Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
488 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Sis
Herkese merhaba Nabersinizz “ Hayat… Ne kadar farklı bir kelime değil mi? Çok farklı, çok değişik. Fazlasıyla karmaşık. Bugün seni zil zurna mutlu eden hayat; yarın, dün hiç yaşanmamış gibi yerle yeksan edebiliyordu. Benim bu on dokuz yıllık zamanım hayatı tasvir etmeme anca bu kadar olanak sağlamıştı. En oluru buydu.” Bir astronot Mars’a
Sis
SisAyşe Gül · Otantik Kitap · 2021115 okunma
Reklam
Peki ya kendisi, o da eskiyor muydu, bir hatırası ya da içinde yaşattığı var mıydı çekip giden? Varlığını bir türlü bu dünyaya sığdıramamıştı ki içine eğilip baksın.
Sayfa 18 - Can YayınlarıKitabı okudu
Eğer bu oda yüzyıllardır tamamen karanlık içinde olsa ve siz içeri girip 'Ey, karanlık' diyerek gözyaşı döküp, feryat etseniz, karanlık yok olur muydu? Ateşi içeri getir, kibrit yak ve o anda içerisi aydınlansın. 'Ah, kötülük ettim, birçok hata yaptım' diyerek hayatınıza hangi iyiliğin gireceğini düşünüyorsunuz? Hiçbir hayaletin bunu bize söylemesine gerek yok. Işığı getirin ve kötülük yok olsun. Gerçek doğanızı güçlendirin, kendinizi inşa edin; görkemli, göz kamaştırıcı, daima saf olun, sizi gören her kişide bunları uyandırın. Her birimizin rezil bir insan gördüğümüzde onu aşağılamak yerine, ondaki Tanrı'yı görüp, ona Advaita'nın öğrettiği şu en ulvi duayla 'Kalk, ışık saçan kişi; kalk sanatı daima saf olan sen; doğmamış ve ölümsüz olan sen kalk, her şeye gücü yeten kalk, doğanı açığa çıkar' şeklinde seslenebilecek bir duruma ulaşabilmemizi dilerdim. Tek dua şudur: doğamızı hatırlamak... 'Niçin insan Tanrı'yı dışarıda arar ki?... O, sizin kalp atışınızdır ve sen O'nu dışarıdaki bir şeyde ararken hata yaptığını da bilemezsin. Tanrı, yakınındadır; O, kendi benliğim, kendi yaşamımın gerçekliği, bedenim ve ruhumdur.
Artık biliyordu ama ondan tiksinmemiş miydi? Ona dokunmaktan çekinmiyor muydu? İnanılmaz da olsa, belki ondan hâlâ hoşlanıyor muydu? Cinder, eğer öyle bir becerisi olsaydı o anda ağlayabileceğini hisseti.
Sayfa 278Kitabı okudu
264 syf.
10/10 puan verdi
Sürekli aynı güne uyansaydınız ne yapardınız?
Klişe bir konu mu? Kesinlikle. Bu beni rahatsız etti mi? Asla:) Aksine beklediğimden daha çok sevdim. "Bay yanlış numara" çok benlik değildi o yüzden buna başlarken beklentim de çok yüksek değildi ama Lynn yazarken karakterleri çok güzel işlemiş bu da klişe olmasına rağmen hatta sırf bu yüzden kitabı beklediğimden daha çok sevmemi sağladı. Kızımız tam yaşından beklenecek kararlar aldı, olması gereken tepkileri verdi, duygularını çok güzel hissettirdi. Kitabı okurken o kadar eğlendim ki -Nick ile geçirdikleri kısımlar özellikle- yüzümde sürekli bir sırıtışla okudum. Özellikle her şeyi içinden geldiği gibi yaşadığı ve ortalığı birbirine kattığı günün sonunda onu bekleyen sürpriz çok iyiydi dkddkk Eksikler yok muydu,kesinlikle vardı. Mesela ailesinin davranışlarından dolayı bir yüzleşme bekledim ama olmadı, iyi bir silkelenmeyi hakediyorlardı halbuki, bu beni bi tık hayal kırıklığına uğrattı. Nick sonlarda biraz üzdü bizi buna ne gerek vardı dedirtti ama sanırım bu da işin olmazsa olmazı. O mutlu son öncesi ayrılık işin tuzu biberi. Ayrıca o pasta sürprizi ile hanesine 10 puan yazdırdı Nick.Bu yüzden puan kırmak içimden gelmedi.Son olarak bölüm başlarındaki itiraflar çok güzel bir ayrıntıydı, bi ara denemeyi aklımın bi köşesine not aldım ;)
Sil Baştan
Sil BaştanLynn Painter · Artemis Milenyum · 2023151 okunma
Reklam
Atalarımızı büyüten, yücelten, melekleştiren ve birer âbide şahsiyet hâline getiren o sihirli özellik neydi? İnsanlara evlerinin kapılarını bile kilitlemeden huzur içinde yatıp uyuma emniyetini veren, yabancılara hiç kimseden korkmadan ülkeyi bir uçtan öbür uca dolaşma güvenini sağlayan ve atalarımızı böylesine namuslu yapan acaba ağır ceza tehdidi ve korkusu muydu? İşte, bu soruların gerçek cevabını bulduğumuz ve onu içinde bulunduğumuz toplumun kanayan yaralarına merhem diye sardığımız an, hasretini çektiğimiz o günler mutlaka kendiliğinden gelecektir.
"Kötülük Zeynep kızım, Allah'ın bir seçimi değil önce bunu bir idrak edelim. O bize irade bahşetti. Bu insan için müthiş bir armağan. Kötülüğe rağmen iyiliği seçmek bizim elimizde yani. Aksi takdirde irademiz olmasaydı Mevlanın bize dünyaya göndermesinin de bir anlamı olmazdı, değil mi? Biz istiyoruz ki kötülük hiç olmasın. Kulların kendi iradeleri ile seçtiği kötülükten Yaradanı suçluyoruz. Kullar da iyiliğin çiçekli yollar dururken kötülüğün karanlık dehlizlerinde gezinmesinler o vakit. Denklem bu kadar basit. Bu seye benziyor, diyelim bir öğretmen öğrencilerini sınav yapıp, sorularda onlara seçenek sunuyor. Her yanlış seçeneği seçen öğrenci için öğretmeni suçlayabilir miyiz? Diyeceğim o ki Allah kötülüğü hiç yaratmasaydı diyorsak irade de olmayacaktı o vakit. Hiçbirimiz kendi kararlarımızın sonucunu değil yerimize alınmış kararları yaşayacaktık. Bu muydu senin olmasını tercih ettiğin?”
Sayfa 166Kitabı okudu
Şu anda bu koskoca dünya üzerinde kendisini düşünen bir tek kişi bile olmadığına o kadar emniyeti vardı ki, acı bir kabadayılıkla kendisi de hiç kimseyi düşünülmeye layık bulmuyor; fakat bundan, sebebini anlayamadığı bir üzüntü duyuyordu. Acaba onu sahiden hiç düşünen yok muydu ve o hiç kimseyi düşünmemekte, kendini yalnız bulmakta bu kadar haklı mıydı?
672 syf.
4/10 puan verdi
·
3 günde okudu
GERÇEKTEN BU MUYDU!!?
Yani bu kitap gerçekten bana "bu muydu" dedirtti. Öncelikle şunu söylemek istiyorum bu kitap benim için kesinlikle bir hayal kırıklığıydı, yorumum uzun olucak ancak okumanızı öneririm hele ki çoğu kişi (hatta bi kaç kişi hariç herkes) bu kitaba ölüp bitmişken. (Spoilersız anlatmaya çalıştım) Evet öncelikle biraz bu kitaptan
Dördüncü Kanat
Dördüncü KanatRebecca Yarros · Olimpos Yayınları · 20232,189 okunma
Reklam
Bazen düşünüyorum da eğer babaannem yaşıyor olsaydı, belki büyükbabam da mutlu olurdu. Hayat arkadaşı yanında olsaydı büyükbabamın, o zaman her şey farklı olurdu Olur muydu¿ (Olmalı)
Kadınların Elizabeth döneminde neden şiir yazmadıklarını soruyorum ancak nasıl bir eğitim aldıklarını bilemiyorum; yazı yazmak öğretiliyor muydu onlara; kendilerine ait bir oturma odaları var mıydı; yirmi bir yaşına gelmeden kaç kadın çocuk doğuruyordu; kısacası sabahın sekizinden akşamın sekizine kadar ne yapıyorlardı. Görünüşe bakılırsa paraları yoktu; Profesör Trevelyan’a göre, çocukluktan çıkmadan, on beşinde ya da on altısında, hoşlansalar da hoşlanmasalar da evlendiriliyorlardı. Bunları gördükten sonra, içlerinden birinin ansızın Shakespeare’in oyunlarını yazmasının son derece garip olacağına karar verdim ve artık hayatta olmayan o yaşlı beyefendiyi düşündüm, sanırım piskopostu, geçmişteki, şimdiki ya da gelecekteki hiçbir kadının Shakespeare’in yeteneğine sahip olamayacağını söylemişti. Bu konuda gazetelere yazılar göndermişti. Bilgi almak için kendisine başvuran bir hanıma, bir tür ruha sahip olsalar bile kedilerin cennete gitmediklerini söylemişti. Şu yaşlı beyefendiler insanı fazla düşünmekten nasıl da kurtarıyorlardı! Onlar yaklaşınca cehaletin sınırları nasıl da geriliyordu! Kediler cennete gitmez. Kadınlar Shakespeare’in oyunlarını yazamaz.
Sayfa 52 - Sia Y.Kitabı okudu
Hayatım boyunca kendimle ilgili uzun açıklamalara girmekten kaçındım. Yani duygularımı bütün açıklığıyla uzun uzun anlatmadım kimseye. Bunu yapmak doğru muydu bilemiyorum ama bu böyle sürdü. İstedim ki bana bu kadar yakın olan insanlar birkaç kelimeyle, birkaç cümleyle, bir bakışla, bir nefes alışımla anlasınlar neler olup bittiğini. Çünkü ben böyle anlayabiliyorum. Eğer sahiden birinin yakınında duruyorsam, bu kadarla da olsa farkına varabiliyorum olup bitenlerin. Yakınlarında olmanın hakkını veriyorum ve bunu onlardan da bekliyorum. Anlayıp da anlamamazlıktan geldiğim zamanlar da oldu. Bana hiçbir şey anlatmasa da anlayıp, sonra geri dönüp gittiğim zamanlar. Ama anlamak sorunu çözmeye en küçük katkı sağlamadığı gibi aksine zorlaştırıyordu. İşte o zamanlarda çekip gittim. Bunun utancını da yanıma alıp öyle gittim.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.