Türk Kara Ordusunun Kuruluşu-Sağlık Durumu-Kayıp "Türk Tarihi" Hakkında
Ağustos ayı içinde Bozkurtların Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor romanlarının onuncu baskısı yapılır. Bozkurtlar adıyla iki kitabın bir arada yayımlandığı ikinci baskı. Son baskıda renkli resimler de var (Hacaloğlu 2013: 315, 321). 26 Ağustos 1974'te Türk Kara
13 Kasım 1973: Atsız Toptaşı Cezaevi'nde
Dört aylık rapor Adli Tıp'ta Kasım ayına kadar bekledikten sonra kabul edilmemiş; reviri olan bir cezaevinde cezanın çekilebileceği belirtilmiştir. Bunun üzerine Atsız, "13 Kasım 1973 Salı günü davet edildiği Bostancı Karakolu'ndan İstanbul İnfaz Savcılığına sevk edilmiş ve orada resmî
Bu sözcüğü yazıda ilk kez ben kullandığım halde, bulan ben değilim. Bu sözcüğü Temel İstihkâmcılık Okulunda kurs arkadaşlarım bulmuştu. Bu keşfe ben de katılmış olabilirim, ama hatırlamıyorum. Bir gün kendiliğinden bulunmuş ve kullanılmaya başlanmıştı. Altı yıllık kurs döneminde çeşitli planlar, askeri yapılar, istihkâmlar çizmek zorunluydu. Plan
Davranışınız üzerinde çalışabilirsiniz. Daha fazla çaba gösterir, daha çok çalışır, hızınızı iki katına çıkarırsınız. Ama bütün bu çabalarınız sizi yalnızca yanlış yere daha hızlı götürür.
Tutumunuz üzerinde çalışabilir, daha olumlu düşünebilirsiniz.
Yine de istediğiniz yere ulaşamazsınız. Ama buna aldırış etmeyebilirsiniz.
Tutumunuz öylesine olumludur ki, nereye giderseniz gidin, mutlu olursunuz.
Ne var ki, yine de yolunuzu kaybetmiş olursunuz. Temel sorunun davranış ya da tutumunuzla bir ilgisi yoktur. Bu tamamen elinizde yanlış harita bulunmasıyla ilgilidir.
İnsan haklı hareketin mutlak sürekliliğini kavrayamaz. İnsan herhangi bir hareketin yasalarını ancak o hareketin rasgele seçtiği öğelerini incelediği zaman anlayabilir. Bununla birlikte, insanın yaptığı hataların büyük bir kısmı, sürekli hareketin sürekli olmayan öğelere rastgele bölünmesinin sonucudur.
Antik çağlarda sofizm adı verilen ünlü
. Nezaketini yanlış anlayıp üstüne gelenler olacaktır. Onları önce nezaketle uyar. Arsızca üsteliyorlarsa terslemekten çekinme.
. Hayır iyi bir cevaptır. Hayır demeyi asla unutma. Sadece kişilik zaafı olanlar her şeye evet der.
. Olumsuz durumları elinden geldiğince değiştirmeye çalış. Değiştirmek imkansızca kabullen. Kendini yıpratmanın manası yok. Neticede hepimiz öleceğiz.
. Asla almadığın şeyi verme. İnsanlar bedelini ödemedikleri hiçbir şeyin kıymetini bilmez. Bırak, seni hak etmek için önce çaba sarf etsinler. Çaba sarf edeni mükafatlandır. Etmeyeni görme.
. Belki zekisin. Ama kimseyi aptal yerine koyma. Karşındaki dünya salağı bile olsa senin kadar zeki olma ihtimalini göze alarak davran.
Ve hepsine haykırmak istiyorum. Onayladığınız yanıtlar yalnız bir yüzey, benim gerçeğimle bağdaşmayan bir yüzey. Ne düzenli bir iş, ne iyi bir konut, ne sizin “medeni durum” dediğiniz durumsuzluk, ne de başarılı bir birey olmak ya da sayılmak benim gerçeğim değil. Bu kolay olgulara, siz bu düzeni böylesine saptadığınız için ben de eriştim. Hem de hiçbir çaba harcamadan. Belki de hiç istediğim gibi çalışmadan. İstediğiniz düzene erişmek o denli kolay ki... Ama insanın gerçek yeteneğini, tüm yaşamını, kanını, aklını, varoluşunu verdiği iç dünyasının olgularının sizler için hiçbir değeri yok ki.. Bırakıyorsun insan onları kendisiyle birlikte gömsün. Ama hayır, hiç değilse susarak hepsini yüzünüze haykırmak istiyorum. Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok.
Nerede,ne zaman ve nasıl doğacağınızı seçemezsiniz.Nerede ve nasıl öleceğinizi de seçemezsiniz.
Ama nerede, nasıl yaşayacağınızı pekâlâ seçebilirsiniz.Yeter ki bunun için bir çaba gösterin.
Güçlerin sonsuzluk ve sınırsızlık içinde yayıldığını görmek kadar sarsıcı bir şey olamaz. Hedefler aranır. Sürekli hareket halindeki uzay, yorulmak bilmez sular, işleri başlarından aşkın gibi görünen bulutlar, büyük ama belirsiz bir çaba, tüm bu çırpınma, bir sorundur. O sürekli sarsıntı ne işe yarar? O boralar neyi inşa eder? Fırtınanın o şiddeti, o hıçkırıkları, o ulumaları neyi yaratır? Bu uğultu neyle meşguldür? Bu soruların gelgitleri denizin yükselip alçalması gibi sonsuzdur. Gilliatt ne yaptığını biliyordu ama etrafını saran enginliğin hareketliliği onu bu soruların gizemiyle kemiriyordu.
... bakire, meleğin kılıfıdır. Kadın olununca melek gider ama daha sonra dönüp anneye küçük bir ruh getirir. Yaşamın akışında bir gün anne olacak olanın içinde uzun süre çocukluğu kalır, küçük kız genç kızda var olmaya devam eder, o bir çalıbülbülüdür, "Uçup gitmemesi ne hoş!" der onu görenler. O sevimli, o cana yakın canlı evin içinde
"Ben de saatlerde telefonumu açabilmek için insan üstü bir çaba gösteriyorum. Bundan iki hafta önce telefonum bozuldu umurumda olmazdı.Ama şimdi o telefonun içinde çok değerli bir şey var..."Anlamıyarak kaşlarımı çattım.
"Ne var?"
"Sen varsın..."
Sizin alınız al, inandım
Morunuz mor, inandım
Tanrınız büyük, amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
…