Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ruhunun diğer yarısıyla tanıştığında, başkalarıyla neden yürümediğini anlayacaksın.
Öğretilen yanlızlık
Kimden bu pişmanlık Hiç sormadın neden diye Şimdi kavgam seninle Hiç bir zaman galip gelmicek Bu yüreğe… Yazan : özlem Özbey
Reklam
Çoğu zaman bir şeyleri elde etmenin yolunu hep vazgeçmemekte arıyoruz ama yeri geliyor, bunları vazgeçerek de elde edebiliyorsun. Vazgeçmek, bazı anlarda, fedakarlığın cesarete diz çöktürdüğü güçlü bir eyleme dönüşebiliyor. Bu eylemler kimi zaman hiç söylenmemiş keşke’ler barındırıyor içinde. Keşke’ler bazen yerini kabullenişlere bırakıyor, bazen uykularını kaçıran rüyalara, bazen de derin ve dalgın bakışlara. Vazgeçerek de sevebiliyorsun. Vazgeçerek de yaşayabiliyor, yaşatabiliyorsun. Ama vazgeçerek mutlu olamıyorsun. Sadece kendini kandırıyorsun. İşte gerçek aşk da tam olarak bu zaten. Bireysel mutluluğu değil, mutluluğunu bağışlamayı seçtiğin zaman aşık olduğunu anlayabilirsin. Peki sizce insan neden aşık olur ? Gerçekten o insana değer verdiği için mi yoksa o kişide ihtiyaçlarını giderecek koşullar bulduğu için mi?
112 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
"Kendi uyuşuk algılarına seslenmiyor diye bir hayvana akılsız demek insanın kibrinin ve küstahlığının bir göstergesidir." . . . "İnsan hiçbir şeyin kaynağı olamaz, tek bir düşüncenin bile." diyor eser. Nasıl yani? Çağlar boyu süregelen tüm bu bilgiler nedir o zaman? Peki daha bu cümleyi oluştururken aklımda şekillenen
İnsan Nedir?
İnsan Nedir?Mark Twain · Can Yayınları · 202215bin okunma
Çirkin ve bahtız olan her şeye güzel lakabı takılır ama neden, kimse bilmez..
Reklam
Bu günlerde yaşanan her trajedi ya da doğal afetten sonra insanlar ellerindeki pankartlarla sokağa dökülüyorlar. Evlerinde hazırladıkları pankartlarının üzerinde tombul harflerle “Neden?” yazıyor ama bu insanlar sorularına bir cevap arıyor değillerdir. Depremin, toprağın derinlerindeki bir çatlaktan kaynaklandığını ya da cinayetin gözaltından fazlasıyla erken bırakılan bir seri katilin işi olduğunu biliyorlar. Pankarta “Neden?” yazmak “Bunun sebebi nedir?” diye sormak değildir; sorgulamaktan çok bir ağıttır bu. Dünyadaki akıl almaz bir akılsızlığa, çevremizde olup biten anlamsızlığa yapılan bir itirazdır.
Ali kendi okulunda da, "Senin baban inek" diye arkasından seslenen çocuklardan bıkmıştı. Bir gün okuldan sinirli geldi. Çantasını attı, montunu fırlattı… Karşıma geçip, "Suçlusun!" dedi. "Neden, ne yaptım?" "Niye babamla evlendin? Cüneyt Arkın'la evlenseydin. Hem çok güçlü, hem inek değil!" Canına tak ettiği belliydi. Bunların film için yapılan roller olduğunu anlatmaya çalıştım ama o gün ikna olmadı. Kızgındı.
Sayfa 44 - Doğan KitapKitabı okudu
Hep beraber sokağa çıktığımızda babalarının etrafının neden sarıldığını, O'nu neden öpmek, neden O'na sarılmak istediklerini anlamıyorlar, bu yoğun ilginin sebebini kavrayamıyorlardı. Ezo anaokuluna gidiyordu. Öğretmenleri ve birkaç arkadaşının ailesi babasının imzalı fotoğrafını istemişlerdi. O da imzalayıp Ezo'nun çantasına koydu. Ertesi gün Ezo, elinde bir fotoğraf sallaya sallaya geldi eve. Baktık hiç tanımadığımız bir adam. "Bu kim Ezo?" "Özlem'in babası. Bugün de Özlem getirdi babasının resmini dağıttı." Gülümsediğimizi görmedi tabii. Ne kadar saf, ne kadar temizdiler.
Sayfa 44 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
"Ah, ne kadar iğrençti şu gerçeklik denen şey! Düşlere neden hiç uymuyordu sanki?"
Ah Tanrım! Gözyaşlarımı görüyorsun. Bizlere payımıza düşen acıyı verdin. Üzerine bir de bizlere işkence eden ve tesellimizi avucumuzdan alan, sana olan güvenimizi sarsan, merhametinden ve rahmetinden şüphe etmemize neden olan insanlar göndermesen olmaz mıydı? Her daim ihtiyacımız olan şifayı ya da gücü çevremizdeki her şey aracılığıyla bize veren sen değil misin? ''Varlığının yüceliğini bir türlü anlayamadığım Tanrım, ruhum senle doluyken neden bana yüz çevirdin? Beni yanına çağır! Daha fazla susma!'' Susuzlukla kavrulan ruhumun daha fazla gücü kalmadı.
Sayfa 117Kitabı okudu
Bir gecede nasıl bir yıldırım isabet etmiş, nasıl her şeyi yakmış, arkadaki kalıntı nasıl hiç eşelenmemiş, bir şey bulmaya neden hiç uğraşılmamıştı? Tek hareket, tek ayrılış nasıl bu kadar ebedi olabiliyordu? Ezelden hiç mi bir şey yoktu? Bu kadar izsiz ve uçucu, hemen baş çevrilecek ve kalanla idare edilecek kadar olmak o kadar ağrına gidiyordu ki, hiç iyileşmeyecek, bir daha hiç iyi düşünmeyecek ve iyi bir şey olmayacaktı sanki.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.