Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
236 syf.
9/10 puan verdi
Ölüme yakından dokunanlar, hayatın değerini en iyi bilenlerdir. Merhaba sevgili kitap dostlarım nasılsınız? Bugün sizlere değerli yazarımız
Selami Çınarcı
Selami Çınarcı
kaleminden Zirvelerin Ötesinde kitabı ile geldim. Yazarın okuduğum ikinci kitabı kalemini gerçekten beğeniyorum tavsiye ederim. #kitabınkonusu Rehber olan Cuma İngiliz arkeolog Lisa'ya
Zirvelerin Ötesinde
Zirvelerin ÖtesindeSelami Çınarcı · Ateş Yayınları · 20244 okunma
bir zavallı ki en çok şefkat ve korunmaya muhtaç olan masumiyet zamanını belaların en çirkini denilmeye layık bir felaketin her çeşit fenalığı içinde geçirir, bir mazlum ki ömrünün acı tatlı günleri arasında bir mutluluk baharı detlisi olan bir düşkünlüğün bin türlü felaketiyle geçerse yaşadıklarını ne kadar hayallerden soyutlayarak düşünürse düşünsün bedeni ruh için, dünyayı da beden için mezardan başka bir şey olarak görmemesi ve bu yüzden ölümü ne kadar korkunç, ne kadar lezzetleri yok edici saysa da yine hayata tercih etmesi doğaldır
Reklam
İnsan her adımını mezardan uzaklaştırmak için atar, yine her adımda mezara bir adım daha yaklaşır.
Her gün yataktan değil mezardan kalkmış gibi hissediyorum…
İnsan her adımını mezardan uzaklaştırmak için atar, yine her adımda mezara bir adım daha yaklaşır.
Bir zavallı ki en çok şefkat ve korunmaya muhtaç olan masumiyet zamanını belaların en çirkini denilmeye layık bir felaketin her çeşit fenalığı içinde geçirir, bir mazlum ki ömrünün acı tatlı günleri arasında bir mutluluk baharı sayılan gençliğinin başlangıcı aşk gibi duyguların en şid- detlisi olan bir düşkünlüğün bin türlü felaketiyle geçerse yaşadıklarını ne kadar hayallerden soyutlayarak düşünürse düşünsün bedeni ruh için, dünyayı da beden için mezardan başka bir şey olarak görmemesi ve bu yüzden ölümü ne kadar korkunç, ne kadar lezzetleri yok edici saysa da yine hayata tercih etmesi doğaldır.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
·
Puan vermedi
Kitabın ana karakterinden biri olan Arap ihsan efendi yeğeni Uzun İhsan efendiyi ziyaret etmek için İstanbul’a gelir. Bir süre burada kaldıktan sonra kölesi Alibazı da bırakıp geri döner. Uzun ihsan efendi oğlu Bünyamin ile yaşamaktadır. Ancak İhsan efendi hiç çalışmadığı ve sürekli uyuduğu halde evin geçimi sağlayabilmektedir. Bünyamin bu durumdan şüphelenir ve babasının sürekli uyumak için içtiği şuruptan içer ancak dozu fazlaca kaçırdığı için herkes onun öldüğünü düşünür. Bünyamin kendine geldiğinde mezardan çıkar evine döner sonrasında ise lağımcılar ocağında çalışmaya başlar. Bu ocakta Zülfiyar adlı casusu kurtarmaya çalışırken patlamada yaralanır yüzü tanınmaz hale gelir. Bu patlama sırasından Zülfiyarın kara parası eline geçer ve Zülfiyar her yerde bünyamini arar ama bünyaminin yüzü tanınmaz halde olduğu için onu bir türlü bulamaz. Bünyamin babasının Zülfiyar ve onun efendisi Ebrehe tarafından kaçırıldığını öğrenince onların yanına gelir ve onlardan olur, yüzüde tanınmaz halde olduğu için kimse ondan şüphelenmez. Babasını bu süre zarfında sadece bir kere görür ama artık babası ne duyabiliyordur ne de konuşabiliyordur. Bir süre sonra Ebreheyi öldürüp tekrar özgür olduğu hayata geri döner. Kitap tamamen birbiri ile bağlantılı olay ölgüsünden oluşmaktadır.
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayıncılık · 201548,1bin okunma
Bir zavallı ki en çok şefkat ve korunmaya muhtaç olan masumiyet zamanını belaların en çirkini denilmeye layık bir felaketin her çeşit fenalığı içinde geçirir, bir mazlum ki ömrünün acı tatlı günleri arasında bir mutluluk baharı sayılan gençliğinin başlangıcı aşk gibi duyguların en şid­detlisi olan bir düşkünlüğün bin türlü felaketiyle geçerse yaşadıklarını ne kadar hayallerden soyutlayarak düşünürse düşünsün bedeni ruh için, dünyayı da beden için mezardan başka bir şey olarak görmemesi ve bu yüzden ölümü ne kadar korkunç, ne kadar lezzetleri yok edici saysa da yine hayata tercih etmesi doğaldır.
Sayfa 128Kitabı okudu
Mutluluk kişinin değerlerini elde etmesinden kaynak­lanan bilinç durumudur. Eğer bir insan üretken işe de­ğer veriyorsa, onun mutluluğu, başarısının hayatına ne derece hizmet ettiğinin bir ölçüsüdür. Fakat eğer bir kişi bir sadist gibi yok etmeye veya bir mazoşist gibi kendi­ne işkence etmeye - veya bir mistik gibi mezardan son­raki hayata - veya bir yarış arabası sürücüsü gibi akıl­sız ''heyecanlara'' değer veriyorsa, kişinin sözde mutlu­luğu onun kendisini yok etmeye çalışmasındaki başarısı­nın bir ölçüsüdür. Tüm bu akılcı olmayan kişilerin duy­gusal durumlarının mutluluk olarak ve hatta zevk ola­rak değerlendirilmesinin uygun olmadığı da eklenmeli­dir: o sadece kronik dehşet durumundan elde edilen an­lık bir rahatlamadır. Happiness is the state of consciousness resulting from the achievement of one's values. If a person values productive work, his happiness is a measure of the extent to which his achievement serves his life. But if a person values self-destruction like a sadist, or self-torture like a masochist - or life after the grave like a mystic - or mindless "thrills" like a race car driver, then his so-called happiness is a measure of his success in trying to destroy himself. It should be added that the emotional states of all these irrational persons are not appropriate to be regarded as happiness or even as pleasure: it is only a momentary relief from a state of chronic terror.
Sayfa 37 - Plato Film Yayınları 4. Baskı Çevr. Nejdet KandemirKitabı okudu
Bu gibi aç ölenlerin çürümüş kemiklerine mer­merden bir köşk yapmaya kalkışmaktan ne çıkar? Sadakay­la dikeceğimiz iki taş o tunç lisanın kendi sahibine yaptığı çınlayan mezardan daha güzel ve daha sağlam mı olacak?
Reklam
Bir zavallı ki en çok şefkat ve korunmaya muhtaç olan masumiyet zamanını belaların en çirkini denilmeye layık bir felaketin her çeşit fenalığı içinde geçirir, bir mazlum ki ömrünün acı tatlı günleri arasında bir mutluluk baharı sayılan gençliğinin başlangıcı aşk gibi duyguların en şiddetlisi olan bir düşkünlüğün bin türlü felaketiyle geçerse yaşadıklarını ne kadar hayallerden soyutlayarak düşünürse düşünsün bedeni ruh için, dünyayı da beden için mezardan başka bir şey olarak görmemesi ve bu yüzden ölümü ne kadar korkunç, ne kadar lezzetleri yok edici saysa da yine hayata tercih etmesi doğaldır.
Sürpriz yumurtadan çıkan mektup..
Babaannemin vefatından sonra babam sıkça mezarlığa gitmeye başladı. Babamın yanında olmak için bende gidiyorum haliyle. Çok kuru gördüğüm çiçekli mezar varsa elimden geldiğince sulamaya gayret ediyorum. Yine suladığım, yaban otları ayırdığım bir mezardan bu fotoğraf. Çiçeğin dibinde sürpriz bir yumurta buldum, içini açayım dedim torunu mektup yazıp bırakmış ninesine😔 Market raflarında ki sürpriz yumurtalar o günden beridir bunu hatırlatıyor bana...
“Ölmekten korkmuyor, hayata dair her şeye acı bir mizahla, küçümseyen bir alaycılıkla bakıyordu. - Geçmişi olmayan; geleceği önündeki mezardan, bugünüyse içindeki canhıraş hayat ateşinden ibaret bir adamdı.”
Sayfa 335 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Kimdi neydi, Martın asla öğrenemedi. Geçmişi olmayan; geleceği önündeki mezardan, bugünüyse içindeki canhıraş hayat ateşinden ibaret bir adamdı.
Sayfa 335Kitabı okudu
129 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.