Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Mobbing Bank Uyarıyor!
İsa'nın Mezarını Gezdirmeye Başladılar Gökten gelmeyince ya da gelen işlerine gelmeyince böyle bir plan değişikliği oldu. Şeytan kurnazlığı kullanarak plan yapar işine gelmezse yeni plan yapar, insan, adam olan adem oğlu Türk ise Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi Türk düşünür pozitif enerji ile gücünü birleştirir ve şeytanın
Ne kadar üzüldüklerini sana söyleseler de hoşlarına gidiyor eksik olman. Kendilerinin bile bundan haberi yok tabii. Bunu asla itiraf edemezler, bilmezler de. Değişik bir haz duyuyorlar sanırım; hayatlarında şimdilik şükredecekleri bir sebep, bir dayanak olarak görüyorlar. Bana sorarsan Allah'a daha çok sığınmalarını bile sağlıyor başkalarının başına gelen kötü şeyler. Televizyonlarda ve gazetelerde kötü haberlerin dikkat çekmesi; en çok izlenen, en çok okunanların onlar olması biraz da bu yüzden. İnsanlar böylece kendi hayatlarında ne kadar güvende ve mutlu olduklarını hissediyorlar. Sence de öyle değil mi? Hep şükredecek bir şeyler arıyor bu insanların gözleri, bu yüzden bizim gibilerin acılarına derin derin bakıyorlar. Buram buram kokluyorlar acıyı, içlerine çekmeye çalışıyorlar. Ya da ne kadar üzgün olup olmadığımı izleyerek, ölmüş birini ne kadar sevmiş veya sevmemiş olduğunu anlamayı deniyorlar. Üzülmek ve birini sevmek sanki her zaman birbiriyle alakalıymış gibi. Bu yüzden, cenazelerde de kim, ne kadar ağlıyor diye bakıyorlar gözlüklerinin arasından. Ağlamayanı taşlıyorlar bakışlarıyla. Oysa hiç üzülmeden de sevebilir insan. Sevdikleri ölünce yas tutmak yerine kutlama yapan toplumlar var. Bilmezler ki. Sığ fikirliler ne anlar, insan olmaktan..?
Sayfa 148Kitabı okudu
Reklam
Ahenk ve ayrışmanın biçimini izliyorum eylemsizliğin sessizliğinde. Biçime bağlı olmayanın şeklini düzeltmenin ne gereği var? Su zümrüt yeşili, dağ çivit mavisi. Sessizce oturmuş yaratmakla yok etmenin savaşını izliyorum.
O zamana değin, çocukken insana sonsuz gibi görünen bir yolda, yılların yavaş yavaş ve hafifçe geçtiği, böylece hiç kimsenin akıp gittiklerinin ayırdına varmadığı bir yolda, hep ilk gençliğinin kaygısızlığıyla ilerlemişti. İnsan bu yolda sakin sakin, çevresine merakla bakarak ilerlerdi, aceleye gerçekten hiç gerek yoktu, ne arkanızda sizi
Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması... İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... içimizde şeytan yok... içimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var...
Kişi ne zaman kendisiyle tanışır?. S 77
Ayrılıkla yaşamak demek... Ayrı oldukça, ayrı kaldıkça ayrılığı sona erdirmeyi istemek demek... ayrılık biterse aşk da biter bu yüzden.. Oysa aşkın (var)olabilmesi için ayrılığın da olması gerekiyordu. Ayrılık varsa aşk da vardı, yoksa aşk da yoktu. Peki aşk yoksa, ayrılıktan, yani nedeni olmayan bir sonuçtan nasıl sözedebiliriz ki?!?! Kimsenin
Cenab-ı Aşka Dair Dücane Cündioğlu KAKNÜS YAYINLARI
Reklam
Oopsss! Kadın kıyafeti mi :) Macera var gibi...
Vuslata nail olmak için bir kadın kılığına girmek gerektiği hayalinde canlanır. "Ah, sahiden, kadın kılığına gireyim. Nakış öğrenmek bahanesiyle bu nakış ustasına gideyim. Evini öğrendim ya, sonra ötesi kolay. Oh! Ne güzel aklıma geldi! Ne kolay şey! Oh oh, bıyığım, sakalım yok, boyuro kısaca. Aa... Saçım yok! Fakat bir perukçudan satın alırım. O da oldu. Pek güzel. Bir ferace, bir de yaşmak... Lakin yok, yaşınağı takamam. Doğrusu... Ha, yüzüme siyah bir yazma yemeni, arkama da bir çarşaf ... İşte bu kolay. Sokakta da kimse tanımaz. Nasıl daha önce böyle bir şey aklıma gelmedi? .. " diyerek ümitsizlikten ümide döner. Tebdil-i kıyafeti zihninde kurdukça kurar.
Sayfa 42 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri : Ömer Aslan, VI. Basım: Şubat 2020Kitabı okuyor
Kıskançlık mıydı canımı yakan? Darmadağın olmuştum sanki. Birbirlerine neler yazdıklarını öğrenmek bile istemiyordum. Demek en çok ona güveniyordu! "Demek ki dostlar diye düşündüm, (acaba ne zamandan beri?) Peki aşk da var mıydı aralarında?" "Yok elbette," diye fısıldadı mantığım. Fakat böyle durumlarda mantığın pek hükmü olmaz...
Nereye Gidiyoruz?
İşte insanoğlunun elinde sayısız imkan olmasına rağmen kendilerine nimeti veren Allah'ı unutmuşlardır. Gaflet İçerisindedirler. Sanki uykuya dalmışlardır. İşte bunları böyle bir sualle uyarmak lazım: "Nereye gidiyorsunuz? Ne yaptığınızın farkında mısınız? Sizleri yok iken yaratan, sonra tekrar öldürecek olan ve tekrar huzurunda toplayacak olan Allah'dan korkmaz mısınız? Allah'ın bunca kudret eserleri var, hiç bunlardan ibret almaz mısınız? Ortada Kur'an var, hiç okumaz mısınız? Okusanız, düşünseniz, ibret alsanız ne zararınız olur? Kim iyi niyetle hakkı aramak için okudu da, hidayet bulmadı? Kim çarpıldı, yok oldu? Halbuki Kur'an şifadır. Fakat o şifadan şifa bulmak isteyenler için, yoksa o şifayı reddedenler için, elbette hüsran olacaktır."
Güneş battı. Dağ, ağaç, kaya, nehir Heybetli yapılar gölgelere teslim oldular. İnsanlar merak içinde lambalarını yaktılar, Görebildikleri ne var, ne yok, tadını çıkardılar, Dilediklerini bulmanın umuduyla.. Xu Yunuo ( 1894-1958).
Reklam
Artık aristokrasi eski günlerdeki gibi değil, biliyorum; ama eğer bu unvanlardan sıyrılacaksam, bunu bir köşeye fırlatarak değil, zarif bir şekilde yapmak isterim. Ortalığı yangın yerine çevirdikten sonra özür mahiyetinde canıma kıymamın ne anlamı ne de kıymeti var. Her neyse, artık daha kuvvetli olmaktan başka çarem yok.
Yolunu kaybetmiş bir adamdım ben. Büyük yabancı bir evde, yoğun bir karanlıkta dolaşıp durduğunu hayal et. Yüzlerce oda var, odalarda ise binlerce eşya var, fakat bir ışık huzmesi dahi yok. Elinle yoklayarak dolaşıyorsun. Burada ne belalar açmazsın ki başına! Hem elâlemin malını mahvedersin hem de kendini sakatlarsın. Burada kim olabilirsin peki? Cani mi? Veya deli mi? Işıksız bedbaht bir insansındır sadece.
"Hiçbir üzüntüm yok (...) Ama şimdi bana her şey ve öncelikle kendim kaba, bayağı görünüyor. Düşünebiliyor musun ne kadar kötü düşünceler var kafamda? (...) En kötü, en kaba düşünceler. Anlatamıyorum; bu bir hüzün değil, sıkıntı da değil, daha da kötü. Sanki içimde iyi olan her şey saklanmış ve sadece kötü şeyler kalmış."
“Saçmalık,” diye fısıldadı. “Her şey saçma ve aptalca, son­ ra yine saçma, yine aptalca. Burada hepimiz deliyiz, biliyorsun değil mi? Ve bu bizde aile geleneği, benim kanımda var. İşte Zaman nihayet beni buldu ve ben-” Sesi çatladı. Gözleri alev alev yanıyordu. “Hiçbir fikrim yok, Majesteleri. Bir kuzgun ne­ den yazı masasına benzer, hiç hatırlamıyorum.”
Coşup eğlenmek istiyorum dostlar, ne var bunda, Tanrı bağışlar! Tanrı olsam bütün insanları bağışlardım: "Sevgili günahkarlarım bugünden tezi yok, hepinizi bağışlıyorum!"
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.