Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bir çay, bir limonata, iki de ayçöreği deriz garsona. Susamlarını ben ayıklarım gene..."
Sayfa 114Kitabı okudu
Reklam
Zamanımızın züppeleri ve kalemşörleri şunu anlamalıdırlar ki bu dünyada olan bütün devrimler hiçbir zaman bir kez kalemin bayrağı altında yapılmamıştır. Kalemin burada görevi sadece devrimin teorik sebeplerini açıklamak olmuştur. Siyasi veya dini sahada büyük tarihi çağları harekete geçiren kuvvet, bilinen en eski zamanlardan beri, sadece ve sadece ağızdan çıkan esrarlı kuvvet olmuştur. Bir milletin büyük bir çoğunluğu daima sözün gücüne inanır. Bütün büyük hareketler, insanı ihtiraslarının ve ruhi durumlarının yanardağ patlamaları gibi olmuştur. Fakat hiçbir zaman estetikçilerin ve salon kahramanlarının limonata kamışları bu işleri görememişlerdir.
Hafif, limonata gibi bir rüzgar çıktı. Bu rüzgar, geceyi sürmeye, yıldızları söndürmeye gelmiş gibi işini bitirdikten sonra duruyor.
"Hiç , 'Hayat sana limon veriyorsa...' diye başlayan sözü duydun mu? "Limonata yap," diye onun yerine cümlesini tamamladım. Kap bana bakıp kafasını salladı. "Öyle bitmiyor," dedi. "Hayat sana limon veriyorsa, onu kimin gözlerine sıkacağını bildiğinden emin ol."
Sayfa 270Kitabı okudu
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Bir yudum değil bir ton olsa tadından ödün vermez bu hikayeler. Hala okumadıysanız bir yanınız eksik demektir. Çikolata gibi biraz limonata,samimi hikayelerin her daim okunabileceğinin göstergesi .
Bir Yudum Hikaye
Bir Yudum HikayeAsım Yıldırım · Timaş Yayınları · 2012214 okunma
Reklam
Kapakları solmuş o eski kitapların içine dalsam. Savaşlar, ölümler, ihanetler, kederler yalnızca kitapların içinde olsa, hayat kitapların arkasına çekilse. Kimse bana bir şey sormasa. Ben kimseye bir şey söylemesem. Kalın gövdeli, uzun ve yaşlı ağaçların gölgesinde, unutulmuş eski bir ağaç gibi yatsam, ağaçların bittiği yerde bal rengi üzüm salkımlarıyla güneşli bir bağ uzansa. Başucumda bir sürahi limonata, bir yığın eski kitap olsa. Annem arada bir gelip ne yapıyorum diye baksa bana. Usul usul sallansam hamakta. Sessiz, serin. Ve uyusam orada. |Karanlıkta Sabah Kuşları, Ahmet Altan (Sayfa 95)
Sekreter içi buzlu limonata dolu, uzun bir bardağı getirip sehpanın üzerine koydu. "Buyurun." Sohrab utangaçça gülümsedi. "Çok teşekkür ederim," dedi İngilizce, k'ların üzerine basa basa. Bana, bunun bildiği tek İngilizce cümle olduğunu söyledi, bir de: "İyi günler." Kadın güldü. "Bir şey değil, canım." Masasına döndü; yüksek topukları zeminde çınladı. "İyi günler," dedi Sohrab.
Sayfa 331Kitabı okudu
"Önemi yok, onu öldüreceğim!" "Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?" "Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'us tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek." "Bu küçücük kafada ne büyük bir hayal gücü!" Böyle diyordu ve duygularını da gizlemiyordu. "Ama beni de öldüreceğini söylemiştin." "Başlangıçta söyledim. Sonra, seni başka bir biçimde öldürdüm. Yani, seni yüreğimde canlandırarak öldürdüm. Sen sevdiğim tek insansın, Portuga. Tek dostumsun. Bana artist resimleri, bilyeler, limonata, pasta aldığın için değil... Yemin ederim gerçeği söylüyorum."
"Bana güvendiğine göre bir şey daha öğrenmek istiyordum," dedi. Şu ünlü şarkıyı, hani babanı kızdıran şu tangoyu söylerken şarkının neler dediğini biliyor muydun?" "Sana yalan söylemek istemem. Tam bilmiyordum. Her şeyi öğrendiğim gibi bu şarkıyı da öğrenmiştim, müziği de güzeldi. Ne demek istediğini düşünmeden söyledim. Ama beni öyle kötü dövdü ki, Portuga; öyle kötü dövdü ki. Önemi yok artık." Uzun uzun burnumu çektim. "Önemi yok, onu öldüreceğim!" "Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?" "Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek." "Bu küçücük kafada ne büyük bir hayal gücü!" Böyle diyordu ve duygulandığını da gizlemiyordu. "Ama beni de öldüreceğini söylemiştin." "Başlangıçta söyledim. Sonra, seni başka bir biçimde öldürdüm. Yani, seni yüreğimde canlandırarak öldürdüm. Sen sevdiğim tek insansın, Portuga. Tek dostumsun. Bana artist resimleri, bilyeler, limonata, pasta aldığın için değil... Yemin ederim gerçeği söylüyorum."
Sayfa 145 - CanKitabı okudu
Reklam
"Önemi yok, onu öldüreceğim!" "Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin?" "Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek... Ve bir gün büsbütün ölecek." "Bu küçücük kafada ne büyük bir hayal gücü!" Böyle diyordu ve duygulandığını da gizlemiyordu. "Ama beni de öldüreceğini söylemiştin." "Başlangıçta söyledim. Sonra, seni başka bir biçimde öldürdüm. Yani, seni yüreğimde canlandırarak öldürdüm. Sen sevdiğim tek insansın, Portuga. Tek dostumsun. Bana artist resimleri, bilyeler, limonata, pasta aldığın için değil... Yemin ederim gerçeği söylüyorum."
Sayfa 145 - canKitabı okudu
Cunda Adasında bir vitrinde seramik yada camdan yapılma kaplumbağ gördüm. Dükkana giremedim. Lakin aklım kaplumbağda kaldı. Ayvalık ta aradım kaplumbağı, bir türlü bulamayınca, deniz kenarında bir bardak çay içerken, google arama motoruna kamlumbağ ve Cunda yazdım. Neden yazdığımı bir kenara bırakırsak, karşıma çıkan bir metni sizle paylaşmak
#hayat
Harry Emerson Fosdick der ki: "_Hayat budur;Bir tel koparsa üç telle bitirmek." Evet;HAYAT, Limonlarını limonata yapmasını bilen insanlara aittir.Kader limonu,limonata yapın diye verir.
Sayfa 95
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.