Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
And olsun!
Ankaralılar Oğuz boyundan gelmedir. Töreye göre, milli felaket günlerinde, bir devlet yıkılıyorsa yeni devleti kurmak için lider seçerlerdi. Bu sayede tarihin hiçbir döneminde devletsiz, başsız kalmadılar. geleneğin ismi de vardı: Kızılca Gün
Milli Eğitim Bakanı geliyor aklıma.
İnsanın içindeki ışığı söndürmeye and içmiş zalim müdürler...
Güneşli Günler
Reklam
Barnabas İncili’nin akibeti nereye varacak?
Barnabas İncili’nin akibeti nereye varacak? 1983 Kışında, Şırnak'ın Uludere kazasına bağlı "Kela Memo" mevkiinde av köpekleriyle avlanmaya çıkan Timurhan Ağa ve adamları bir ara köpeklerini kaybederler. Köpeklerinin yeraltı gibi bir yerden seslerini işitirler. Mağara gibi bir yerden girdiklerinde aşağıya doğru yol olduğunu
The Young Turks‘ Crime Against Humanity: The Armenian Genocide and Ethnic Cleansing in Ottoman Empire (Genç Türklerin İnsanlık Şuçları: Ermeni Soykırımı ve Osmanlı İmparatorluğunda Etnik Temizlik), Princeton University Press tarafından Amerika’da yayınlandı. Taner Akçam’ın tespit ettiği iki uç noktadan ilkine göre, ‘İttihatçılar soykırım kararını
Misyonerlerin Dünya Üzerindeki Faaliyetleri
Amerika'da Misyonerlerin Oynadıkları Rol ve Faaliyetleri "Dini ve Milli Bütünlüğümüze Yönelik tehditler" adlı kitabında Haydar Baş, Misyonerlerin Amerika ve dünya üzerindeki faaliyetlerini şöyle anlatıyordu: Kristof Kolomb sonradan Amerika adını alacak kıtaya ayak bastığı zaman burada çok yüksek bir uygarlık seviyesine erişmiş medeniyetler vardı. "Şimdiki Meksika'da, Orta Amerika ve Antiller'de, And Dağları'nın Kuzey ve Orta kesimlerinde yaşayan halklar Avrupalı işgalciler tarafından yok edilmeye başlandıkları sırada Altın Çağı'nı yaşayan uygarlıklara sahiptiler. Meksika'nın yüksek yaylalarında Toltek ve Aztek, Antiller'de Karaib, şimdi Kolombiya adı ile anılan topraklarda Chibeha, Peru ve Bolivya adalarında İnka uygarlıkları kurulmuştu. Bu uygarlıkların bir bölümü yoğun nüfuslu, halkı toprağa bağlı ve tarımsal kentlere sahip uygarlıklar, siyasal örgütlülük düzeyi bakımından devlet, hatta bir kısmı imparatorluk aşamasına kadar evrimleşmişti. Araştırmacıların tahmini hesaplarına göre K. Kolomb'un Hint adaları sandığı Antil adalarına ayak bastığı tarihte bütün Amerika kıtasının nüfusu 30-50 milyon arasındaydı.
Mustafa Kemal’in 1907 Misak-i Milli Haritasında...
(Milli And Haritasında) Suriye-lrak hududları bugünkü gibi değildi: HALEP bizdeydi, MUSUL/KERKÜK petrolleri bizdeydi. EGE’de, onikiada elimizdeydi. AKDENİZ’de, 1878’de İngiliz emânetine verdiğimiz Kıbrıs bizimdi. Trakya’yı Doğu-Batı diye yapmacık ikiye bölmeden tabiî sınırları içinde muhafaza ediyorduk. Evlâd-ı Fâtihan diyârı Rumeli’den elimizde kalabilmiş Selânik-Manastır-Kosova-Yanya’yı Anadolu kadar vatan sayı­yorduk. Bugün nasıl bir çıban başı olduğu ortada olan Irak-Suriye hudutlarının gayr-ı tabiîliğine yol vermeden, Halep-Lâziki- ye-Bekka’ya kadar, öte yandan Kerkük-Süleymaniye-Musul’u Misak-ı Millî içindeki vatan toprağı sayıyordu Mustafa Ke­mal’in haritası... Bu harita, hasta adam Osmanlı’nın taksimini bekleme­den, kan dökülmesine ve mukadder mağlubiyetleri bekleme­ den, şekil olarak sınırlarımız içinde olmasına rağmen asla ve hiç bir zaman bizim olamamış toprakları asıl sahihlerine bırakarak, TEMELİ TÜRK OLAN BİR MİLLİ DEVLET’in hududlarını gösteriyordu. Yemeni, Hicazı, Filistini ve 1911’de, devlete rağmen gö­nüllüler hâlinde Mısır üzerinden gidib İtalyan istilâsına karşı savunduğumuz Trablusgarbi (Libyayı) asıl halkına bırakıyor­du. Bırakacağımız yerlerdeki Türklerin, Türkden gayrılarla mübadelesini bile düşünmüştü. Aradığı TEMELİ TÜRK OLAN devletti. Hasta adam’ın mirâsı üzerinde nasıl olsa arala­rında ihtiras boğuşması yapacaklardı. Kavgadan asıl hududlara sahib ve ezilmemiş çıkmalıydık: Başka çâremiz yoktu. Nasıl bir ruh hâli ile bilinmez, Ali Fuad, 1907 tarihli olan Mustafa Kemal’ in bu Misak-ı Millisi’ni ölümünden bir yıl ön­cesi, 1967’ye kadar açıklamamıştı
Sayfa 23 - Kazancı KitapKitabı okudu
Reklam
Osmanlı İmparatorluğu'nun parçalanması ve bu süreçte Osmanlı azınlıklarının rolü konusunda çeşitli çalışmalar yapmış olan tarihçi Salahi Ramadan Sonyel, Pontus Milli Kongresi Başkanı Constantinides'in 1918 Kasım'ında hazırladığı bir memorandumda, Pontus bölgesinin Batum'dan Sinop'a kadar olan bir bölgeyi kapsadığını ve bu
Sayfa 48 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Cephede Sünni, Alevi, Türk, Kürt, Çerkez, Abaza) Tatar, Boşnak, Laz, Pomak, Arap, kısacası bütün Anadolulular birlikte kan dökerlerken, işgal altında olmayan bütün şehirlerde de mitingler yapılıyor, camilerde toplanılıp zafer için dua ediliyor, mevlit okunuyor, aşiret ve derneklerden Meclis Başkanlığına her gün orduya destekleyen telgraflar yağıyordu. Anadolu altı yüzyıldır ilk kez böyle bir birlik yaşamaktaydı. Buna karşılık Yunan ordusunun Ankara'ya girmesini isteyenler de vardı. Bunlardan biri de yazar Ali Kemal Bey'di. Akşam bir İngliz dostuyla konuşmuş, Yunan ordusunun Ankara yolunu açtığını öğrenmişti. Bu yüzden pek neşeliydi; "Demiştim sana, Ankara ordusu Yunanı yenemez. Yenemiyor iste. Yunan ordusu yarın öbür gün Ankara'ya girer, bu haddini bilmez serserileri yakalar. Çok da iyi olur. Bu kuru gürültü biter, başımızı dinleriz. İstiklal, hürriyet, milli and, milliyetçilik filan gibi iyi tınlayan içi boş laflarla vakit kaybetmez, tıpkı Yunanistan gibi İngiltere'ye bağlanırız. Her sorunumuzu çözecek tılsım budur.."
Sayfa 448 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Şu konuşmayı duyabilmiş olsam sanırım aklımı kaçırırdım !!
"İşittim ki bazı arkadaşlar yoksulluğumuzu bahane ederek memleketlerine dönmek istiyorlarmış. Ben kimseyi zorla Milli Meclis'e davet etmedim. Herkes kararında hürdür, bunlara başkaları da katılabilirler. Ben bu kutsal davaya inanmış bir insan sıfatıyla buradan bir yere gitmemeye karar verdim. Hatta hepiniz gidebilirsiniz. Asker Mustafa Kemal mavzerini eline alır, fişeklerini göğsüne dizer, bir eline de bayrağı alır, bu şekilde Elmadağı'na çıkar, orada tek kurşunum kalana kadar vatanı müdafaa ederim. Kurşunlarım bitince bu aciz vücudumu bayrağıma sarar, düşman kurşunlarıyla yaralanır, temiz kanımı, kutsal bayrağıma içire içire tek başıma can veririm. Ben buna and içtim.
Sayfa 267 - İnkılap Yayınevi 1. Baskı 2014Kitabı okudu
·
Puan vermedi
#TOZLURAFLAR #SİNEKLİBAKAL Tozlu raflar köşemizde , türk edebiyatimizin harika kalemi olan , (onbaşı ) Halide Edib den '' sinekli bakkal'' var. İlk olarak İngilizce The Clown and His Daughter, (Soytarı ile Kızı) adıyla 1935 yılında Londra'da yayımlanmıştır. Türkçe olarak ilk defa 1935 yılında Haber gazetesinde tefrika
Sinekli Bakkal
Sinekli BakkalHalide Edib Adıvar · Can Yayınları · 202218,6bin okunma
Reklam
Türkiye'yi bir mozaik olarak değerlendiren AKP'li Millî Eğitim Bakanı, okullarda çocuklarımızın söylediği "Türküm, doğruyum" diye başlayan Millî And'ı çok milliyetçi buluyor! İnsanın içinden Atatürk'ün şu sözlerini bunların yüzüne karşı haykırmak geliyor: "Bu memleket tarihte Türk'tü! Bugün de Türk'tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır!"
Sayfa 312Kitabı okudu
Sakarya Savaşları sırasında ise bir İngiliz dostuna şunları söylemekteydi Ali Kemal: Demiştim sana, Ankara ordusu Yunanı yenemez. Yenemiyor işte! Yunan ordusu yarın öbür gün Ankara'ya girer, bu haddini bilmez serserileri yakalar. Çok da iyi olur. Bu kuru gürültü biter, başımızı dinleriz. İstiklâl, Hürriyet, Millî And, Milliyetçilik filân gibi iyi tınlayan içi boş laflarla vakit kaybetmez, tıpkı Yunanistan gibi, İngiltere'ye bağlanırız. Her sorunumuzu çözecek tılsım budur" Evet, Ali Kemal'in düşünceleri buydu, ona işte bu yüzden hâin damgası vurulmuştur ve bedelini hayatı ile ödemiştir! İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde hocalık da yapan yazar Cenap Şahabettin de benzer düşünceler içersindedir. İzmir'in Yunanlılar tarafından işgali üzerine talebelerine "Niçin müteessir oluyorsunuz efendiler, memnun olmalısınız; Yunanlılar bizim menfaatimize çalışıyor; memleketi eşkiyalardan temizlemeye uğraşıyor Batı medeniyetini getiriyor" diye konuşabilmektedir.
Sayfa 206Kitabı okudu
BİLANÇO TABLOSU BİR MUHASEBE
Görüşlerimi toparlamaya hazırlanırken, bu bölümde birkaç noktaya temas etmek istiyorum. Öncelikle, İngilizlerin Hindistan'da yaptıkları her şeyi kötülemek gibi bir niyetim olmadığını söyleyeyim. İnsanoğlunun yaptığı her işte olduğu gibi sömürgeciliğin de olumlu ve olumsuz tarafları vardı. Hindistan'daki bütün İngiliz yetkililer Clive
297 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.