Kitap öyle çok yönlü yazılmış ki hangi pencereden konuya gireceğimi şaşırmış durumdayım. Dostoyevski'nin o güçlü kalemi, kişinin yüzündeki bir çizgi değişiminden yaptığı muazzam ruh tahlilleri okuru o kadar etkiliyor ki betimlemleri beni aşırı heyecanlandırdı diyebilirim. Kitapta geçmiş ve gelecek anlatılıyormuş gibi bir yanılgıya düşmemek
Kör olduğunuzu düşündünüz mü hiç? Hiçbir şey göremediğinizi, birdenbire? Etrafınızdaki her şeyin silindiğini? İşte o manzara gerçekten de siyah mıdır acaba? "Kör karanlık" diye ifade ederiz, "gecenin körü" deriz falan ya hani, peki ya körlüğün rengi gerçekten de siyah değilse? Gerçek körlüğün, beyaz bir gecede gelmediğini kim
Amerikan kültürünü barındıran pembe dizi izler gibi hissedeceğiniz bir roman. Ailesi tarafından fiziksel ve psikolojik istismara maruz kalan , duygusal boşluk yaşayan ve başına gelen kötü olaylara yeterince direnemeyen, mazoşist bir kız ve liseden okul arkadaşı arasında geçen garip ilişki. 14-15 yaşlarında okumuş olsaydım belki bir nebze tahammül edilebilir gelebilirdi ama okurken ruhen bunaldım. Gençlerdeki başıboşluk seviyesi çok yıpratıcıydı. Karakterlerimiz gelgitli , dikiş tutturamadıkları adını koyamadıkları ve gizlediklerini sandıkları ilişkilerini sonlara doğru rayına koymuş olsalar da kültür farkı olsa gerek çok da değer veremedim. Bu kadar ödül almasının sebebini merak etmekle beraber okuma takdirini sizlere bırakıyorum.
Normal İnsanlarSally Rooney · Can Yayınları · 20196,2bin okunma
Yirmili yaşlarında bir delikanlının ailesiyle yaşadığı Tokyo'daki hayattan kaçıp bir adama rastlamasıyla kendisine teklif edilen madencilik işini kabul etmesiyle başlıyor roman.
Bu karakter, madenci olmak için hassas ve ince fikirli bir yaradılışa sahip. Kendisine madenci olursa çok para kazanacağını söyleyen adama sırf ailesinden
Sapkın arzuları olan insanlar da sıklıkla görülen bir şeydir; fiziksel olarak mazoşist, duygusal ve zihinsel olarak bunun tam tersi olan insanlar vardır.
Bazen kendime neden işkence çektirdiğimi asla anlamıyorum. Mazoşist bir yapım yok ama bu seriyi elime her aldığımda hep bu hissiyattayım.
Lia kadar mazoşist olamayız elbet o yetenek şahsına münhasır!
Yani analık içgüdüm olmayabilir ama hani derler ya evlat olsa sevilmez diye Lia ve Adrian için aynısını söyleyebilirim.
Bu kitapta olayların
Kendimi sırf en sonunda güzele ulaşacağım temennisiyle sabır taşına dönen biri gibi ve artık bu durumdan inanılmaz derecede sıkılmış hissediyorum. Bu seri beni mazoşist olmadığıma inandırsın en sonunda, ne olur! Lütfen o kadar okuduğuma değsin 4., 5. ya da 6. kitap. Marcel Proust beni hayal kırıklığına uğratma.
Sosyeteyi, Guermantes'ı,
_Marki de Sade, kendisinden başka benzeri olmayan biridir. Hayatından ibaret bu acı deneyin en belirgin çizgisi, başkalarıyla arasında hiçbir bağ kurmamış olmasıdır. Sade, doğuştan hükümlü olduğu yalnızlığına öyle keskin, öyle aşırı erotik oyunlar doldurmuştur ki, suç ortakları bile ona karşı olmuşlardır. Kendine karşı bölünmüştü ve herkese
Öncelikle yazara ve okuyup da sevene saygım sonsuz. Ben bu kitaba büyük hevesler ile başladım. Fakat heveslerim kursağımda kaldı. Önce neler olduğundan spoilersiz bir şekilde bahsedip sonra kendi yorumumu yazacağım. Kitapta her bölümde zamanı atlayıp duruyoruz ve bunlar daha liseye ya da üniversiteye gittiği için hep aynı şeyler olacağından çok
Öncelikle bu yorumum boool bol spoiler ve küfür içerebilir, okumaya başlamadan önce gardınızı alınız. Ve şunu da söylemek isterim ki, eğer büyük bir Ediz veya Öznur fanıysanız rica ederim yorumumdan uzak durun, benim başımı belaya sokmayın. Sizinle uğraşamam. Teşekkürler.
BİTTİ!
ALLAH'IM, BİTTİ. SANA ŞÜKÜRLER OLSUN!
ÇOK AFEDERSİNİZ, AMA
Öncelikle kitabı beğendiğimi söyleyerek başlamalıyım ancak beğendiğimi söylesem bile üzülerek belirtmeliyimki yabancı sinema-yerli sinema kıyaslaması yapmadan okumak benim için imkansız oldu. Yerli sinemada fazlasıyla gördüğümüz acı, çile, ızdırap, hüsran, imrenme, çekememezlik gibi duygu durumlarını neden sürekli konu aldığını anlamakta zorlanıyorum. Aslı Hanımın yerli sinemadan seçtiği bazı filmleri -filmlerdeki karakterleri incelemekten zevk almasından dolayı mı yoksa yönetmen ve oyuncuları tanımasından kaynaklı vefa borcu mu olduğundan dolayımı seçtiğini bilemiyorum. Yazarın film-dizi karakterlerini ve genel olarak film-dizilerin vermek istediği psikolojik mesajları açıklaması örnekler anlatması oldukça hoştu. Özellikle yazarın sosyal medyadaki sado-mazoşist etki olarak belirttiği kısımlardan çok etkilendim. Son dönemlerde düşündüğüm bazı olayları algılamamda yardımcı oldu. Belkide film seçimlerinde daha marjinal ve enteresan filmlere yer verseydi daha fazla merak ve zevkle okuyabilirdim. Belki de ileri zamanlarda okuma imkanım olur. 2. Kitabın çıkmasını ümitle bekleyeceğim.
Gerçek olmaması dilenecek kadar gerçeğe yakın. Hakan Günay ın kitapları sarsıcı bir anlatımda sunuyor okurlarına. Derda ve Derdâ nın öyküsü. Kitap 2 kısımdan oluşuyor. Önce okuyucuyu Derdâ nın öyküsü karşılıyor. Babası doğumda terk etmiş annesi de maddi yetersizlik nedeniyle önce bir yatılı okula veriyor daha sonra da çocuk yaşta evlendiriliyor.
Cesare Pavese
(9 Eylül 1908 - 27 Ağustos 1950)
Hayatı boyunca verdiği ‘’
Yaşama Uğraşı’’, Onun hem hayatı hem de yazdığı kitabı olmuştur. 1935 yılından 1950 yılına kadar yazdığı günlüklerinin kitap haline getirilmesi ile oluşmuş otobiyografik nitelikli bir kitaptır. Bu kitabı yazdıktan 8 gün