türkçe'nin yıkılıp gitmesi olayını Türk kültürünün ortadan kaldırılması hareketi olarak gösterdiğimiz zaman, çokları bunu bir aşırı suçlama sayıyor hatta bizim vehimli düşündüğümüzü zannediyorlar. Fakat uydurmacılığın ve tasfiyeciliğin temsilciliğini yapanlar kendi hareketlerinin sebebini açıkça bir medeniyet ve kültür değişmesi halinde izah etmektedirler. Onlara göre bugün bizim Türkçe dediğimiz şey Türklerin İslam medeniyetinin içinde iken geliştirmiş oldukları bir dildir. Türkiye Cumhuriyetle birlikte bu medeniyetten çıkmış olduğuna veya çıkması gerektiğine göre, eski kültürün taşıyıcısı olan dil de elbette bırakılacaktır. İşte biz "Türklüğün bunca kültür eseri yeni nesiller tarafından anlaşılmıyor" diye yakınırken tasfiyeciler bizim bu fikrimize katılıyorlar, gerçeğin böyle olduğunu inkar etmiyorlar. Onlar sadece "doğru olanın bu" olduğunu, yani geçen nesillerle aramızda hiçbir anlaşma ve irtibat kalmadığı zaman Türkiye'nin "modern" bir ülke olacağını iddia ediyorlar.
Türkçe'nin yıkılıp gitmesi olayını Türk kültürünün ortadan kaldırılması hareketi olarak gösterdiğimiz zaman, çokları bunu bir aşırı suçlama sayıyor hatta bizim vehimli düşündüğümüzü zannediyorlar. Fakat uydurmacılığın ve tasfiyeciliğin temsilciliğini yapanlar kendi hareketlerinin sebebini açıkça bir medeniyet ve kültür değişmesi halinde izah etmektedirler. Onlara göre bugün bizim Türkçe dediğimiz şey Türklerin İslam medeniyetinin içinde iken geliştirmiş oldukları bir dildir. Türkiye Cumhuriyetle birlikte bu medeniyetten çıkmış olduğuna veya çıkması gerektiğine göre, eski kültürün taşıyıcısı olan dil de elbette bırakılacaktır. İşte biz "Türklüğün bunca kültür eseri yeni nesiller tarafından anlaşılmıyor" diye yakınırken tasfiyeciler bizim bu fikrimize katılıyorlar, gerçeğin böyle olduğunu inkar etmiyorlar. Onlar sadece "doğru olanın bu" olduğunu, yani geçen nesillerle aramızda hiçbir anlaşma ve irtibat kalmadığı zaman Türkiye'nin "modern" bir ülke olacağını iddia ediyorlar.
43 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.