Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Mustafa

Mustafa
@mustafadayibas
23 Nisan
8 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Hey
Jonathan, "Utan Sully," dedi serzenişle. "Lütfen aptalca davranma. Bugüne değin öğrendiklerimizi unutmuş gibisin. Eğer dostluğumuz zaman ve uzaklıkla sınırlıysa, o yok demektir. Zaman ve uzaklıkla sınırlı olmayanı yaşıyoruz biz. Uzaklığı yenince hep aynı yerdeyiz, zamanı yenince hep aynı anın içindeyiz. Böylece her an için birlikte olacağımızı düşünmedin mi?"
Sayfa 60 - SayKitabı okudu
Reklam
Üzgündü, ama yalnızlık değildi bunun kaynağı. Onu asıl üzen şey, öteki martıların tanrısal bir uçuş gücüne inanmayı yadsımış olmalarıydı. Onlar bakmaktan ürkmüşler, ileriyi görmekten kaçınmışlardı.
Sayfa 32 - SayKitabı okudu
Yaşam, bağrında taşıdığı olanaklardan ötürü ne büyük bir anlam yüklüydü! Balıkçı teknelerini bezginlikle izlemenin ötesinde çok şey vaat ediyordu artık. Yaşamın da bir amacı olmalıydı. Kendimizi bilgisizlikten arındırabilir; akıl, bilgi ve yücelik içinde özümüzü yeniden kazanabiliriz. Özgür olabiliriz. Uçmayı öğrenebiliriz...
Sayfa 28 - SayKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Düşün! Bize, matematik dünyasının kurgusal ve sonsuz olduğu öğretildi. Bunu kabul ederim. 1’den sonra 2 gelir dendi. Bunu da kabul ederim. Ama sonra, 1 ile 2 arasındaki sonsuzluğu düşündüm. Peki o nereye gitti? Irrasyonel sayılar varken bir sayıdan sonra diğer bir tam sayı nasıl gelebilir? Eğer 1’den sonra virgül konursa ve bunun da kıçına sonsuz sayı konabiliyorsa 2 nasıl gelir? İşte! Soru bu! Yanıtsız bir soru. Ve işte matematiğin hatası! Dolayısıyla matematik yok. Onun üzerine kurulmuş dünya düzeni de yok... Ama ben anlayabilirim. Anlayabilirim bu sorunu. Ve o zaman ortaya yaklaşık sayılar çikar. Yani hiçbir sayı tam değildir. Hepsi tama yaklaşır. Ama varamaz. Demektir ki, 1,999..9'u bize 2 diye yutturmaya çalışan bir dünyanın çocuklarryız. Ve dünya da aslında tam gibi görünürken, aslında bir irrasyonellik harikası. İşte bunun için hayat yoktur. Olsa dahi o da irrasyoneldir! Yani anlamsızdır. Ne bir başlama nedeni, ne de bir oluş nedeni vardır. Evrende uçuşan kocaman bir irrasyonellik. Tabii ki dünyanın bir anlamı olması gerekmiyor. Belki de onu anlamlandıran üzerinde yaşayan alkıl sahibi yaratıklardr. Ama onların da bizi getirdiği nokta ortada!"
Sayfa 41
Sosyal medya...
Nurda Gürbilek, Mağdurun Dili kitabında "her şeyi anında parodileştiren, akıl yürüterek yenemediğini şakanın gücüyle değersizleştiren, inançsızlığı başkalarını eleştirmeye değil, küçük düşürmeye adamış sinik alaycılık" tan bahseder. "Bir bakış açısını bir başkasına yaslanarak geçersizleştirmeye dayanan bir 'ne desem yalan' halini, her problemin hakkından bir sözcük oyunuyla gelen bir hafifseme tekniğini, doğruyla bağını çoktan koparmış bir maske düşürme merakı" nı anlatır. Bu hali en coşkulu biçimde sosyal medyamızda görebilirsiniz. Hangi hobilerimi bırakıp hangilerine devam etmem gerektiğini, yeni kitabımı ne zaman yazmam gerektiğini, oğlum Ali'ye nasıl davranmam gerektiğini, ne tür müzikler dinlemem gerektiğini sosyal platformlardaki bu "meraklı" lardan duydum. Güzel insanlarla tanışmama vesile olmuşsa da ne yalan söyleyeyim, bu akıl donduran mecralardan epey yoruldum.
Reklam
Başarının Düşmanı Tembellik
Tembellik insan karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir. Bilakis, eski peri hikayelerindeki kahramanlar gibi, şekilden şekile girerek ve bin bir hile kullanarak insanı alt etmeye çalışan bir namerttir. Tehlikesinin büyüklüğü de buradan gelmektedir.
Sayfa 17 - Yağmur YayınlarıKitabı okudu
Eğitimin Amacı?
Gönül ister ki, mekteplerimiz, ilkinden yüksek tahsilin sonuna kadar, derece derece gençlere öğrenme ve yetişme yolunda emniyetle yürümenin usulünü öğretsin; çalışıp muvaffak olmanın sırrını göstersin. Mektep, bilgi imal eden bir fabrika halinde çalışmasın ve gençlerin yalnız zekaları üzerinde kalmasın, iradeleri üzerinde de dursun ve onların ruhi terbiyelerini yapsın. Çünkü insanın kıymet ve kuvveti, bilgisinin genişliğinde olmaktan çok, benliğine sahip ve iradesine hakim olabilmesinde; iyi huylarında ve ruhi terbiyesindedir.
Sayfa 15 - Yağmur YayınlarıKitabı okudu
Bir gün, belki on sene oluyor, bir hocam bana: 'Zekanı har vurup harman savuruyorsun!' demişti. Doğru... Zekamı har vurup harman savurdum ve sonunda iflas ettim... Hiçbir şeyim kalmadı... Ben zekayı radyum gibi bitip tükenmez bir cevher sanıyordum... Onun insan eliyle yetişip gelişen bir şey olduğunu düşünmüyordum... Adam olmak değil, enteresan olmak; bir şey yapmak değil, bir şey yapanlara istihfafla (küçümseyerek) bakacak bir yere çıkmak istiyordum... Halbuki bugün sonsuz zaman ve mesafenin içinde ben neyim? Bir solucandan, bir ayrık kökünden daha ehemmiyetsiz, daha değersiz, daha lüzumsuz bir mahlukum...
Sayfa 265 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Tembelliğimiz
Hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.
Sayfa 263 - YKYKitabı okudu
Reklam
Ömer'in İçindeki Şeytan
İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum.
Sayfa 262 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
İyi taraf, Kötü taraf
Yaradılışımın artık biçimlendirme gücünü aktarmış olduğum kötücül yanı, az önce alaşağı etmiş olduğum iyicil yanı kadar dinç ve gelişkin değildi. Ne de olsa onda dokuzu uğraşıp didinmekle, erdemli olmaya ve nefsimi bastırmaya çabalamakla geçmiş olan hayatım boyunca kötücül yanım yan gelip yatmış, pek o kadar hırpalanmamıştı. Edward Hyde’ın Henry Jekyll’dan çok daha ufak tefek, zayıf ve genç olmasının nedeni bana kalırsa buydu.
Sayfa 68 - Dr. Jekyll (İçinde Bay Hyde’ı bulundurmayan)Kitabı okudu
Soru sormak ve kıyamet günü arasında pek çok benzerlik vardır. Soru sormak bir taşı harekete geçirmek gibidir. Bir dağın tepesinde öylece oturduğunu düşün; taş başlar yuvarlanmaya ve öteki taşları da harekete geçirir; çok geçmeden, taşlardan biri evinin arka bahçesinde oturan kendi halinde (hem de en son akla gelebilecek) bir adamcağızın tepesine iniverir, ailesi de dımdızlak ortada kalır. Yok, efendim, ben ilkemden şaşmam: Birinin canı burnuna gelmişse ona fazla soru sormayacaksın.
Sayfa 6 - İş Bankası Kültür Yayınları, Bay EnfieldKitabı okudu
Komşu Parsons
Parsons, Winston'ın Gerçek Bakanlığı'ndan iş arkadaşıydı. Şişmanlığına karşın herkesi serseme çevirecek kadar cevval, ahmak denecek kadar gayretkeş bir adamdı; Parti'nin varlığını sürdürmesi, Düşünce Polisi'nden bile çok, sorgusuz sualsiz inanan, körü körüne bağlanan böylelerine bağlıydı.
Sayfa 46 - Can YayınlarıKitabı yarım bıraktı
Çalışmak
Koca bir yıl köle gibi çalıştılar. Ama böyle çalışmaktan mutluydular; ne yapıyorlarsa bir avuç aylak ve soyguncu insanın çıkarı için değil, kendi çıkarları uğruna ve gelecek kuşaklar için yaptıklarının bilincinde olduklarından, var güçleriyle çabalıyorlar, her türlü özveriye sessizce katlanıyorlardı.
Sayfa 77 - CanKitabı okudu
40 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.