Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Materyalizm olarak, Marksist felsefe, bilimsel bir dünya anlayışıdır, bilimsel, yani bilimlerin bize öğrettiklerine uygun tek dünya anlayışıdır.
Breton'a göre, bilinçsiz, arzuların ulaşılır olduğu yer gibi, gündelik varoluşun yetersizliklerine karşı diyalektik karşıtlıkların bir araya getirilmesinde, niteliksel olarak dönüşmüş yaşam deneyimine açılan bir bulvardır. Breton, aynı zamanda, gündelik hayatın Marksist bir modele dönüşmesi gerektiğini düşünmüştü.
Sayfa 143Kitabı okudu
Reklam
Baş­langıçta belirttiğimiz paradoksun ikinci sebebi de Marx'ın geçen yüzyılda tamamlamış olduğu eserini 20. yüzyılın ikinci yarısında Marksistlerin yeniden yaratacak güçte olmayışlarıdır. Bu yeteneksizlik, her şeyden önce, siyasi sebeplerden ileri gelmektedir. Sovyetler Birliği'nde ve Stalin dönemi boyunca komünist partilerde teoriye tali bir yer verilmesinin sonucudur. Nasıl ortaçağda felsefe teolojinin hizmetine girdiyse oralarda da teori günlük politikanın hizmetine girmiştir. Bundan dolayı, özellikle, ekonomi teorisinde kendini gösteren pragmatik ve savunmacı bir deformasyona uğramıştır. Üstelik, Stalin döneminde bağımsız teorik araştırmalar yasaklandığı için bu deformasyonun yanı sıra kesin bir dogmatizm ortaya çıkmış ve bütün bunlar hem Doğu'daki hem de Batı' daki genç nesilleri tiksindirmiştir.
Rus-Sovyet marksizmi ve diyalektik materyalizm Rus Marksizminin kurucusu Georgi Plehanov ve ardından İlyiç Lenin diyalektik felsefi materyalizmi çeşitli eserlerinde geliştirmeye çalıştılar. Plehanov Militan Materyalizm, Monist Tarih Anlayışının Gelişimi gibi eserlerinde, Marks ve Engels'in ölümlerinin ardından Avrupa Marksizminde etkisini giderek arttıran "yeni-Kantçılık" eğilimine savaş açtı. E. Bernstein gibi düşünürlerin başını çektiği bu yeni eğilimin Marksist felsefeyi ileriye değil, geriye götüren bir hareket olduğunu kanıtlamaya çalıştı. Lenin de onun izinden giderek materyalist diyalektiğin çok yönlü ve gelişmiş bir bilimsel yöntem olarak vazgeçilmezliğini savundu. Rusya'da kapitalist üretim biçiminin gelişimi üzerine ayrıntılı çalışmalarında bu yöntemi uygulamaya çalıştı ve diyalektik materyalizmin yeterince kavranamamasından doğan yanlış anlayışları göstermeye çalıştı. Lenin bir dizi makalesinde Felsefe Defterleri'nde Marks, Engels ve Plehanov'un izinden giderek diyalektik düşünceye Hegel'in yaptığı katkıların önemini ve büyüklüğünü vurguladı.
Foucault "kapitalizmin varlık nedeni işçileri aç bırakmak değildir ama onları aç bırakmadan da gelişemez" der (Foucault 1988d:113). Bu sebeple Marksist teorisyenlerin de iddia ettiği gibi yoksulluk kapitalizmin kaçınılmaz bir sonucu olabilir ama Foucault yine de bunun kapitalizmin hedefi ya da tasarısı olarak görülemeyeceğini düşünür. Dolayısıyla kapitalizm her şeyi kapsayan bir planı takip ediyormuş gibi düşünülemez, kapitalizmin kendisi her biri kendi gündemini takip eden, kendi yöntemleriyle işleyen ve planlar yapan çeşitli çelişkili ve çatışan kuvvet ve kurumun bir araya gelmesinden ortaya çıkmış bir sistemdir ancak. Bu sebeple çözümleme yaparken kurumların nasıl işlediğini ve hem içerideki hem de dışarıdaki bireylerin talepleri ve direnişleriyle nasıl kısıtlandıklarını göz önüne almak gerekir.
Foucault aslında "Marx'ın kendisini kısıtlayan parti dogmalarından kurtarılması ve arındırılmasını" savunur (Foucault 1988c:45). Foucault birçok kez Marksist düşünceye borcu olduğunu belirtmiştir ve çalışmalarındaki birçok unsurda iktidar ilişkilerinin Marksist çözümlemelerinin ve toplumsal yapıların belirlenmesinde ekonomik eşitsizliğin rolünün yoğun etkisini görmek mümkündür. Fakat bunlar Foucault'nun birçok Marksist düşünceye şiddetle karşı çıktığı anlamına da gelebilir. Foucault'nun kendisiyle arasına mesafe koyduğu temel konu tamamıyla ekonomik ve devlet odaklı yaklaşımdır, iktidar kavramının yeniden tanımlanması gerektiğini Devletin rolüyle ekonominin işlevinin radikal bir biçimde gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Belki de 1960'lar ve 1970'ler Fransası'nın daha karmaşık toplumsal yapısına artık hiçbir şekilde basitçe uygulanamayan Marksist çerçeveyle uzlaşmaya çalıştığı düşünülmelidir, kendisinin deyimiyle “Marksizm 19. yüzyıl düşüncesinde, tıpkı sudaki balık gibidir: yani onun dışındaki hiçbir yerde nefes alamaz"
Reklam
Marksist Ekol Eleştirisi
Marksist ekol kapitalizmin bilimsel geçinen en sert eleştirisi olduğunu iddia etmesine rağmen, ironik olarak bilgi-iktidar konusunda sisteme en yararlı alet konumuna düşmesine engel olamamış, liberalizmin sol kanadı olmaktan kurtulamamıştır. Yüz elli yıllık deneyim bunu yeterince kanıtlayıcı niteliktedir. Bunun temel nedenini bu ekolün yöntemini ve tüm bilgi birikimini ‘ekonomik indirgemeciliğe’ endekslemesine bağlayabiliriz. Toplumun metafizik ve tarihsel karakterini çok basitçe ele alan, iktidar olgusunu basit bir hükümet komitesine indirgeyen, ekonomi-politik tahlile sihirli bir rol yükleyen ‘bilimsel sosyalizm’, pozitivizmin bir versiyonu olmaktan kurtulamamıştır. Sosyolojiye Emile Durkheim ve Max Weber’de olduğu kadar kurucu rol atfetmesine rağmen, yöntem ve epistemoloji konusunda liberalizmin sol ekolü olma konumunu aşamamıştır. Bir kez daha önemli ve belirleyici olanın niyetler değil, topluma hükmeden sistemin (yöntem, bilgi-iktidar, teknik güç) asimile edici ve kendisiyle bütünleştiren güç odakları olduğu açığa çıkmaktadır. Önemli bir güç olan ekonomi-iktidar ve diğer temel metafizik güçlerle birlikte doğru bir tarihsel-toplumsal çözümlemeye tabi tutulmadan kapitalist moderniteyi aşmak, bunun için sorunları ortaya koyup çözüm yolları önermek ve eylemli kılmak pek mümkün olmadığı gibi kaba bir pozitivizme düşmekten öteye sonuç vermez. Mevcut teori ve pratik bu gerçeği yeterince kanıtlamaktadır.
339 syf.
·
Puan vermedi
·
22 günde okudu
Kimin Bu Ülke?
Her sayfasına ayrı ayrı değinilmesi gereken bir kitapla karşınızdayım. İlk bölümden son bölüme kadar değinilse inceleme için ayrı bir kitap daha çıkartılması gereken bu kitapta sizlere bölüm bölüm kısaca tahliller vermekten mutluluk duyarım. ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ GİRİŞ 1. BÖLÜM: Yazar bu bölümde daha çok kendi yaşamından
Bu Ülke
Bu ÜlkeCemil Meriç · İletişim Yayınları · 201821bin okunma
Marx ve Marksistler ne zaman kapitalizmden bahsetseler, onlar dışında­kiler sanki böyle bir şeyden bahsedilmemiş, böyle bir şey yok­muş gibi tepki gösteriyorlar. Tamam, kapitalizm belki görün­mez bir tavşan olmayabilir; fakat aynı zamanda öyle bir bakışta gözümüze çarpacak bir şey de değildir. Bırakın nasıl bir şey olduğunun anlaşılmasını, kapitalizmin fark edilmesi için bile dikkatlerin, öğeleri her zaman apaçık ortada olmayan belirli ilişkilere yöneltilmesi gerekiyor. Kapitalizme tabi olanlar orta­da bütüncül bir sistemin, yani kapitalizmin varolduğunun far­kında bile değillerse o zaman yapılması gereken şey, kapitaliz­min nasıl işlediğini açıklama çabasını kapitalizmi teşhir etme, en basit anlamıyla onun varolduğunu gösterme ve onun ne tür bir kendilik olduğunu gözler önüne serme çabasıyla birleştir­mektir. Bu bakımdan -her ne kadar bu ilke Marksist literatürde çoğunlukla gözden kaçırılmışsa da- bir olguyu ifşa etmenin en az açıklamak kadar önemli olduğunu, bir şeyi ifşa etmeksizin açıklamaya çalışmanın nafile bir çaba olacağını söyleyebiliriz.
Yordam Kitap / Çev. Cenk SaraçoğluKitabı okudu
Gerçekten yalnız bilincimizin var olduğunu, maddi dünyanın, varlığın, doğanın, ancak bizim bilincimizde, duygularımızda, fikir ve algılarımızda bulunduğunu savunan idealizmin tersine, marksist materyalist felsefe, maddeyi, doğayı, varlığı bilincimizin dışında ve ondan bağımsız olarak var olan objektif bir gerçek olarak kabul eder
Reklam
Önsöz
Alhusser’in ideoloji konusunu Marksist teorinin bir nesnesi haline getiren "İdeolojik Aygıtlar" incelemesi birçok bakımdan ilginç ve önemlidir.
Marksist siyasal düşünce geleneği iki büyük zaafa sahipti. Marx ve Engels'in daha derinlikli yaklaşıklarına rağmen Devlet ve Devrim, devlet teorisini sınıf iktidarı, sınıf iktidarının proletarya diktatörlüğü olarak tersine çevrilmesi, devletin sönmesi ve politikanın ortadan kalkması anlamında basitleştirme eğilimindeydi.
Sınıf mücadelesi, yalnızca Marksist-Leninist işçi sınıfı hareketinin siyasal pratiğinde değil, fakat aynı zamanda teoride de, Marksist felsefe ve bilimde de "son sözü söyleyen halka"dır.
Sayfa 74
990 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.