Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"İnsan sevince," diye düşündü, "nesneler daha çok anlam kazanıyor."
Acı ne kadar yoğunlaşırsa, bedenin kendini koruma güdü­sü o oranda artıyor. Ve bir yerden sonra gülümsemeye başlı­yor insan, evet gülümsüyor ve çevresindeki bütün nesneler ağlıyor gibi geliyor ona.
Reklam
Hiçbir şey boşlukta sallanmamaktadır, saçmalık bile kendine bir dayanak noktası araştırmaktadır, her şey, bütün nesneler yaratılışındaki amaca doğru yürüyüp gitmektedirler: kara gecede, kara taşın üstündeki kara karıncanın kıpırtısı bile denetim altındayken som bilinç olan insanın kendini denetimden uzak sayması mümkün müydü?
Cézanné’da, Juan Gris’de, Braque’ta, Picasso’da farklı biçimlerde çizilmiş nesneler (limonlar, mandolinler, üzüm salkımları, tütün keseleri…) “gayet iyi bildiğimiz“ nesnelermiş gibi gözümüzün önünden akıp gitmezler, gözümüze takılırlar, bakışımızı sorgularlar, kendi gizli tözlerini, maddi var oluş biçimlerini tuhafça iletirler, gözümüzün önünde adeta “kanarlar”. Böyle böyle, resim bizi şeylerin kendi görünüşüne götürür. Dünyayı görmeyi baştan öğrenmek isteyen bir algı felsefesi de adeta görev değişimi yaparak resme ve genelde sanatlara hak ettikleri yeri yeniden kazandıracak ve bizi onları kendi saflıklar içerisinde benimsemeye açık hale getirecek.
Bir kadına duyduğu aşk için,içinde derin bir minnet hissetti:"İnsan sevince,"diye düşündü,"nesneler daha çok anlam kazanıyor"
Sayfa 116 - CanKitabı okudu
Büyük Gece
Kaç kez hayretle baktım sana, başlangıcı düne ait bir pencereden, ... En yakınımdaki nesneler bile çabalamıyordu anlaşılır olmak uğruna. ...
Reklam
Epiktetos'a göre insanlara dış nesne­ler veya diğer insanlar zarar veremezler, ancak bizim ken­di tutumlarımız veya inançlarımız bize zarar verme gücüne sahiptir. Koşullar bizim arzu ve beklentilerimizden bağım­sızdır. Olaylar olması gerektiği gibi olur, kendi kurallarımızı dünyaya dayatmak ya da dünyadan bunlara uymasını beklemek sonu hüsrana giden en garantili yoldur.
Sayfa 28 - Epsilon YayıneviKitabı okuyor
Günaydın. Tutkunun ne olduğunu unuttuk, sıradan günlerden mi şu bitmeyen rutinden mi bilinmez. Lou Andreas-Salomê'nin şu muhteşem cümlelerini okuyoruz sonra: "Karşınıza bir şey çıkıyor ve sizi teslim alıyor, siz de kendinizi bırakıyorsunuz, artık hesap kitap yapmıyorsunuz, hiçbir şeyden çekinmiyorsunuz ve artık yarım kalan bir şeyle
Her şey birikir Sözler düşünceler ve nesneler biçiminde Her şey birikir
Aydınlık gecede değişen bir şey olmamıştı, nesneler tarafından tümüyle soğuyan ve şimdi onların içinde uyuyan bir güneş gibi hem ışıklı hem de ışıltısızdı gece.
Reklam
Mantık kuvveti dedim de aklıma bir deli geldi. Ben size asıl onu anlatacaktım ... Ben bu deliyi Anadolu köylerinden birinde görmüştüm. Ölümün çaresini bulduğuna emindi bu adamcağız. Nasıl Belediye beş sene de şehrin imar çaresini bulmuşsa, o da, mantık kuvvetiyle ölümün çaresini bulmuş işte! Her akşam köyün kahvesine gelir : - Dinleyin beni ey ümmet-i Muhammet, derdi. Ben ölümün çaresini buldum ... Tecrübe var, izan var. Bakın hele dünyaya. Her ekmek yiyen ölmüş. Öyleyse, ölmemek için ekmek yememeli!.. Sonra ... Su içenler ölmüş. Su içmemeli!.. Patlıcan, biber, domates yiyenler de ölmüş. Patlıcan, biber, domates de yemeyiniz!.. Yatan ölmüş. Yatmamalı!.. Oturan ölmüş. Oturmamalı!.. Uyuyan ölmüş. Uyumamalı ... Yürüyen de ölmüş ... Yürümemeli!.. Tecrübe var, izan var, mantık var. .. Dünyaya her gelen, anasının karnından her çıkan, her doğan ölmüş ... Dünyaya gelmemeli, anasının karnından çıkma­malı, doğmamalı!.. Gördün mü ölümün çaresini!.. Vallah da, billah da, bu dediklerimi yaparsanız ölmezsiniz!.. Tecrübe var, izan var, mantık var yahu!.. Görüyorsun ya, iki gözüm, deli deyip geçmeyelim, herifçioğlu ölümün çaresini nasıl bulmuş ... Bana kalırsa, efendiciğim, tecrübe var, izan var, mantık var, yalnız ölüm için değil, daha birçok nesneler için, delinin sözünü dinlerseniz, başınız rahat eder alimallah ...
Uygulamaların cazibesine kapılan kimse, derin bir rehavet içinde gözetlenmeye müsaade eder. Kendini gösterebildiği nispette mutluluk hissiyatına kapılır. Normalde yapmayacağı şeyleri yapar, paylaşmayacağı bilgileri paylaşır. Dolayısıyla gönüllü olarak kendini teşhir etmenin zemini hazırlanmış olur. Bu anlamda çeşitli mahremiyet unsurları, diğer insanların beğenisine sunulan nesneler hâline dönüşüverir. Neticede bu mesele yalnız sanal mecralarla sınırlı kalmaz. Zaman içerisinde, farkında olmadan mahremiyeti boş verme/ihlal etme durumu, hayatın diğer alanlarına sirayet etmeye başlar.
Evet, herkes gitmek istiyordu. Yine de her şey, minibüsün dikiz aynasında yazdığı gibiydi: "Gördüğünüz nesneler gördüğünüzden daha yakındadırlar." Ne kadar uzağa gidilirse gidilsin, her şey, herkesin ensesindeydi. Bize, göründüğünden çok daha yakın olan geçmişimiz gibi. Gelecekten bile daha yakın olan geçmiş gibi.../Syf.215
Mağaradan Arş'a
Peygamber'imiz aleyhisselamdan daha değerli gibi tutulan kimlikler-nesneler-kavramlar-topraklar önünüze koyuyorsa birileri,sol ayağınızla tepin ve Resûlullah aleyhisselamla baş başa kalın. Hiçbir şey kaybetmezsiniz çünkü mülk Allah'ındır,söz onundur ve o,mülkünde kullarını hiçbir zaman perişan etmez.
Sayfa 20 - Tahlil yayınlarıKitabı okudu
Bu kritere uygun adaylar, benimle irtibata geçebilir :)
Sonra sen geldin Çakıllı yoldan geldin, şen şakrak Bir su gibi kollarıma aktın Nesneler anlam buldu seninle Benim güleç yüzlü, kara gözlü sevgilim.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.