Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Mevlana Celalettin Rumi şöyle der: "Geçmiş ve gelecek Tanrı'yı bizim gözümüzden saklar; her ikisini de ateşe atıp yakın."
"Celalettin Rumi'ye verilen ve toplumda benimsenen Mevlana'daki Mevla ismi, Kur'an'da geçen Allah'ın isimlerinden biridir. Mevla Arapçada dost, sahip, efendi, müminlerin dostu olan, onlara hayır yollarını açan, yardım eden tasarruf ve himaye eden demektir. Oysa bizim mevlamız Allah'tır: 'Biliniz ki Allah sizin Mevlanızdır.O ne güzel mevla, ne güzel yardımcıdır' (Enfal 40)."
Reklam
Moğollar Anadolu'ya ayak basmadan önce Anadolu'da çok canlı ve hareketli bir kültürel ortam vardı. Anadolu Selçukluları XIII. yüzyılın başlarında Yakın Doğu'nun en güçlü devleti durumundaydı. Anadolu Selçuklu sultanlarının Anadolu'da siyasi ve mali istikrarı sağlamaları İslam dünyasının diğer coğrafyalarında yaşanan siyasal
Mevlana Celalettin Rumi'ye nispet edilen -sonraki adı ile "Mevlevilik" olan- Celaliye, yine Sadreddin Konevi tarafından temellendirilen Ekberllik hareketi Anadolu'nun sosyo-kültürel koşullarının oluşturduğu fikri hareketlerdi ve tamamen Konya'dan yönetiliyorlardı. Bunlardan başka Anadolu'da Yesevilik, Kübrevilik, Babailik, Bektaşilik, Kalenderilik gibi güçlü tasavvufi hareketlerde kendisini gösteriyordu. Bunların bir kısmı Orta Asya bozkır geleneğini temsil ederken bir kısmı Fars kültünden besleniyordu bir kısmı da Bağdat-Basra ekolünün temsilcileriydi. Farklı eğilimlere mensup bu zümreler bir taraftan İslam ile yeni yeni tanışan Türkmenlerin bu yeni dini benimsemelerini sağlarken diğer taraftan da kendi fikri eğilimleri çerçevesinde toplumu teşkilatlandırıyorlardı.
Dini çoğulculuk fikrini geliştirenler arasında en tanınmış olanı John Hick, Mevlana Celalettin-i Rumi'nin ''lambalar farklı, ama ışık aynı'' saptamasından alıntı yaparak şöyle söyler: ''Büyük potansiyel inançlar farklı deneyim yolları oluşturur, yüce bir ilahi Gerçekliği kavrar ve onunla ilişkili bir yaşam sürer; bu yüce Gerçeklik ona ilişkin tüm farklı görüşlerimizin ötesindedir.''
Alevi erkanında Ali ve Muhammed isimleri İslam dininin pey­gamberi Hz. Muhammed ve Hz. Ali’ye değil 'Ay ve Güneş’e işaret ederler. 'Ay ve Güneş' ise birlikte ve ayrı ayrı zamanın başlangıcın­dan bu yana var olan, tüm canlı ve cansız varlıklara ruhunu veren ‘Ya­ratıcı Büyük Ana'nın sembolüdürler. Aleviler tarafından Hz. Ali şah­sında Ay’a ve Güneş’e gösterilen saygının asıl adresini en iyi tarif edenlerden biri de Mevlana Celalettin Rumi’dir. Alevilerin Ay ve Gü­neş ile özdeşleştirip bir ulu nur olarak tarif ettikleri Hz. Ali’yi Mevla­na Celalettin Rumî, şu cümlelerle anlatır. “Cihanın temeli suret buluncaya kadar var olan Ali idi. Yer resmedilinceye, zaman husule gelinceye kadar var olan Ali idi. Veli, vasiy olan Şah Ali, cömertliğin, keremin, bağışın Sulta­nı Ali idi. Afaka her bakışımda gördüm ki, yakîn yüzünden her var­lıkta var olan Ali idi. Bu küfür olmaz, küfür olan söz bu değil­dir. Cihan var oldukça Ali var olur, cihan var olurken de Ali vardı.’ Mevlana Hz. Ali’yi, cihan var olmadan evvel var olan, cihan var oldukça da var olacak olan, sahip olan, koruyan, cömertliğin, keremin, bağışın sultanı olarak vasıflandırmıştır. Mevlana’nın Hz. Ali için sıra­ladığı sıfatlar ve vasıflar, yedinci yüzyılda yaşamış bir insanı tarif için fazlaca abartılıdır. Mevlana burada Hz. Ali’yi değil de, evrenin ilk olu­şumunda, var olan ve sonunda var olacak olan, doğanın mutlak haki­mi, bolluk ve bereket ihsan eden ‘Yaratıcı Büyük Ana’yı tanımlamış gibidir.
Sayfa 88 - KalkedonKitabı okudu
Reklam
İkinci Bölüm
-“Neyi gerçekten kalpten istersen, o şey bir gün mutlaka gelip seni bulur.” ~Mevlâna Celâlettin Rumi~
Sayfa 192 - Aya.Kitap YayıneviKitabı okudu
“ Akıl, aşk ve can! Bu üçü üçgendir. Her derde çare, her yaraya merhemdir.” Mevlânâ Celalettin Rumi
Ne kadar anlatırsanız anlatın, karşınızdakiler anlayabildiği kadar anlarlar. Mevlana Celalettin Rumi
Yanmak var yanmak var. Odun yanınca kül olur, insan yanınca kul olur, ne de güzel demiş Mevlânâ Celalettin Rumî
Reklam
Geçmişi unut Koy bir kenara Yeni bir sayfa aç Kurtar benliğini dünden. Bugünün çocuğu ol Bütün bilgeliği ve gülümseyişiyle gençliğin Şu anı hiç terk etme ne olur Sonsuza uzanan şu günu, terk etme. (Mevlânâ Celalettin Rumi)
Sayfa 186Kitabı okudu
Mevlana Celaleddin Rumi'ye göre Türkler
Celalettin Rumi Mesnevi'sinde diyor ki: "Eğer Türk bir seslenirse, Allah korusun, köpeği bir tarafa bırakın, erkek aslan bile kan kusar". Başka bir yerinde de, "Eğer Türk'ü ziyafete davet ederlerse önce bir Türk usulünde derme ev kurarlar yahut satın alırlar, Türk'ü ancak bundan sonra ziyafete davet ederler" diye hakim ve efendi millet olan Türk'e karşı ihtiram muamelesinin nasıl yapıldığını Türklerin adetlerinden alarak göstermiştir. Divan-ı Kebir'inde de, köleliğe satılan Türklerin, hemen padişahlığa yükselmesini, sonunda Türkleri köle olarak satın alan ve satan Arapların dar ağaçlarında sallandırılarak cezalandırılma edildiğini şu cümlelerde anlatmıştır: "Öteki Türk'ü o bir sene esir götürmüşlerdi; bak şimdi bu sene bunu yapan Arap darağacında sallanıyor". Yine diyor ki: "Türk'ün başında taç vardır, bunu sana iman diye tesmiye edeyim; hindu'nu gözünde ise küfür damgası basılmış bulunuyor". Türk odur ki onun himayesi sayesinde köy ehli yabancıya haraç vermekten kurtulur…
Sayfa 395Kitabı okudu
"Hepimiz tek kanatlı melekleriz ancak birbirimize sarılırsak uçabiliriz." ~ Mevlânâ Celalettin Rumi ~
Mevlana Celalettin Rumî: Lambalar farklıdır, fakat ışık aynıdır.
Sayfa 114Kitabı okudu
Mevlana Celalettin Rumi "Kardeşim sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünürsün, gülistan olursun. Diken düşünürsün dikenlik olursun" diyerek ne düşünürseniz, onu hayatınıza davet edeceğinizi vurgulamıştır.
Sayfa 39 - Destek yayınlarıKitabı okudu
81 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.