Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
Bu kitabı kafam rahatken tekrar okuyacağım.Ne desem ne yazsam bilemedim.Birincisi isim daha uygun olabilirdi.İsim içeriğe zayıf kalmış.Bazı yerlerde rastlantıları abartmıştı.Gerçekten abartı vardı.Ermeni sorununa karşı Türklerin duyarsız kaldığını , 1923'ten öncesini kabul etmediklerini belirten sayın yazar hanımefendi o zaman neden borç ödedik "Türkiye Düyun-u Umumiye' ye olan borcunun son taksitini, ilk dış borcun alınmasından tam bir yüzyıl sonra, 25 Mayıs 1954' te ödemiştir." (Kaynak : tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrki... ) Ermeni soykırımı yanlı anlatılmış gibi geldi bana.Bu insanlar yüzyıllarca mutlu mesut yaşamamışlar mıdır? Tekrar değerlendirelecek.
7 vermemin sebebi kurguyu beğenmemdir ve yazarımıza duyduğum saygı.
Bir Sarah jio klasiği. ..Eğer yazarın bir kitabını okuduysaniz diğer kitapların sonunu siz yazabilirsiniz ve büyük ihtimal yanilmazsiniz...gizemli ev, bu ev de bulunan gunluk,beklenmeyen mektup,ilginç akraba ilişkileri ...karakterler :ressam ,yazar,aşk acısı çeken kadın vs...veee MUTLU SON
Teknolojiyle iç içe güzel bir kurguydu. Anlatımın tek karaktere bağlı olmaması ve bir çok cepheden olması gayet iyi olmuş. Hareketli sahnelerin de çok olması beni çok mutlu etti hele son sayfalar aksiyon sahnesi izliyor gibiydim ve çok başarılı sahnelerdi. Sobol'u ve Hayaletini çok sevdim, ikincisi çıksa da okusak.
2 ile 3 puan arasında kararsız kaldım, ilk sayfalarda 2 düşünüyordu ancak son sayfalara doğru ortaya çıkan gerçekler hoşuma gitti ancak kitabın sonunu sevmedim. Mutlu sonları özellikle çok mutlu sonları sevemiyorum bana fazla itici geliyor, kendimi peri masalı okuyor gibi hissediyorum buruk sonlar daha gerçekçi ve samimi geliyor.
Karakterlerde bu tür kitaplardaki karakterlerden farklı pek bir şey görmedim hatta kitaptaki tüm karakterler çok iyi ve mükemmeldi bu beni çok sinir etti. Kacey'in travması verdiği tepkiler zaman zaman sinir etse de çok olağan dışı değildi ancak Trent'e karşı olan tutumu bana oldukça saçma geldi ilk görüşte nefesi kesilmeler, kimsenin elini tutmazken onunkini tutunca sorun yaşamaması... Özellikle yılanla ilgili bölüm çok saçmaydı.
Kitapla ilgili tek sevdiğim nokta sanırım Trent'in kimliğiydi ancak yazar onu da fazla romantiğe bağlayıp mahvetti bence.
Fırtına'nın da bir anda hayatının aşkını bulması falan bana çok masalvari geldi özellikle son sayfalardaki ev meselesi.
Bu türe karşı hiç sempatim kalmadı kitapların hepsi neredeyse birbirinin aynısı, iyi olduğuna çok güvenmeden bir daha okumayacağım.
İlk sayfalarda 'adada mahsur kalma' gibi bir klişe olacağını düşünmüştüm ancak öyle olmadı ve bu beni çok mutlu etti. Güzeldi fakat gizem biraz yetersizdi bence son çok hızlı geldi biraz daha uzun olsaydı iyi olurdu. Rizzoli'nin üzerine olan kitaplar daha çok hoşuma gitse de sıkılmadan ve zevkle okudum.
100 dolap ile başlayan serinin son kitabı ve kesinlikle en sürükleyici olanı.Kitap tanıtımında sadece Henry'nin başına gelen olaylar anlatılıyor gibi yazılsa da ,kitaptaki tüm olaylar diğer bütün kahramanların başından geçenlerle birlikte eş zamanlı anlatılıyor.Ayrıca son okuduğum bir kaç kitapta yazarların önemli karakterleri hiç acımadan öldürmelerinden dolayı kestane kralı hep bir tedirginlikle okudum ama sonu mutlu bitti.
112 syf.
9/10 puan verdi
Sadece son cümlesi için bile okunur.."Bile" başkaca nice şey anlamındadır bu cümlede..Kitapla karşılaşmayı da çok özel bir anlama bağlayan yazar kitabın başında "Hoş geldin!" der gibi sizi mutlu ediyor üstelik.Okunmaz da ya ne yapılır? :)
Kitap sınav kitabımızdı.Eski kelimeler olmasına rağmen akıcı bir kitaptı.tarih kitabı sevenler okuyabilir.güzel bir kitap tavsiye ederim tarihi olayları öğrenmek için zevkli bir yol.ama mutlu son beklemeyin derim
Yazar " Yine de bu kitabın son satırını sen yazacaksın... " demiş. Mutlu sonları sevdiğim için ben de öyle yazdım her ne kadar ana karaktere sinir olsamda. Kitap ilginç başladı hatta Dexter gibi bir karakteri konu alıyor sandım ama değilmiş :) İnsan hayatının ister üzerinde uzun uzadıya düşünülerek ister ani kararlarla olsun sonunda kaçınılmazın yaşanacağını, yaşamların nasıl bir anda altüst olabileceğini veya herşeyin yoluna gireceğini konu alan bir kitap. Sağlam bir kurguyla daha güzel olabilirdi.
''Aşk tedavisinden sonra sonsuza dek mutlu ve güvende olacağımı söylediler. Ve ben, onlara hep inandım. Şimdiye dek. Şimdi artık her şey değişti. Artık, bir yalanın baskısı altında yüzyıl yaşamaktansa, aşk hastalığıyla geçireceğim kısacık bir ömrü tercih ederim.''
Yine distopik kitaplar ve ben .
Aşk bir hastalık olarak nitelendiriliyor ve adına amor delirim nervosa deniliyor. Hükumete göre aşk tedavi edilmesi gereken bir hastalık ve insanlar 18 yaşında ameliyat olmak zorunda. Bu ameliyat sadece aşkı elinizden almıyor aynı zamanda tüm duygularınız ve anılarınıza da elveda demek zorunda kalıyorsunuz. Hükumet sizin adınıza her şeye karar veriyor; dinleyeceğiniz müzik, eşiniz, kaç çocuğunuz olacağı...
Daha fazla bilgi vermiyorum. :))
Öncelikle fikir oldukça yaratıcı geldi, karakterler etkileyici ve güçlü. Tabi ki erkek karakter olan Alex olmasaydı kitabın ilk yarısı okunur muydu bilmiyorum. Konusu çok farklı geldiği için okumaya başladım kitap biraz yavaş ilerliyor, zaman zaman sıkıldım ama öyle bir son vardı ki kitapta kitabı okuyan insanların çoğunun 'nasıl yani' dediğini düşünüyorum.
Üçleme olduğunu kitabı bitirdikten sonra öğrendim ve merak ettiğim çok yer var, diğer iki kitabı okumayı düşünüyorum.
Yazar, Bahçemde Yeşeren Umutlar kitabıyla okuyucuları bence çıkmazlara ve büyük bir meraka oradan da kitabın son sayfalarına doğru feci bir beklenmedik sona yani düpedüz şaşkınlığa sürükledi. En azından ben kendi adıma bu duyguların hepsini yaşadım kitap boyunca. DEBBIE MACOMBER; çok başarılı kesinlikle. Kalemi, kurgusu, üslubu çok etkileyici. Gerek Bahçemde Yeşeren Umutlar kitabında olsun, gerekse diğer okuduğum kitaplarında olsun yazarın; konu çeşitliliği, konu bütünlüğü, karakterlerin uyumluluğu, dilinin kendine özgü akıcılığı fevkaladenin fevkinde! Özellikle bu kitabın oldukça şaşırtıcı bir o kadar da mutlu sonla bitmesi, DEBBIE MACOMBER'in kitaplarına düşkünlüğümü daha da artırdı. Bence bu romanı herkes okumalı!
GÜLŞAH ELİKBANK, harika bir fantastik roman kaleme almış. Çok zekice ve çılgınca bir kaleme sahip. Romanda ne ararsanız var; delice yaşanan bir macera, aşk mücadeleleri, iki kabile arasında yaşanan kıran kırana bir savaş, Nil ve Kayra'nın akıl almaz fedakarlıkları. Tüm bunları siz de kitabı okurken yaşarsınız kitabı okurken karakterlerle birlikte adeta. Günebakan serisinin ikinci kitabı Mavi Dağ,tahminimden daha kısa bir sürede sona erdi. Olay örgüsü, çok etkileyici ve dopdoluydu. Fantastik roman sevenler bu kitabı mutlaka okumalı. Ben Günebakan serisinin üçüncü kitabı aynı zamanda son kitabı olan, Kızıl Ölümü okumak için sabırsızlanıyorum. Acaba bu son kitapta karakterleri nasıl bir yaşam bekliyor? Kitabın sonu mutlu mu yoksa mutsuz mu bitecek? Bu soruların cevaplarını çok merak ediyorum.
Hakan Yel beğendiğim polisiye yazarı. Bu kitabını da konusuna bakmadan aldım. Okudukça da çok beğendim. Ülkemizin kanayan yaralarını anlatmış. Anlatırken de sürüklüyor. Kendini kahramanın yerinde buluveriyorsun. Önyargılarımla yüzleştim diyen okuyuculara katılıyorum. Genç subayın gazi oluşu, genç kadının mutlu ailesinin elinden alınışı, engelli insanların sorunları ve en güzeli tüm engellerin ortasında aşk. Ve evet aşk yine hayatları güzelleştiriyor. Yinede hazırlıklı olun şok olacağınız bir son sizi bekliyor.
GÜLŞAH ELİKBANK, Günebakan Üçlemesi serisiyle Türk yazarlar "Fantastik Aşk" türünde etkileyici olamaz şeklindeki eleştirimi yıkmayı başaran tek Türk yazar. Günebakan Üçlemesi beklentimin bayağı üstündeydi. Seriyi bitirdiğimde, yakın bir arkadaşımı kaybetmişim gibi içimde burukluk oluştu. Serinin üçüncü kitabı olan Kızıl Ölüm, son sayfalarına doğru beni çok etkiledi. Özellikle, Fimes'in Nil'e yazdığı o hüzünlü mektup... Yazar okuyucuyu ters köşe yapmayı başarmış durumda. Kitap hiç umulmadık bir sonla okuyucuya veda ediyor. Bu beklenmedik son, tür Fantastik (gerçek dışı) olsa bile okuyucuda derin izler bırakıyor. Kızıl Ölüm'ü bitirdiğimde ne mutlu olabildim, nede mutsuz... Çünkü yazar kitabı öyle bir bitirmiş ki! Adeta ikilemde kalıp, duygu karmaşası yaşıyorsunuz. İkilemde kalmış olsam bile akıcı nir romandı. Sadece yazarın Türk olmasına rağmen neden hayat verdiği karakterlerin çoğu yabancı? Bu soru seri boyunca kafama takıldı. Romanda sadece Nil ve Kayra Türktü.
II.Dünya Savaşı sırasında Pasifik okyanusu'un tam ortasında yaşayan hemşire ile askerin aşk hikayeleri.Rafa kaldırdığımda kendi dünyama dönmek istemedim.Mutlu son ama buruk bir son.Okuyunca benim gibi Kitty'den nefret edeceksiniz.
