Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"İSLÂM'IN KIZI ve POSTMODERN ÖRTÜNME..."
- Kadınların büyük acılar çekmesinin baş müsebbibi erkeklerdir. Allah’a ve Rasûlü’ne düşman olanların uydurduğu “çağdaş hayat” yalanı içinde kadının, kadınlığını istismar etmek için kaç milyon cümle kuruldu. Bu uğurda kaç senaryo yazıldı, kaç tiyatro sahneye taşındı. Namus yobazları ekranda, billboardlarda, podyumda teşhir edilen kadınlar
Ve artık yargılamakta tek başına değildir. Ceza usulünün uygulanması ve cezanın infazı sırasında koskoca bir dizi ek kararın kaynaşması vardır. Ama yargılamanın çevresindeki küçük adaletlerin ve paralel yargıçların sayıları artmıştır: uzmanlar, psikiyatrlar ve psikologlar, infaz yargıçları, eğitmenler, ceza yönetimi memurları yasal cezalandırma yetkisini parçalara ayırmaktadırlar: sanki bunlardan hiçbiri yargılama hakkını gerçekten paylaşmıyormuş gibidir, sanki bunların bazılarının karardan sonra mahkeme tarafından saptanan cezayı infaz etmekten başka bir yetkileri yokmuş ve özellikle de geriye kalanları -uzmanlar- bir yargıda bulunmak için değil de, yargıca kararlarında yardımcı olmak üzere müdahale ediyorlarmış gibidir. Fakat mahkeme tarafından tanımlanan cezaların ve güvenlik tedbirlerinin mutlak olarak belirlenmediği andan itibaren, bu hükümlerin süreç esnasında değiştirilebilir hale gelmesinden itibaren; mahkûmun yarı serbest konuma getirilmeye veya şartlı tahliyeye "layık" olup olmadığına karar verme hakkının yargılamayı yapan hakimlerin dışındaki kişilere bırakıldığı, bunların cezaya son verebilir hale geldikleri andan itibaren, yasal cezalandırma mekanizmaları onlara verilmiş olmakta ve durum onların değerlendirmelerine terk edilmektedir: bunlar yardımcı yargıçlardır, ama gene de yargıçtırlar.
Sayfa 56 - İmgeKitabı okudu
Reklam
Devlet reislerini ya da yüksek memurları “adli” bir mahkeme tarafından yargılama girişimleri, gerek 1917’de Rusya’da, gerekse 1942’de Roma’da acınacak şekilde başarısız olmuştur.
İslam'daki en uzun hanedanlık olan Osmanlı döneminde, kadı idari düzenlemeleri (kanunlar) uygulayan hususi aktördü. Sahada nihai idareci ve kanunu son yorumlayandı ki bu, kadı tarafından bir duruşma olmadan uygulanabilen cezasızlık hükmünün pekiştirilmesiyle sarsılmaz hale gelmişti ve açıkça mahkeme kayıtlarındaki delillerin ezici bir şekilde gösterdiği üzere, ceza verme kararı hususi olarak kadınındı ve cezaların uygulanması normal de yürütme otoritesinin alanıydı. Sıklıkla önceki sultanların kanunlarını yeniden ele alan ve zenginleştiren kanunlar, sivil halkta adaletsizliğe yol açacağı düşünülerek, sivil hükümet memurları tarafınca uygulanmasını engelleyen yasaklar içeriyordu. Kanuni Sultan Süleyman'ın (tahtta kalışı 1520-1566) kanunu örneğin şunu söyler: "Yürütme görevlileri herhangi birini [Şeriat] hâkiminin bilgisi dışında ne yaralasın ne de hapsetsin. Bir kişinin suçuna [doğasına] uygun şekilde ceza toplasın ve [hakkı olandan] fazlasını almasın. Eğer alırsa, hâkim aşınya kaçan miktan belirlesin ve [mağdura] geri versin." Kanun bu sebeple onun pozisyonuna ve şartlarına ilaveler yaparak şeriatı onaylarken, şeriat, diğer yandan, sultani adaletin müdahalesini gerektiriyordu. Bu bütünleyici ikilik sınırsız şekilde Osmanlı otoritelerinin, sultanların, şeyhlerin, vezirlerin ya da kadıların hukuki söylemleri içindeki birçok hükümde ve mektupta dile getirilmişti: Adalet her zaman "Şeriata ve kanuna göre" yürütülecekti.¹
Sayfa 126 - ¹Jennings, "Limitations of the Judicial Powers of the Kadi", 166, 168; Peirce, Morality Tales, 119.Kitabı okudu
Bütün mahkeme memurları asabiydi, sakin göründükleri zamanlarda bile...
Sayfa 123 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Belki hiçbirimiz katı yürekli değiliz. (...) gelgelelim mahkeme memurları olduğumuzdan , kolaylıkla katı yürekliymişiz ve kimseye yardım etmek istemiyormuşuz izlenimi doğabiliyor. Ben bu yüzden neredeyse acı çekiyorum.
Reklam
176 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Kitap 1890'ların Amerika’sını anlatmaktadır. o dönem Amerika’da büyük bir kriz olmuştur. jack London o yıllarda bir serseri olmak zorunda kalmıştır.Kitapta bizatihi jack London’un ağzından serserilerin hayatlarını görüyoruz. Yazarın trenlere kaçak binmek için çektiği çileleri, bir kap yemek yemek için söylediği yalanları, dilenmelerini
Haytalarla Çolpalar
Haytalarla ÇolpalarJack London · Yordam Edebiyat · 20192,779 okunma
Hoşnutsuzlukların açıkça ortaya konulabilmesi olanağı bulunmalıdır; yasayı bozmayı amaç güden bir eylem yaratmadığı sürece, kışkırtma serbest olmalıdır; yetkilerini aşan ya da kötüye kullanan memurları mahkeme önünde suçlayabilme olanağı bulunmalıdır. Günün hükümeti, gözdağı verme, seçmenlerin kayıt fişlerinde kalem oynatma ya da buna benzer yöntemlerle kendi sürekliliğini sağlama bağlama durumunda olmamalıdır. Önemli kişileri eleştirenlere, bundan dolayı resmi ya da resmi olmayan cezalar verilmemelidir. Demokratik ülkelerde bugün bunların pek çoğu parti hükümeti tarafından sağlanmıştır ve bu sayede iktidardaki politikacılar ulusun hemen hemen yarısının düşmanca eleştirilerine hedef olabilmektedir. Bu eleştirilere hedef olabilmeleri ise, politikacıların, aksi takdirde işleyebilecekleri suçları işlemeleri olanağını ortadan kaldırmaktadır.
Sayfa 319 - İlya YayıneviKitabı okudu
Belki hiçbirimiz katı yürekli değiliz, belki hepimiz herkese sevinerek yardım ederdik, gel gelelim mahkeme memurları olduğumuzdan, kolaylıkla katı yürekliymişiz ve kimseye yardım etmek istemiyormuşuz izlenimi doğabiliyor. Ben bu yüzden neredeyse acı çekiyorum.
Sayfa 94 - Can YayınlarıKitabı okudu
Vilayette halkın en fazla şikâyet konusu olup hızla düzeltilmesi gereken işlerden biri de mahkemelerdir. Kazalardaki mahkemeler, 150-200 kuruş maaş alan kâtipler ile 500-600 kuruştan başlayarak 1000-1200'a kuruşa kadar maaş alan ve çoğunluğu ehil olmayan naiplerin elinde kalmıştır. Mahkemelere tayin edilen üyelerin çoğunluğu kendi çıkarlarını
Reklam
öyle ya, herkesin ısısı kendine!!
Ceza Usulü Kanununda bir hüküm vardır: Ölüm cezasına mahkum edilmiş olanın avukatı isterse, müvekkili asılırken hazır bulunabilir. Kanuna göre mahkeme heyetinden de bir zat bulunacak. Yetersiz. Ölüm cezası veren ağır ceza heyeti (fakat kim verdi ise onlar) tümden hazır bulunsun. Uygulama hiç böyle olmuyor. Ne hakimler gidiyor, ne avukat. Hepimiz gidelim. Göreceksiniz, ölüm cezası azalacak. Avukatlığa yeni başlamıştım. Adamı kurtaramadım. Yıllar geçti. İnancımı kaybettim. Adam suçsuzdu. İnfaza gittim. Sehpa hazırdı. İnfaz memurları beni yadırgadılar, «acemi avukat» olduğumu anladılar, önem vermediler. Adam bir sigara istedi. Bende yoktu, vere­ medim. Başkası verdi. Sonra bana döndü. Elimi tut dedi, tuttum. Adam soğuyordu. Eğer insanın nasıl soğuduğunu bilmezseniz, ölüm cezasını cesaretle savunursunuz. Öyle ya, herkesin ısısı kendine(!
“Oysa çocukken kütüphane memurları hep mahkeme suratlı insanlardı. Hepimize birer umacı gibi görünürlerdi. Her seferinde kitapla ne alakası var bu asık yüzlü mutsuz adamların derdik...” | @muhitdergi 9, @haticebrarr, Sy. 25
Belki içimizde hiç kimse taş kalpli değil, bizler hepimiz yardım etmek istiyoruz, fakat mahkeme memurları olduğumuz için bizler katı kalpli, kimseye yardım etmeyen insanlar olarak görülüyoruz.
“Şehir nüfusundaki hızlı artış nedeniyle, konut sıkıntısı son zamanlarda maalesef had safhaya vardı,” dedi çöp ayıklayıcı başını bilgiç bir edayla sallayarak, “Bu yüzden devlete, belediyeye ve vakıflara ait tüm binalar birer birer ikamete açılıyor. Kütüphane memurları kitap depolarında, öğretmenler okul tuvaletlerinde, müezzinler minarelerde, hayvanat bahçesi bekçileri ise hayvan kafeslerinde yaşıyorlar. Ailesini yanına alıp, çalıştığı devlet dairesine taşınan tapu kadastro memurları var. Gülhane Arkeoloji Müzesi GAM’da bir müze bekçisinin İskender lahdinin içine döşek serdiğini duydum. Bazı ağır ceza hakimleri ise mübaşirler ve kâtiplerle birlikte mahkeme salonlarında yatıp kalkıyorlarmış.”
89 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.