Müstakbel efendimizin yaşayacağı dehşet, şimdiye kadar benzerini hiç kimsenin duymadığı, tam anlamıyla yalnız olanın ölçüsünde, tüm insanlığın karşısına dikilmiş bir mutlulukla süslü olacaktır: ürküntü içinde hüküm süren bir tanrıya benzer, başsız sonsuz, kadiri mutlak bir panik içinde, bir Prometheus ’un tersliğiyle bir Yehova ’nın aşırı güvenini bir araya getiren uğursuz bir mutluluk; muhayyile ve düşünce için bir rezalet olacaktır bu; hem mitolojiye hem teolojiye meydan okuyacaktır.
Kelimeler okyanusuna dalmak,
aklın geniş tarlalarında aylak aylak dolaşmak, muhayyile dağlarına tırmanmak.
Umarım bu müthiş sözleri laf olsun diye alıntılamadığımı anlıyorsunuzdur. Cidden. Bilgi bizi özgür kılar, sanat bizi özgür kılar. Kütüphane özgürlüktür.
Yaşar Kemal, haddini bildiği zaman bir ümmi-i âriftir. Bir köy odasında tatlı tatlı Hz. Ali cenkleri anlatabilir, kasaba kahvesinde saz çalmak da gelir elinden. Coşkun bir muhayyile, ayıklanmamış bir dil, tam bir «halk ozanı». Bu zeki Anadolu çocuğunu, azgın bir graphoman yapan, mesuliyetsiz tenkitçilerle reklâm esnafı. Biz Yaşar Kemal'in bu çıkarcı veya ideolojik övgülerle kendinden geçmemesini temenni ederdik. Mütevazi kabiliyetleri olan bu arkadaş, Nobel peşinde koşacağına daha çok okusa, daha az yazsa, hem kendisi hem de edebiyatımız için hayırlı olurdu.