Dön dünya. Güneşin ışığını öldür. Bırak üzerimizi örtsün karanlık. Gece, kör et yalnızlığımı ve Akif, uyan! Deş düşüncelerimi. Yık ki inşa edebilesin beni. Korkulan ne kadar kelam varsa çarp yüzüme. Sönmek için belki de yanmalı iyice. Zira ben bu cehennemde aklımı kullanacak kadar cesur biri değilim.
***
‘‘Orada mısın Akif? Konuş
Dünyanın dört bir yanındaki esirler gibi, Eşref de Malta’daki
esaret günlerinde bir hayli kalem oynatmıştı. O dönemden
geriye kalan hatıralarının birçok kısmı oldukça uzun, detaylı
ve zaman zaman neredeyse konudan konuya atlanan hikâyeler
barındırıyordu. Bunlarda belirtilen faaliyetler ve yazıldıkları
biçim, zamanının bol olduğunu
Seher farklı hikayelerden oluşan bir kitap.
Selahattin Demirtaş'ın siyasi kimliğine bakmadan okudum kitabı ama ne yalan söyleyeyim dili,öyküleri,tarzı harika. Tabiki bir edebiyatçı kimliğiyle değerlendiremeyiz kendisini.Benim en sevdiğim öykü 'Tarih Kadar Yalnız' oldu.
Kitaptan alıntılar eklerken birisi şöyle mesaj atmış bana Selahattin Demirtaş gibi bir teröristin kitabını neden okudun ?
Kalıplarınızdan,önyargılardan kurtulun bakalım bi. Ayrıca kitap okumanın amacı ufku genişletmektir.Oku bakalım ne anlatmış bu adam,yaşadığı coğrafyayı, ülkeyi, benliğini öykülerine katmış mı? Ne yazmış ,ne demek istemiş.
Siyaseti sevmem. Keşke Demirtaş bir yazar olsaydı bende elimde kitabım imza gününe gitseydim.
Ayrıca kitap ' Katledilen ve Şiddet Mağduru Bütün Kadınlara' diye başlıyor.
Derinden bir ah çekip ülkeme, insanlarına, kadınlarımıza üzülüyorum.
Okuyun,okuyun,okuyun. Lütfen yazılmış bütün eserleri kimliksiz olarak okuyun!
yarayı ancak açan iyileştirebilir: ama iyileştirmeyecektir.
kan dökmenin raskolnikov’u yatıştırmamasının nedeni de dünyanın ona kayıtsız kalmaya devam ettiği duygusu değil mi?
Savaş yıllarında kıtlığı, yokluğu, çaresizliği görmüş, çilesini çekmiş, elinde tespihi, dilinde duası eksik olmayan bir Anadolu kadını Ümmü Nine.
Vefatının üzerinden yıllar geçmesine rağmen yaşadığı çevrede, hafızalarda, hatıralarda unutulmaz bir değer olarak hâlâ yaşıyor. İnancı, cesareti, yardımseverliği ve herkesin sıkıntılarına çare bulan,
Aslında "Nigahdar" kitabını merak ettiğim yazarın bu kitabını okulda bir arkadaşım "al, seversin sen bu kitabı" deyip elime tutuşturdu. Dedim herhalde tarihi özellikler içeren ya da sevişmeli mevişmeli bir kitap ki elime tutuşturdu. Okul başlayınca soracam. Ya da sormam. Çok da şey yapmamalı. Neyse.
Yaz tatili bittiğinde
İşlerine gelince "İnsanı kadın-erkek diye ayırmayın" diyen feministler bir kadın cinayeti ya da çocuk/genç kız tecavüzü haberi çıkar çıkmaz bunu erkek düşmanlığı fırsatı olarak tepe tepe kullanıyor. Kadınsılar ve duyarlılık gösterisi yapmak için bahane arayan meriçler de küresel abilerin (Ör: Soros'un sivil toplum örgütleri) belli
Olayı anlatırken ortaya çıkan tüm jest ve mimikler de
yaşadığını destekler nitelikte olabiliyor. Ve bu çok önemli."
Bu son cümleden açıkça anlaşıldığı gibi, ilk ifade çok önemli. Çün-
kü beden dili, jestler, mimikler söylenemeyenleri söylüyor. Minik bir
bakış bile birçok şey ifade ediyor. Ama çocuk daha önce defalarca ifa-
de vermek
Büşra Sanay'ın Kardeşini Doğurmak ve Suna Aras'ın Yıkanmak İstiyorum kitaplarını aynı anda aldım ancak Yıkanmak İstiyorum isimli kitabı okumaya cesaret edemedim. Cesaret edemedim çünkü bizim ayıplarımız, görmezden geldiklerimiz, konuşmaya çalıştıkça susturulduğumuz her şey bu kitapta idi. Suna Aras'ın kitabı yazması 12 sene sürmüş çünkü o
Hikayeler genelde 2-3 sayfalık kısa kısa yazıldığı için sıkmayan bir kitap olmuş.
İstismar mağduru kadınlardan yıllar öncesinde yarım kalmış ancak bitmemiş aşk acılarına kadar çeşitli hikayeler var.
Ben en çok suya düşman olan kadının hikayesinden etkilendim.
Keyifli okumalar dilerim..