Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
YASAKLI KİTAPLAR LİSTESİ Farklı ülkelerde çeşitli zamanlarda iktidarda bulunanlar tarafından siyasi, toplumsal, dinî veya ahlaki motivasyonlarla süresiz olarak ya da belirli bir süre için satışına, dağıtımına veya erişimine engel olunmuş, basılıp dağıtılmış olanlarının da toplatılmış olduğu kitaplar dünya üzerinde hep olmuştur. Birçok durumda
304 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Sebastiano Timpanaro,İtalyan klasik filolog ve edebiyat eleştirmeni olmasının yanı sıra burada esas kimliği solcu siyasete katkılarıyla bir Marksist olmasıdır.Kitap boyunca da kaba, fiziksel ve biyolojik materyalizm anlayışlarına zengin bir eleştirel bakış açısı sunmuş.Eserde özellikle dikkatimi çeken başlıklar Materyalizm, Yapısalcılık, Marksizm ve dil felsefesi ilişkileri oldu. Kitapta ayrıca Marx ve Engels’in bazı birbirine karıştırılan tutumları ve Hegelin diyalektik idealizmine olan eleştiriler de mevcut. (Yalnız dilinin yeni başlayanlar için ağır olduğunu ve beni de yer yer zorladığını söyleyebilirim .)
Materyalizm
MateryalizmSebastiano Timpanaro · Fol Kitap Yayınları · 20205 okunma
Reklam
92 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 saatte okudu
"Cinsellik Kafasızların Sığınadır.
Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu
Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu
çeşitli başlıklar altında toplanmış erkeklerin kanını donduracak türden maddeler, çok kaba ve iddialı yorumlar içeren bir metindir. Korkunç kin ve nefretin dışa vurumu olarak değerlendirebileceğim bu kitabın yazılış hikayesi, sebebi acaba nedir? Bu olumsuz duygulara sebep
Erkek Doğrama Cemiyeti Manifestosu
Erkek Doğrama Cemiyeti ManifestosuValerie Solanas · Sel Yayıncılık · 20181,186 okunma
Anlam Arayışı
Selamun aleyküm. Bir şey deneyeceğim. Bu aslında bir inceleme ama buradakileri incelemelerin aksine ilginç, daldan dala atlamalı, bol alıntılı, güldürmeden düşündüren uzun bir inceleme. Aynı şeyleri farklı cümlelerle aktaran kitaplardan alıntılar yapıp karma olarak sunacağım bir inceleme. Yazı boyunca yaratıcının varlığına dair bir ispat
Kominizim dini
Sovyet Komünizmi İslamdan daha az din değildir. İslam elbette komünizmden farklıdır; dünyayı yöneten insanüstü düzeni kadiri mutlak bir tanrının yarattığına inanır. Oysa Sovyet Komünizmi tanrılara inanmaz. Öte yandan tanrılarla pek alakası olmayan Budizmi ise din olarak sınıflıyoruz. Budistler gibi komünistler de insanın eylemlerini yönlendirmesi gereken, doğal ve engellenemez yasalara dayanan bir insanüstü düzene inanıyorlardı. Budistler bu yasaların Siddhartha Gautama tarafından keşfedildiğine inanırken, komünistler Karl Marx, Friedrich Engels ve Vladimir İlyiç Lenin'in saptadığına inanıyorlardı. Benzerlikler bu kadarla da kalmıyor. Diğer dinler gibi komünizmin de kendi kutsal metinleri ve kitapları vardı. Örneğin Marx'ın yazdığı ve tarihin yakın bir zamanda proletaryanın kaçınılmaz zaferiyle sonuçlanacağını ileri süren Das Kapital. Komünizmin Bir Mayıs İşçi Bayramı ve Ekim Devrimi'nin yıldönümü gibi kutlamaları ve bayramları vardı. Marksist diyalektik uzmanı ilahiyatçıları ve her Sovyet ordusunun komiser adı verilen, askerlerin ve subayların bağlılığını denetleyen görevlileri de vardı. Komünizmin de şehitleri, kutsal savaşları, ayrıca Troçkizm gibi sapkın akımları vardı; Sovyet Komünizmi fanatik ve tebliğci bir dindi, inançlı bir komünist Müslüman veya Budist olamazdı, ve gerekirse hayatı pahasına, Marx ve Lenin'in öğretisini yayması beklenirdi.
·
Puan vermedi
Konfüçyüs Mirasından Çağdaş Japon İktisat Düşüncesine
Konfüçyüs Mirasından Çağdaş Japon İktisat Düşüncesine ꕥ ꕥ ꕥ Toplumların kendi temel ihtiyaçlarını karşılamak, korumak ve geliştirmek amacıyla nice bedeller ödemişlerdir. Hayatın yegane bir anlamı da temel ihtiyaçlar ile olan iç içe olan halimizdir. Bu zorunluluk düşünce gücümüzle sahip olmayı, korumayı ve geliştirmeyi gerekli
Japon İktisadi Düşünce Tarihi
Japon İktisadi Düşünce TarihiTessa Morris Suzuki · Albaraka Yayınları · 20211 okunma
Reklam
341 syf.
3/10 puan verdi
Said-i Nursi öven "entelektüel"
Bu adamı kafamdan çıkartalı epey oldu. Çünkü kitapta yer verilen fesli deli Kadir ile Said Nursiyi öven yazılarıdır. Bu isimleri gördükten sonra pek ciddiye alamadım kendisini. Sonra bugün şöyle birkaç takipçimin bu yazarla ilgili paylaşımlarını görünce kafamın içerisindeki tozlu raflar içerisinde kalmış bu sözde entelektüel için bir şeyler yazmak
Bu Ülke
Bu ÜlkeCemil Meriç · İletişim Yayınları · 201821,1bin okunma
120 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
ÖFKE VE ŞİDDET HER ZAMAN CEZASINI BULUR.
Herkese merhaba. Öncelikle bu incelemeyi yazıp yazmama konusunda biraz kararsız kaldığımı itiraf etmeliyim. Nedenine gelecek olursam, birincisi yeterince felsefî ve siyasî bilgimin olmamasıdır. Hiçbir şekilde iddialı olamam bu konuda. Sadece şahsî düşüncemi ifade etmekle yetinebilirim. Onda da çok aşırıya kaçmamaya çalışırım; çünkü yeterince
Faşizm
FaşizmVolkan Gümüş · Siyah Beyaz Yayınları · 202061 okunma
Aslında yapmak istediğim şey, Marksist siyasal ekonominin büyük bir coşkuyla yüceltil­mesine, göklere çıkarılmasına tepki göstermekti. Bu eği­limin, her şeyden önce, siyasal bir ideoloji olarak on do­kuzuncu yüzyılda doğan ama önemli etkilerini yirminci yüzyılda gösteren Marksizmin tarihsel yazgısından kay­naklandığı kanısındayım. Marx'ın ekonomik söylemi, on dokuzuncu yüzyıla özgü bilimsel söylemin oluşumunu sağlayan değerlerin epistemesini paylaşmaktan kaçınama­dı. Asıl tuhaf olan şey bunun dile getirilmesi değil, ço­ğu insanın bu gerçeklik karşısında ki tahammülsüzlüğüdür. (Faucault'un Marx a elestirilerinden)
"Karl Marx din için kitlelerin afyonudur, diyordu. Raymond Aron, Marksist fikirler de aydınların afyonudur, dedi."
Reklam
530 syf.
10/10 puan verdi
İdeoloji Yanlış bilinçtir.
Herbert Marcuse, Thedor Adorno, Erich Fromm, Jürgen Habermas, Max Horkheimer gibi düşünür ve filozofların bir araya gelerek, ikinci dünya savaşı gibi ağır bir süreçte Almanya'da başlattıkları ve -Eleştirel sosyal teori- düşüncesini ortaya koydukları, bu süreç içerisinde kapitalizm'e olduğu kadar faşizm'e de karşı eleştirilerini yoğunlaştırdıkları,
Frankfurt Okulu
Frankfurt OkuluEmre Bağce · Doğu Batı Yayınları · 201521 okunma
388 syf.
10/10 puan verdi
Kuramsal anlamda feminist felsefeyi geliştiren çok özel bir kitap. Özellikle marksist bir bakış açısıyla yaklaştığı ve pek fazla değinilmemiş olan ''görünmeyen kadın emeği'' üzerine yazdığı birinci bölüm oldukça nitelikli değerlendirmelerle dolu. Genellikle ev işleri kapsamında tutulan kadının karşılıksız ürettiği emeği üzerinden gelişen sömürü ağını tahlil noktasında feminist politikayı sınıfsal bir düzlem içerisinde değerlendirerek buna istinaden mücadelenin yolunu çizmiş Gülnur Acar Savran. Tabi birinci bölümü doğrudan ikinci bölümle de ilişkilendirmiş ve Kapitalizmi bu sömürü ağı üzerinden Patriyarkal (Ataerkil) Kapitalizm olarak yeniden adlandırmıştır. Keza bu tespit, kadın hakları ihlalleri olsun, kadın cinayetleri olsun her engel ve her acının kaynağı olduğundan oldukça doğru ve gerçekçi bir isim koymuş yazarımız. Kadın mücadelesinin de bu devrimci çizgide hareket etmesi gereğini özellikle vurguluyor. Ataerkil düşünce insanın var olduğu andan beri var olan (en başta etkinliği az olsa da) sistem olduğu için kapitalizm öncesi dönemleri de ele alarak çift yönlü olarak karşımızda duran sorunun diğer yönünü teşhir ediyor ikinci bölümde. Ve diğer bölümde ise feminizmin teorik çelişkilerini ele alarak bu sorunların üstesinden gelmenin izini sürüyor. Aslına bakarsanız daha bir çok alt başlık var ama ana hatlarıyla kitap ataerkil kapitalizme karşı kadın emeğinin devrimci yolunu çiziyor. Ve son olarak kitap kapağı noktasında oldukça başarılı bir çalışmaya sahip. Böylesi sanatsal anlatımlarla kitabın özetini çizmek her zaman denk geldiğimiz bir şey değil.
Beden Emek Tarih
Beden Emek TarihGülnur Acar Savran · Kanat Kitap · 200431 okunma
Özdeşim Kurma Hastalığımız
Sürekli birileriyle özdeşim kurmaya çalışmak bana artık çok itici geliyor. Felan kişiden ders aldım, felan kişinin sohbetinde bulundum, felanca kişi ile şöyle bir diyalog kurdum, felanca kişinin kitaplarını okudum vs. demekten bahsediyorum. Bunu ifade ederek o falanca kişinin saygınlığından devşirmek istiyoruz. Oysa saygınlık kişiye özeldir ve saygın olan kişinin şahsıyla birlikte yanında bir zanaat bulunduğu için o kişi saygındır. Hatta saygın kişi saygınlığını da bu zanaatından alır zaten. Alim ilim ile saygındır, Müellif eser ile, filozof felsefe ile, Şair şiir ile ve dahi Aşık aşk ile bulunduğu için saygındır. Dolayısıyla asıl saygı ilme, esere, felsefeye, şiire ve aşkadır. Öyleyse ben, nasıl olurda zanaatın bizatihi kendisiyle değil de onun tezahürü olan şahısla muhatap olarak saygınlık elde edebilirim ki? Daha da açayım. Mesela hikmeti ve manası sonsuz olan Allah c.c. olmasa Hz Muhammed'in nasıl bir saygınlığı olabilir? Marksist veya pozitivist okumayla Hz Muhammet'den nasıl bir saygınlık devşirilebilir? (Toplumun gösterdiği statüsel saygınlıktan bahsetmiyorum) Öyleyse sîret ile bağdaşım kurmaktansa, sûret ile özdeşim kurmak; nasıl bir saygınlık kazandırabilirki insana? Kaldı ki saygınlık için bağdaşım kurmak da kendi başına bir usul hatasıdır ancak o durum konumuz dışında olduğu için oraya girmiyorum bile. Not: Bunları elbette "her insan saygıyı hak eder" prensibinin dışından konuşarak söylüyorum. Zira burada tenkit edilen eksik farkındalık ve hatalı temayüldür. Dolayısıyla anı paylaşmak vs. de konu dışıdır.
Haklı olmak için değil, kendi kendimize ihanet etmeden yenmek için Marksist olmalısınız.
Sayfa 55 - ODAKitabı okudu
993 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.