Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Herkes o kadar birbirinin aynısı ki, gelenler gidenleri ya da gidenler gelenleri aratmıyor. Galiba bu yüzden, kalabalığın yalnızlıktan bir farkı yok."
Sayfa 28 - @yapikrediyayinlariKitabı okuyor
''Varılabilecek son noktadır anlayabilmek. En üst derece bilgi gerektirir. ... Kim bilir belki ben de anlarım kendimi. Anlayabilirim varlığımı. Ya da hepsinden vazgeçtim. Belki bir gün, ben de anlayabilirim suyu, ateşi, toprağı, havayı... Yanlış anlaşılmasın! Ders almak değildir anlamak. Tecrübe asla! Kıyasla da varılmaz bu noktaya. Sadece anladığının farkında olmaktır gereken. ... Ancak sanmıyorum. Ne o kadar sabrım var, ne de anlamaya merakım...Ölümlü olduğunu unutamadıktan sonra ne gereği var anlamanın? Tutunsan da âşıklarına, zincirlesen de kendini dostlarına yine de gömülürsün toprağa. Gerekirse hepsiyle beraber gömerler.''
Sayfa 181 - Kinyas
Reklam
Hiçbir ölüm Son Peygamber'in ölümü kadar boşluk bırakmadı dünyada. Hiçbir ayrılık, yalnızlığı bu kadar büyütmedi. O'nu sevenler, O'ndan kalan her sözü ve hatırayı da sevdiler. Yalnızlıklarının derin mahfazalarına yerleştirdikleri bu emanetlerin üzerine titrediler hep. "Canından çok sevmek" onların hayatlarında bir söz değil, bir fiil olarak yer aldı. Bu yüzden hazinelerini aynen korumak istediler. Ona bir şey eklemenin ve ondan bir şey eksiltmenin, göğün rahmet kapılarını kapamasından korktular. Kabulü kabulleri, reddi redleriydi. Sağlığındayken huzuruna çıkardıkları meselelerini ölümünden sonra hadislerine götürdüler. Unuttukları bir şey hatırlatıldığı zaman geri adım atmada bir an bile tereddüt etmediler. Bütün zamanları kapsayan nurunda erittiler şüphelerini. Işığın kendi zamanlarına uzanan dallarına tutundular. Her şeyi söylemişti aslında. Biraz dikkat, biraz feraset, biraz basiret, tarihin altın çağına musallat olan bakırdan gölgeleri kovmaya yetecekti.
O kaddar!
Tırnakları uzuyor İstanbul'un Kirli bir masmavi Ama ne kadar yaraşıyor yarabbi Bu tırnaklar bu deli parmaklara Ve ortayla işaret arasında mütemadi bir cigara Giderek minareler oluyorlar Yaşlı bir köprüye rastladım demin Bir diyeceğim yok dedi martılara Başımı döndürmeseler Başımı döndürmeseler böyle Ben de dedim ki Allah'a Feriştahın gelse yaradamaz bu güzelliği Sen bir turistsin amcabey!
Sayfa 38 - Papirüs YayıneviKitabı okudu
FUNDİN OĞLU BALİN MORİA HÜKÜMDARI
Sayfalara buraya varmalarından itibaren yıllara göre numara vermişler galiba. En üstteki sayfa bir-üç diye numaralandırılmış, yani baştan en az iki sayfa eksik. Şunu dinleyin! “Orkları büyük kapıdan ve nöbetçi -galiba; bir sonraki kelime bulaşmış ve yanmış: muhtemelen odasından- atıp, birçoğunu vadideki parlak -sanırım-günışığında katlettik. Floi
''Ama bir insanı gömmek dostluğunu, aşkını da gömmek olduğundan ve aynı insanın içini doldurup bir heykel gibi evin en güzel yerine koymak da pek kullanışlı olmadığından, yapacak bir şey yok. Canlıların birbirini öldürüp yemelerini ana hareket edinmiş ekolojik sistem ne kadar faşistse, öleni gömmek de o kadar canavarca. Doğanın gereği faşistlik. Güçlünün zayıfı yemesi faşizan ve doğal. Ölüyü gömmek de dostluk, aşk gibi kavramları yalanlayan en büyük doğa geleneği. Ki bu gelenek hayatta kalana unutmayı emrediyor. Unutmak için toprağa gömmeyi.''
Kayra
Reklam
Cücegazuv’un büyük diyarı ve şehri. Ezgisi
Dünya gençti, yemyeşildi dağlar Lekelenmemişti Ay’ın yüzü daha Ne derelere isim konmuştu, ne taşlara Durin uyanıp tek başına dolaşttğıdaa. isimsiz tepelerle vadilere isimler verdi; Henüz tadılmamış kuyulardan su içti; Eğilip baktığıma Aynagöl’e Gördü başının gölgesi üzerinde Yıldızlardan yapılmış bir tacın belirdiğini Sanki gümüş bir ipe dizilmiş mücevherler gibi. Dünya saftı, dağlar yüce mi yüce; 0 eski günlerde, çok daha önce Devrilişinden Nargothrond’un yüce kralının Ve göçmesinden Gondolin’in Batı Denizlerinin ötesine, Saftı DünyaDurin’in Günlerinde. Bir Kral’dı o, oymalı tahtında Sütunlarla dolu salonlarında Gümüş zemin, altın çatı Güç riinleriyle örtülüydü kapı. Güneş, yıldız ve ay ışığı Doldururdu billur lambaları, Ne bulut örter ne de gölgelerdi gece Pmldardı sonsuza dek zarafetle. Oradadöverdi çekiçler örsü, Hakkâk yazardı, yontardı keski; Orada dövülürdü kılıç, bağlanırdı kabzası, Kazıcı kazar, örerdi duvarcı. Orada beril, solgun opal, inci Ve metal işlenirdi balık pulları gibi, Kalkanlar, zırhlar, baltalar, kılıçlar Yığınlaydı parıl parıl parlayan mızraklar. Yorulmazdı o zamanlar Durin ‘in halkı; Dağların altında müzik uyanırdı: Harpçılar harp çalar, okurdu ozanlar Kapılarda durmadan öterdi borazanlar. Dağlar yaşlı, dünya kül rengi, Demirhanenin ateşi küllenmiş buz gibi; Çalman harp, düşen çekiç yok artık: Durin’in salonlarında tek yaşayan karanlık; Bir gölge uzamyorşimdilerde Moria, Khazad-dûm’daki mezarı üzerinde Ama batmış yıldızlar görünüyor hâlâ Karanlık ve rüzgârsız Aynagöl sularında; Tacı orada, derin sularda yatar Durin tekrar uykusundan uyamncaya kadar.
“Sana bugün çok az yazdım ve sana o kadar çok söyleyecek şeyim var ki.”
Sayfa 123 - Türkiye İş BankasıKitabı okuyor
O da, en az benim kadar inanmak istemediğimiz ne varsa hepsinin de gerçek olduğunu biliyordu. Örneğin, bir zamanlar uğruna savaştığı halkının kendisini terk edeceğine inanmak istememişti, ancak gerçekleşen bu olmuştu. Ben de, annem tarafından diri diri gömülebilecek olmama inanmak istememiştim ama o da gerçekti. Dolayısıyla, cehennemin gerçek olma ihtimalinin, cennetin gerçek olma ihtimalinden kaç kat yüksek olduğunun farkındaydık.
Derler ki hamam böceği, evli çiftler mutlu uykularındayken, yatak odalarının perdelerinde gezermiş. Aslında bütün cadılar, hamam böceği kadar küçük yaratıklarmış. Bütün ecinni tayfası ve ecinni kaptanı, hamamböcekleri ve mutluevlilerinyuvalarınıyıkıcı cadılar, biz uyurken yeraltı faaliyetinde bulunurlarmış. Herkeslerin kulaklarına fısıldarlarmış: Senisevmiyorsevseydi sen kitap okurken sırtını çevirip uyumazdı; senisevmiyorsevseydi sen o filmi anlatırken, ceketinin dışına çıkan gömlek yakasını düzeltmezdi; senisevmiyordusevseydilerin bütün çeşitlemelerini uygularlarmış. Bu konuda, tahtakurularından bile yararlanırlarmış. Tahtakurusunun salgısında bile, seni sevmiyordusevseydiden varmış.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.