Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
609 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
23 günde okudu
Coğrafya kaderdir
Aşağıdaki sorular ilginizi çekiyorsa ve araştırmacı bir yapınız varsa bu kitaptan fazlaca zevk alacağınızı düşünüyor ve okumanızı tavsiye ediyorum. # Hangi insanın aklına bir bitkiyi evcilleştirmek geldi, neden geldi ve bunu nasıl başardı? # Neden bazı yabani bitkiler evcilleştirilirken çoğu evcilleştirilemedi? Günümüzde bu kadar ileri tarım
Tüfek, Mikrop ve Çelik
Tüfek, Mikrop ve ÇelikJared Diamond · Pegasus Yayınları · 20187,6bin okunma
Özellikle modern zamanlar sömürünün şekil değiştirdiği zamanlar olmuştur. Maddi yağmacılığın yanında dil, kültür, inanç, ahlak gibi manevi değerlerde yağmalanmaya başlanmıştır. Diğer taraftan insanlar sömürülmeyi, köleliği özgürlüğün kendisi zannedecek kadar düşünsel karışıklığa itilmiştir. Hangi çağda yaşıyoruz cümlesi ile sömürüyü bir gereklilik olarak ortaya koyan köle ruh, bütün çağların kölesi olmak ama yaşadığı çağın efendisi olduğu iddiasında bulunmak paradoksunun taşıyıcısı olmuştur.
Sayfa 10 - PDF
Reklam
Kültürün en önemli taşıyıcısı dildir. Dile basitçe bir kültür ürünü olarak bakmak çok eksik bir yaklaşım olacaktır, dil aynı zamanda kültürün gelecek nesiller üzerindeki mimarıdır. Dil olmasaydı kuşakların birbirine aktardıkları birikimler ancak biyolojik devamlılığı sağlayan temel ihtiyaç becerileri olacaktı. Toplumları ve dolayısıyla kültürleri birbirinden farklı ve zaman içerisinde zengin kılan dildir. "Bir dili öğrenmek o kültürü öğrenmektir." Sözü bu açıdan gayet anlamlıdır.
Sayfa 119 - Emin Yayınları
128 syf.
7/10 puan verdi
·
23 saatte okudu
Gülistan Çobanın okuduğum tek kitabıdır. Zembilfroş ise yıllardır büyüklerimizden ve sanatçılarımızdan dinlediğimiz bir efsanedir. Bilinir ki her efsanenin farklı farklı sonları, başları ya da ilerleyişi vardır. Bu kitaptaki gibi sonu ilk defa duydum, okudum. Mervan MeyaFarqinin( Diyarbakır Silvan) Prensidir. Çeşitli badirelerden ötürü bir müslüman derviş ile kimliğini gizleyerek yaşar ve sonra hakkı olan şehirde yaşamak ister ama döndüğünde olaylar çok farklı olacaktır. Tek seferde okunabilecek kadar öz ve yoğundur. Dil ve anlatım yönden daha da geliştirmek mümkün gözüküyor. Bu kadar çok Dinî özellikleri olduğunu bilmiyordum bu efsanenin. Özellikle İslam'ın bu kadar Efsanenin içinde yer aldığını bilmiyordum. Belki de yazar kendi bakış açısı ile yazmıştır. Efsaneler bir halkın şifrelenmiş öğütleridir. Aynı zamanda kültür taşıyıcısı ilk çağlarda egemenlik kaynağıdır. Efsanelere değer vermeliyiz ve korumalıyız. İç tutarsızlıkları oldukça fazla diyebilirim eleştirel okuyan ve az çok Ezidilere hakim olan biri bence anlatılanların İslami bakışla olduğunu anlar. Ezidilere Ezidi bakış ile ele almak daha faydalıdır. Spoiler vermemek için tutarsız gördüğüm yerleri yazamiyorm:) youtu.be/2rBjRy8RN04
Zembilfiroş
ZembilfiroşGülistan Çoban · Kent Işıkları Yayınları · 2011383 okunma
Yaşar Kemal 100 Salîye (100 yaşında)
Kültürün asıl taşıyıcısı, ona kimlik kazandıran öznesi hep "Dil" olmuştur. Dolayısıyla da bir dili yasaklamak, yaşatmamak, asimile etmek ne derseniz deyin bir kültür tahrip etmekle aynı anlamı taşımaktadır.
Yaşar Kemal
Yaşar Kemal
384 syf.
10/10 puan verdi
*Dilimiz Kimliğimizdir: Dilimize Sahip Çıkalım!*
Türk Einstein'ı, bilim âşığı, ilim-irfan adamı, Türkçe öğretim savaşçısı, Dünya'nın en genç profesörü ve daha niceleri... Evet, yazdığım ve daha yazamadığım bu nice sıfatlar Prof. Dr. Oktay Sinanoğlu'na ait. Sinanoğlu, kitabının girişine çok değerli cümlelerle başlıyor. "Akla ne işle uğraşacağını Gönül öğretir, Gönül
Bye Bye Türkçe
Bye Bye TürkçeOktay Sinanoğlu · Bilim & Gönül Yayınevi · 20194,898 okunma
Reklam
Prof. Dr. Teoman Duralı TRT1 Gündem Ötesi Notlar En sevdiğim kelime "hicran"dır. Ömür boyu onu hissetmişimdir. Hasret, hicran.. Hicran, Türkçe'nin en büyük zenginliklerinden biridir. Benim bildiğim kadarıyla bunun karşılığı bir Portekizce'de vardır, "soldace" şeklinde, başka dillerde görmedim, işitmedim. Tabii tanımadığım
Dil, bir milletin onurudur. Ancak onurunu koruyabilen milletler dünyada ciddiye alınır; ünlü Alman tarihçisi ve dil bilgini Borckelmann'ın şu sözleri çok önemlidir: "Dil bir milletin özelliklerinin sadık aynasıdır. Millî benliğini, ulusal özelliklerini bilinçle kavrayabilecek düzeye erişmedikçe hiçbir millet siyasi ya da manevi yönden kendisinden üstün olan yabancı milletlerin kültürel etkisine ve bu kültürün taşıyıcısı olan yabancı sözcüklerin anadiline girmesine engel olmak gerektiğini tam olarak kavrayamaz."
Sayfa 141
Yaşar Kemal: “Kültürün asıl taşıyıcısı, ona kimlik kazandıran öznesi hep “dil” olmuştur. Dolayısıyla da bir dili yasaklamak, yaşatmamak, asimile etmek, ne derseniz deyin, bir kültürü tahrip etmekle aynı anlamı taşımaktadır. Halkın acıları, türküleri, manileri, hikayeleri, ninnileri, masalları... Kısacası onu halk yapan özellikleri “dil” aracılığı ile yaşamını sürdürür. Dünya, birbirini besleyen bin çiçekli bir kültür bahçesi olmuştur. Her kültür geçmiş kültürlerin gübrelediği birikim topraklarının bir kültür çiçeği olmuştur. ya da bilinçsiz bu büyük kültür bahçesinden bir çiçeği yok etmek, insanlıktan bir rengi, bir kokuyu, bir güzelliği, bir yaratıcılığı almakla bir tutulmuştur
“Fallus merkezli kültür ve dil düzeninin yarattığı bir bölünme”
Bir deyişe göre, anneler erkek çocuğa gebe kaldıklarında güzelleşirler, kız bebek taşıdıklarında ise çirkinleşirler. Kız anneye güzellik katmak yerine, ondan bir şeyleri alır, çalar. Böylelikle daha henüz dünyaya gelmeden bile kız çocuğuna, haset ve rekabete dair özellikler yansıtılır. Tabii burada en şaşırtıcı olan annenin bu önyargıların taşıyıcısı olmasıdır. Kızına yansıttığı bu özelliklerle kendi cinsiyetind ihanet etmiş olur. Burada kadın açısından bir bölünme söz konusuysa bu fallus merkezli kültür ve dil düzeninin yarattığı bir bölünmedir.
Reklam
Dil her şeyin başlangıcıdır ve sandığımızdan daha çok şeyi ifade eder. Dil, bir iletişim aracı olduğu kadar, öğrendiğimiz her şeyin de taşıyıcısı; ruh halimiz kadar, toplumsal ruh halimizin de ifadesi; günümüz kadar geçmişimizin de seceresi; çoğu zaman anlamsız gibi görünen günlük yaşamımızın organizatörü olduğu kadar, bize toplumsal bir kimlik veren ortak kültürel hafızamızın da yaratıcısı; unuttuğumuz her şey kadar, hatırladığımız her şeyin de membasıdır. Dil, yaşayan ve sürekli olarak bizi, ruhi, toplumsal ve kültürel olarak terbiye eden bir organizma; geleceğimizi ana rahminde taşıyan canlı bir bedendir. Dil, din, kimlik, kültür, ve tarih olarak kim olduğumuzu ve nasıl hareket edeceğimizi bize anlatan, bu normları bize gösteren ve nereden gelip nereye gittiğimizi bize öğreten dildir.
Sayfa 148Kitabı okudu
182 syf.
8/10 puan verdi
·
8 günde okudu
Zihni Sömürgeden Azad kitabı adı üstünde sömürgenin sadece fiziksel boyutta olmadığını ve ülkeler bağımsızlığını kazansa dahi zamanında dayatılan eğitimler neticesinde sömürgenin hala süregittiğini gösteriyor. Fakat bu sömürgeci ülkelere bir eleştiriden ziyade halkın bilinçlenmesine ve öz varlığını, geçmişini fark etmesine dair bir kitap. Yazar da daha önceden ilk kitaplarını İngilizce olarak kaleme almış. Kendi dilinde yazma serüveni ise şu şekilde başlamış: 1976'da Kamīrīīthū köyünden bir kadın evine gelip yazardan "...Neden siz ve sizin gibiler bu eğitimin birazı ile köyümüzü aydınlatmasın?..." syf. 69 diye istekte bulununca, yazar o köyde Kamīrīīthū Toplum Eğitim ve Kültür Merkezi bünyesinde tiyatro üzerine çalışmaya karar vermiş. Ve Kamīrīīthū onun için Gīkūyū diline dönmesine vesile olan bir araç olmuş. Sonrasında yazarın değişiyle "yeni-sömürgeci" yani beyazlardan aldığı bu zihniyeti kendi halkına uyguluyan Afrikalı insanlar (yöneticiler) tarafından hapse atılmış. Hapiste ise kendi dilinde bir şeyler yazma fikri -özellikle roman- daha da güçlenmiş. Ve yazar ondan sonra Gīkūyū dilinde yazmaya devam etmiş. Bu yazma süreci ve diğer birçok olay kitapta detaylıca anlatılıyor. Dil bir kültür taşıyıcısı olduğu için kitabın okunmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Afrika'nın edebiyat ve eğitim sürecini merak edenlere tavsiye ederim ki bu durumun sadece Afrika'yla sınırlı olmadığını düşünüyorum. Keyifli okumalar.
Zihni Sömürgeden Azad
Zihni Sömürgeden AzadNgugi Wa Thiongo · Hece Yayınları · 201713 okunma
Antropolojinin başlıca alt alanlarından üçüncüsü de, insan topluluklarının konuştukları dillleri araştıran antropolojik dilbilim veya dilbilimsel antropolojidir. Yaşadığımız dünya ve birbirimizle ilgili deneyimlerimizi kodlamak için kullanı­lan, rastlantısal sesli semboller sistemi olan dil, birçok kişi için insanın en çarpıcı kültürel özelliğidir. Antropolog dilbilimciler, Batılı olmayan bazı dilleri kayda geçiren, bu dillerin sözlükleri­ni ve dilbilgisi kitaplarını oluşturan ilk kişilerdendir. Onlar aynı zamanda, bir halkın dilinin ya da dillerinin, o halkın önemli kültürel bilgilerinin de başlıca taşıyıcısı olarak görev yaptığını göstermek için çok çalışmışlardır. Dilbilimci antropologlar, dil ve kültür arasındaki ilişki ve bağlantıların izini sürerken, birçok farklı konuyu da derinlemesine araştırmışlardır.
Sayfa 30 - Doğu Batı Yayınları
Dil her şeyin başlangıcıdır ve sandığımızdan daha çok şeyi ifade eder. Dil, bir iletişim aracı olduğu kadar, öğrendiğimiz her şeyin de taşıyıcısı; şahsi ruh halimiz kadar, toplumsal ruh halimizin de ifadesi; günümüz kadar geçmişimizin de seceresi; çoğu zaman anlamsız gibi görünen günlük yaşamamızın organizatörü olduğu kadar, bize toplumsal bir kimlik veren ortak kültürel hafızamızın da yaratıcısı; unuttuğumuz her şey kadar, hatırladığımız her şeyin de membasıdır. Dil, yaşayan ve sürekli olarak bizi, ruhi,toplumsal ve kültürel olarak terbiye eden bir organizma; geleceğimizi ana rahminde taşıyan canlı bir bedendir. Dil, din, kimlik,kültür ve tarih olarak kim olduğumuzu ve nasıl hareket edeceğimizi bize anlatan,bu normları bize gösteren ve nereden gelip nereye gideceğimizi bize öğreten dildir.
Sayfa 148
"Dil her şeyin başlangıcıdır ve sandığımızdan daha çok şeyi ifade eder. Dil, bir iletişim aracı olduğu kadar, öğrendiğimiz her şeyin de taşıyıcısı; şahsi ruh halimiz kadar, toplumsal ruh halimiizin de ifadesi; günümüz kadar geçmişimizin de seceresi; çoğu zaman anlamsız gibi görünen günlük yaşamımızın organizatörü olduğu kadar, bize toplumsal bir kimlik veren ortak kültürel hafızamızın da yaratıcısı; unuttuğumuz her şey kadar, hatırladığımız her şeyin de membasıdır. Dil, yaşayan ve sürekli olarak bizi, ruhi, toplumsal ve kültürel olarak terbiye eden bir organizma; geleceğimizi ana rahminde taşıyan canlı bir bedendir. Dil, din, kimlik, kültür ve tarih olarak kim olduğumuzu ve nasıl hareket edeceğimizi bize anlatan, bu normları bize gösteren ve nereden gelip nereye gittiğimizi bize öğreten dildir."
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.