'sevgi' konusu hep tartışılan, derin, anlaşılmaz ve kişiden kişiye değişiyor derim... Peki 'sevgi' tam olarak nedir/neydi?
Kitap adında 'sevme' var yani 'sevmek eylemi' görüldüğü gibi; sevme, sevilme elbette 'sevgi' den geliyor. Yazarımız üç önemli unsur üzerinde duracaktır; sevme, sevilme, sevgi.. Peki 'sevgi' seven için mi geçerli yoksa sevilen
Bu iletimi değerli https://1000kitap.com/osmanyalciner ' e ithaf ediyorum.
Bu fukara sadece edebiyat değil, sinema hastasıdır aynı zamanda. Dolayısıyla artistlerin de. Evini bilmediğim artist çok azdı bir zamanlar.
Bayramlarda evlerini ziyaret eder el öperdik. Zeki Müren’e Cağaloğlu yokuşunda rastlamıştık. Arabasının önüne attık
İstanbul'dayız..
Masmavi, denize nazır pırıl pırıl bir gün, tepemizde martılar seyrediyor. Karşıdan ufak tefek çipil gözlü bir adam söylene söylene geliyor, belli ki yine kızmış birilerine. Sokağın tam karşısından bir kadın sesleniyor adama;
-Ah vre Sait neredesin?
Sait durgun, her zamanki gibi kafası bir hayli karışık. Cebinde eczaneden yeni
"Ben buralarda dolaşırken İstanbul'da bir kadın şairi Boğaz'da, Pendik'te, Florya'da, Şişli'de hanımlarla röportaj yapıyordu:-
Atatürk'ün kadın konusundaki devrimleri gayesine erdi mi? diye soruyordu.Onlar da:- Evet, diyorlardı."
Dursun Akçam Cumhuriyet tarihinde ilk defa 1963 yılında Doğu (Ardahan-Kars-Ağrı..) illerinde köylü
"Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. lazım olursa açar okursun. Olmazsa da olsun, bir zararı yok, burada dursun."
Birhan Keskin, fakir kene
"Sabahları kitap mürekkebinin kokusunu içime çekmeyi severim."
Merhaba arkadaşlar size öyle bir kitap yorumuyla geldim ki sormayın
TRT 1 de 80 ler dizisi var izleyeniniz varsa bu kitabı da mutlaka okumalı arkadaşlar.
Yazarımız kitabında 80'li ve 90'lı yılları anlatıyor. O zaman ki yıllara sürükleniyor bizi anlatımıyla özlem duyarak okudum kitabı. Aile içi ilişkiler, hep beraber kutlanan bayramlar, komşuluk
Stendhal sendromunu duydunuz mu? Ya da hiperkültüremi?
Sanat ve estetiğe yüksek takdiri olan kişilerin sanat eserlerinin güzelliği, görkemi karşısında kendinden geçme halidir. Tarihin içinde kaybolma, zamansızlık hissi, begenmenin zirvesi yani bir nevi yüksek sanata maruz kalma. Nadia'nın Serenad'ı ilk duyduğunda hissettiği, birçoklarına göre
Eylül Ayı Hikaye : #83610043
Bir rüzgar esti , savurdu ne varsa bilincimde , hafızam ağır yaralı , gerçeklikle bağım iyice zayıfladı.
Bir takım adamlar siyaset konuşuyor akşamları , parlak dikdörtgen bir ekranda , Doğu Akdeniz mi ne , tekrarlayıp duruyorlar bir şey anlamıyorum.
Çeşit çeşit toplar yuvarlanıp
SOLUK SOLUĞA
Hep yanıldı ve yenilgilere uğradı
Ama atıldı yine de serüvenlere
Vakti olmadı acıların hesabını tutmaya
Durup beklemeye, geri dönmelere vakti olmadı.
Yangınlarla geçti ömrü ve hep yalnızdı
Sen nasıl hesap vereceksin kendine
Aile mahkemeleri
Sanki bedava özgürlük dağıtıyor
Nerde kaldı o eski aşklar?
Sımsıkı sapasağlam ömür boyu süren
Aşk dolu sıcacık evler
Çocuk sesleri nerede?