Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Yani sen o zaman gerçekten bir zenci hayranı değilsin öyle mi? Niye olmayayım? Ben herkesi sevmek için elimden geleni yapıyorum… Bazen açıklamakta zorlanıyorum; bak yavrum, birinin kötü olduğunu düşündüğü bir şeyle senin nitelendirmesi hiçbir zaman hakaret değildir. O kişinin ne kadar zavallı olduğunu gösterir, seni incitmez.”…
Kendimi kötü hissettiğimde, kimsenin asla zarar veremediği o kökü ya da çekirdeğimi düşünürüm. O çekirdeğe hiç kimsenin asla zarar ve- rememiş olduğunu ve veremeyeceğini... Bu beni çok rahatlatır. Benlik çekirdeği âtıl kalmış gibi hissedebiliriz. Ama kimsenin ona zarar ve- remediği şey, zaten tam da bu, yani yeniden filiz verme kapasitesidir. Kendimizi kendimizden sayısız defa ve sayısız şekilde doğurabilme kapasitesine sahibiz. İşte bu, muhteşem bir şey. Bize kim ne yaparsa yapsın oraya asla zarar gelmedi. Başımıza ne gelmiş olursa olsun bu kısmımız hep, dokunulmamış kaldı. Her zaman da öyle olacak.
Reklam
Fıkrayı duymuş olanlar vardır. Bir aile, Nasreddin Hoca’ya gelerek şikayette bulunurlar. “Evimiz çok küçük, nüfus da arttı, evimize bir türlü sığamıyoruz.” Nasıl sığmadıklarıyla ilgili daha başka detaylar da verirler, Hoca Efendi dikkatlice dinler. “Oda sayımız az, mutfak dar, bir lavabo yetmiyor…” gibi birçok şey söylenir. Bununla da kalmazlar,
Yoksul, neşeli ve bağımsız! — hepsi bir arada olanaklı; yoksul, neşeli, ve köle! — bu da olanaklı, — fabrika boyunduruğuna girmiş işçilere söyleyecek daha iyı bir şey bulamıyorum: Bunu bir ayıp olarak görmediklerini düşünelim, yani şimdi nasılsa öyle, bir makinenin vidaları gibi, insana has buluş sanatının boşluklarını dolduran biri gibi
Sayfa 160
Her çocuk bir umuttu. Ve yaşam ne kadar acımasız, insanlar ne kadar kötü olursa olsunlar; onları kendilerinden başka kurtaracak kimse yoktu.
Sayfa 394
Zorunlu çalışma bunun tam tersidir: Sözleşme yoktur; üs­ telik gözdağı vardır; dolayısıyla baskı aşikârdır. Deniz-aşırı topraklardaki askerlerimiz, metropollere özgü evrenselciliği reddederek, insan ırkına mımerııs clausıısü* uygular: insanın hemcinsini soyması, köleleştirmesi ya da öldürmesi suç sayıl­ dığından, onlar sömürge halkının insanın
Reklam
“Biraderim, sana bir şey soracağım, O bir sürü kitabı okudun da ne oldu? Bak ikimiz de Şahin Tepesi'nde, şarapla kadere sövüyoruz ulan!” Yüzleşmenin doksana çakmasıydı bu! Gülümsedi, sigarayı hırsla körükledi. “Haklısın biraderim, ne diyeyim, herkesin kötü bir huyu vardır, bana da kitaplar bulaşmış.”
Sayfa 73 - Telgrafhane YayınlarıKitabı okudu
Ne demek biliyor musun bir insanı sevmek Birden dünyada kötü insan kalmıyor
korkuyordum, kime yazsam kötü şeyler, çirkin şeyler yazıcaktım. kırıcı şeyler, oysa suçlu bile değildi onlar, suçlu ben miydim, neydi suçum, ne yapmıştım, günlerce bunu düşündüm, günlerce içtim ve bunu düşündüm, hayır ama. suçlu ben değildim, belki doğanın kötü bir oyununun değişmez oyuncularından biriydim, ben koymamıştım bu oyunu sahneye, bana yalnızca oynamam buyrulmuştu..
Burada her şey iyi ya da kö­tü sonuçlar doğuran rastlantılardan oluşmuştur. Ne yanlış ne de pişmanlık vardır. Her şey ahlâka aykırı ve bu nedenle de duyar­lık yüklüdür. Yalnızca bedenler değil, istencin kendisi de duyar­lık ve rastlantısallık kazanır. Kişiler kendi varlıklarına inanmaz­lar, bunun sorumluluğunu üstlenmezler. İstenç ve arzularını azaltmakla, varoluşun en başta boyun eğmemek olan kimi kural­larına uymaya devam ederekten bunun gizemli sonuçlarına uy­makla yetinirler.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.